Millet İttifakı’nın ana gövdesini oluşturan parti CHP. Cumhur İttifakı’nın bel kemiği de AK Parti. Birine geleneksel olarak “sol”, diğerine de “sağ” parti denebilir. Ancak ittifaklar tablosu AK Parti’yi bazı sol partilerin temsilcilerini listelerine almaya yöneltiyor. Aynı şekilde CHP de bazı sağ partilerin liderleriyle birlik oluşturuyor. Yeşil Sol Parti’nin devamı olduğunu söylediği gelenek, sosyalist küçük grupçukların temsilcilerini yıllardır Meclis’e taşıyor ve böyle giderse de taşımaya devam edecek.
Belki binde birlik oy gücü bile olmayan nice küçük sosyalist grubun temsilcileri bu destekle Meclis’e girebildi. Görebildiğimiz kadarıyla bu durumun bu şekilde devam etmesi Yeşil Sol Parti’yi zorluyor. Pervin Buldan’ın dün yaptığı açıklamayla bu rahatsızlık iyice açığa çıktı. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın çatısı altında bazı bölgelerde kendi listeleriyle seçime girme kararı alan Türkiye İşçi Partisi’ni (TİP) isim vermeden hedef aldı: “Yeşil Sol Parti dışında atacağınız her oy AKP’nin işine yarar.” Pervin Buldan, Kürt siyasi hareketinin tecrübeli isimlerinden. Çıkışı, bir gerilimin, alttan alta gelen bir tepkinin dışa vurumu. Türkiye İşçi Partisi’nin, sırtını ittifaka dayayıp, kendini güçlü gördüğü bölgelerden bağımsız listeyle milletvekili çıkartma arzusunun etik açından doğru olmadığını söyleyenler var. Tabii ortada etikten de öte matematiksel bir problem var.
Gelelim sosyalistlere
Türkiye sosyalistlerinin başarıya ihtiyaçları oldukça yüksek. Çoğunluğu CHP’yi beğenmez. Her şeyi bildiklerini düşünürler. Ama seçmenin onlara teveccüh göstermiyor oluşunun nedenlerini anlamak için genelde çok çaba göstermezler. Örnekleri biliyoruz. 50 yıldır seçimlere girip hiçbir seçimde yüzde yarımı geçemeyen, sosyalistlikten önce ulusalcılığa sonra sağcılığa kayan bir partiye oy verenler var. Bir başkası, o da 50 yıldır aynı sahnede.
30-40 bin oyu etkileyebileceğini biliyor. Ne yapıyor peki? O oyları kendi minik partisine verdiriyor. Böylece gücünün sınırlarını ölçmek tutkusunun kurbanı oluyor. Bunun maksimum sonucu büyük ihtimalle Meclis’teki muhalif sandalye sayısı azalacak. Seçim bir ortak demokrasi meselesidir. Sol adına alakasız listeler çıkarmak, oy dengelerini küçük de olsa etkilemek ve kafaları karıştırmak acaba kime ne kazandırıyor? Halkı cahil görmek, bir kuru fasulyeye oyunu değiştirir sanmak bir yanılsama değil mi? Sosyalistler neden 50 yıldır bir varlık gösteremiyor?
Neden toplum söylediklerini önemsemiyor? Darbecilerin paşası Turgut Sunalp’ı silah zoruyla iktidara getireceklerini sanan 12 Eylül cuntacılarını bitiren 1983 seçimlerini hatırlar mısınız? Ülkemizde sosyalistler hiçbir dönemde geniş kitlelerin desteğini alamadı. Bunu pek de dert edindikleri söylenemez. Küçük grupçuklar içinde yaşadıkları hayattan memnun bir halleri de var aslında.