20 Yıllık Hikâye: Kadınlar AK Parti Dönemini Anlatıyor röportaj dizisinin altıncı konuğu Mualla Kavuncu.
2023 seçimlerinden kadınlar lehine bir gelişme bekliyor musunuz?
Bunun cevabını sanırım seçim sonuçları belirleyecek. Millet ittifakı, kadınlar lehine daha çok şey vadediyor sanki. Gerçi adaylar konusunda çok lehte bir durum görünmüyor. Ama genel olarak bakıldığında kadınlara ve gençlere daha açık bir politika izlediklerini söyleyebilirim. Cumhur ittifakı kazanırsa şimdiye kadarki kazanımların geriye doğru gideceğini düşünüyorum. Hele de içinde YRP, HÜDA PAR, MHP gibi bileşenler yer alırken ve hatta bu konuda iyiden iyiye değişmiş bir AK Parti söz konusuyken maalesef hiç iyimser olamıyorum.
Geçtiğimiz yirmi yılda kadınlar, özellikle dindar kadınlar nereden nereye geldi, neler yaşadı, neler hissetti?
Son yirmi yılın başlangıcında, ilk on yıl diyebiliriz, oldukça olumlu adımlar atıldı. Elbette 6284 sayılı yasa ve Türkiye’nin ön-ayak olduğu bir İstanbul Sözleşmesi bunların başında geliyor. İlaveten daha birçok adım atıldı. Bu değişimlerde diğer hemcinsleriyle ortak hareket eden ve onların desteğini alan AK Partili kadınlar önemli rol oynadı. İkinci on yıldaysa bu gelişmeler hızını kaybetmeye, hatta geriye doğru adımlar atılmaya başladı. Partide giderek etkinleşmeye başlayan tarikat ve cemaatlerin bunda etkisi var diye düşünüyorum. Tabii ilk yıllarda partinin başarısında rolü olan kadınların sesine daha çok kulak verilirken; yani güç ve iktidarın tamamen ele geçirilmesiyle artık çok da ihtiyaç kalmadığı duygusuna yol açmış olabilir. Kadınlar lehine çıkan sesler giderek bireyselleşmeye başladı. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması sürecinde bu durumu açık bir şekilde gözledik. Kadem’in ve diğer kadın kuruluşlarının çabalarına rağmen, güçlü bir kampanya yürüten erkek-egemen koro maalesef başarılı oldu. Özlem Zengin’in tamamen yalnız bırakılması, hatta tehditler alması bu durumda gelinen son noktayı işaret ediyor. Yaşananların bende ve sanırım diğer kadınlarda da bıraktığı his, korku. Bu iktidarın, hele de yeni bileşenleriyle devam etmesi, kadınların tamamen aleyhine olacak korkusu. Zaten toplumda halen etkisini hissettiğimiz erkek-egemenliği, iktidardan ve yasalardan aldığı güçle iyice zirve yapacak, onca çaba, kazanım heba olacak korkusu.
AK Parti’nin doğruları, yanlışları neler?
Yukarıdaki sorunun cevabında belirttiğimiz, ilk on yılda kadınlar lehine atılmış adımları AK Parti’nin doğruları arasında sayabiliriz. Başka alanlarda da yine ilk yıllarda -Avrupa Birliği’ne girmek adına da olsa- atılmış özgürlükçü adımları sayabiliriz. Elbette Kürt meselesi konusunda takınılan barışçı tutum, Kürt açılımı ve başka alanlardaki açılımlar, mesela Alevi açılımı da doğru adımlardı.
Yanlışların başında, kadın konusunda olduğu gibi, açılımlar ve özgürlük konularında da maalesef son on yılda her şeyin tersine dönmesi geliyor. Ekonomi, son yıllarda hepimizin bildiği üzere izlenen yanlış politikalar ve partiye tamamen hâkim olmuş çıkarcılık ve liyakatsizlik nedeniyle dibe vurmuş vaziyette. Partiyi tarikat ve cemaatlerin, çetevari ve mafyavari yapılanmaların ele geçirmesine izin verilmesi, yargı bağımsızlığının neredeyse tamamen ortadan kalkması, tek adam rejimi, depremde açıkça ortaya çıkan hemen her kuruma liyakatsiz kadroların yerleşmiş olması yanlışlar arasında sayılması gerekenler.
Partilerdeki kadın kontenjanı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Partilerdeki kadın kontenjanlarının ne durumda olduğunu açıkçası bilmiyorum. Yani bu konuyu özellikle araştırmış değilim, bu yüzden bir şey söyleyemem. Ama bildiğim, bu konuda HDP’nin (Yeşil Sol) en iyi durumda olduğu.
Oyunuzdan -partilerden- bağımsız, kadınlar için nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz?
Her alanda kadının ve erkeğin eşit hak ve fırsatlara sahip olduğu bir Türkiye hayal ediyorum. Bu eşitlik gerçekleşene kadar pozitif ayrımcılık politikalarının izlenmesi gerekiyor. Kadınların özgür, yetkin ve yeterli bireyler olarak görüldüğü; kimsenin kendisini onların sahibi, efendisi, çobanı, namus bekçisi olarak görmediği bir Türkiye. Kadınların kendine yeten, ekonomik açıdan ve diğer birçok açıdan bağımsız olduğu, güçlü ve özgür hissettiği bir Türkiye. Ve ancak böyle eşit insanlar arasında olabilecek gerçek bir sevgiyle kurulmuş aileler, bu demokratik aile ortamında büyüyen çocuklardan oluşan bir Türkiye. Aile ancak bu şekilde korunacak, güçlü ve sağlıklı olacaktır. Bu ailede yetişen bireylerin kuracağı aileler de öyle. Ezen-ezilen bireylerden oluşan, şiddet uygulanan, insanların kendilerini bağımlı ve baskı altında hissettiği bir aileyi ne yapsanız koruyamazsanız.