12 Şubat Pazar akşamı Pendik’teki ailesinin yanından Başakşehir’deki okulu İbn Haldun Üniversitesi’ne dönen 19 yaşındaki Zeynep Cilan okulun karşısındaki duraktan karşıya geçerken bir otomobilin çarpması sonucu hayatını kaybetmişti.
Yolun aydınlatılması ve hız sınırını düşürücü önlemler alınması için defalarca kez talepte bulunduklarını söyleyen üniversite öğrencileri ve öğretim üyeleri de bu kazanın ardından yolda ve rektörlük binası önünde eylem yaparak bu ihmali protesto etmişti.
Cilan’ın hayatını kaybettiği olayın ardından olay yerine ilk giden okul arkadaşları gördüklerini ve duyduklarını Serbestiyet’e anlattı.
Öğrencilerin anlatımına göre kaza akşam saat 19.00-19.10 sularında meydana geldi. Karşı durakta olan bir vatandaş dışında kazayı kimse görmedi.
Araba trafiğini görüp bir şey olduğunu anlayan öğrenciler 19.20 civarında kazanın gerçekleştiği noktaya geldi ve arkadaşlarını yerde yatarken gördü.
Arkadaşlarının anlatımına göre otomobil sürücüsü gayet rahat bir şekilde arabasının yanında bekliyor, olay yerine gelen polis memurlarından biri arabada dururken biri de sigara içip ambulansın gelmesini bekliyordu.
Başakşehir Devlet Hastanesiyle, İbn Haldun yurdu arası 5 dakika mesafede olmasına ve defalarca kez ambulans aranmasına rağmen ambulans ekipleri olay yerine yaklaşık 20 dakika sonra, 19.30’da geldi.
Arkadaşları, Zeynep Cilan’ın yeterince aydınlatma olmayan yoldan koşarak karşıya geçmeye çalışırken otobüs durağının ağaçlı olması sebebiyle yokuş aşağı gelen aracı görmemiş olabileceğini düşünüyor.
Başakşehir Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Zeynep Cilan’ın ölüm haberinin ardından ailesinin yanı sıra arkadaşları, okul yöneticileri, İbn Haldun Üniversitesi Rektörü ve İbn Haldun Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Bilal Erdoğan hastaneye gelerek aile ve öğrenciler ile ilgilendi.
Arkadaşları Sema Miray Ünlü, Elif Feyza ve Büşra Cansu Koçer; olayda hayatını kaybeden Zeynep Cilan’ı Serbestiyet’e anlattı:
“Konuşmasından ne kadar kendini geliştirdiği, ne kadar bilgili ve akıllı bir kız olduğu anlaşılırdı”
Sema Miray Ünlü (Zeynep’in sınıf arkadaşı):
“Zeynep çok temiz kalpli, kimseye hiçbir kötülüğü olmayan bir kızdı. Kendi halindeydi, yan yana oturduğumuz dönemde onunla konuşma, yakınlaşma fırsatı buldum. Çok güldürürdü beni, derslerde sıkıldığında istemsiz bir göz devirme huyu vardı kendi de fark etmezdi, Zeynep ne oldu derdim göz deviriyorsun diye, gülerdik birlikte sürekli farkında olmayışına. Konuşmasından ne kadar kendini geliştirdiği, ne kadar bilgili ve akıllı bir kız olduğu anlaşılırdı. Hem diniyle büsbütün hem hayatın her yönünde kendini böylesine geliştirilmiş pırlanta gibi bir kızdı. Onunla sohbet etmek, hayatla ilgili sıkıntılarımı anlatmak çok keyif verirdi bana, içimi ferahlatırdı hep. 19 yaşında olmasına rağmen çok olgun bir insandı, bu yönüyle hep imrenirdim ona. Son doğum gününü birlikte kutlama fırsatı bulduk çok şükür, fotoğrafını çekmiştim o günden, çok mutluydu, böyle bir anımızın olmuş olması da ayrıca bizi hatırladıkça mutlu ediyor.”
“Pendik’in uzak konumu yüzünden haftasonları ailesini ziyaret etmek ve geri dönmek onun için ne kadar külfetli olsa da döndüğünde daha bir mutlu, yenilenmiş gibi olurdu”
Elif Feyza (Zeynep’in arkadaşı):
“Zeynep tıpkı ismi gibi; daima asil, zarif, arkadaş olduğunuz için şanslı hissedeceğiniz biriydi. Yurt işlemleri yüzünden sınıfımıza bir kaç gün geç dahil olmasına rağmen hep bizimle gibiydi. Pendik’in uzak konumu yüzünden haftasonları ailesini ziyaret etmek ve geri dönmek onun için ne kadar külfetli olsa da döndüğünde daha bir mutlu, yenilenmiş gibi olurdu; annesinden, ona prensesler gibi davrandığından, sevdiği yemekleri yapmasından ne kadar mutlu olduğundan bahsederdi gözlerinin içi gülerek.”
“Bir kez olsun çevresine karşı hoyrat, kaba olduğuna şahit olmadığım Zeynep’le ufak bir rutinimiz vardı. Dersten sonra mescide iner, beraber saf olurduk sonra simit sarayına gider konuşmaya başlardık; okuldan, geçmişten, hayattan. On dokuz yaşına girdiği 8 Kasımı dün gibi hatırlıyorum. Hep beraber sınıfça doğum gününü kutlarken nasıl da tatlı ve heyecanlıydı. Ertesi gün bana yirmi yaşında olmak nasıl acaba diye sormuştu, ona göre yirmiler demek bambaşka bir serüven olmalıydı ki uzun uzun bahsettik yirmilerden.”
“Bir gün dışarda buluştuk, güzel bir günden sonra dönüşte öyle bir yağmur bastırdı ki; sırılsıklamdık, çok şükür hasta falan olmamıştık ama çantamızdaki bilgisayarlar bizim kadar sağlam çıkmamıştı, o gün bile öfkeli değildi Zeynep. Sonra yağmurlu günlerde bu anı aklımıza gelir oldu, hatta whatsappta macbook-u yeksanlar diye bir grup açıp güldüğümüzü anımsıyorum. Bazen bahçede otururduk, rüzgar bizi üşütene kadar ingilizce konuşurduk; hep ona sorardım nasıl bu kadar ana dilinmiş gibi telaffuzların. Tevazusundan kabul etmezdi, orası ayrı. Beraber geçirdiğimiz kısa dönemde birbirimize yoldaşlık ettiğimiz o güzel anları özlemekten, hayırla yad etmekten vazgeçmeyeceğim. Hafızımız, Zeynep’ten de onu yetiştiren ailesinden de Allah razı olsun. Onunla tanışmayı hemhal olmayı nasip ettiği için rabbime şükrediyorum.”
“Zeynep çok iyi kalpli, çalışkan, akıllı ve en önemlisi hafız bir mümineydi”
Büşra Cansu Koçer (Zeynep’in arkadaşı):
“Zeynep’le hazırlıktan beri hem 3 kur boyunca aynı sınıfa denk düşme fırsatına hem de son 2 kurdur yan yana oturma fırsatına sahip olmuştum. Hocalar ne zaman yanımızdaki ile eşleşerek yapacağımız bir etkinlik verse çok mutlu olur, verilen tüm etkinlikleri hızlı hızlı yapardık. Genelde en erken biz bitirirdik çünkü Zeynep’in İngilizce bilgisi gerçekten inanılmazdı. Erken bitirdiğimizde etrafa bakar herkesin etkinliğin daha yarısında olduğunu görünce ellerimizi çakıştırıp “en iyi grup biziz” deyip gülüşürdük. Teneffüs vakitleri kantine iner genellikle bir çay bir Eti Canga alırdı. Paket bisküvi aldığında ise önce bizimle paylaşırdı. En sevdiği yemek mantıydı ama üzümsüz sarmayı da çok sevdiğini söylemişti.”
“Aynı zamanda çok olgun ve sakin bir kızdı. Onunla ne zaman grup ödevi yapsak kendimi çok güvende hissederdim. Hem bilgili olması olsun hem de olgun olması olsun işimizi kolaylıkla hallederdik. Zeynep’in ne kadar olgun olduğunu sadece arkadaşları olarak biz söylemiyorduk, hocalarımız da sınıfta çokça tekrar ediyordu. Bir ara bilgisayar ile ilgili sıkıntısı olmuştu. Yağmurlu bir günde bilgisayar maalesef su almıştı ve artık çalışmıyordu, bu onun canını çok sıkmıştı ama yine de sinirli değildi. Onu bir kez olsun sinirli gördüğümden bile şüpheliyim.”
“Bazı etkinliklerde abisinden çokça akıl aldığından ve ailesinin onun için ne kadar destekçi olduğundan bahsetmişti. Başka bir konuşma etkinliğinde etrafında tanıdığın en akıllı, zeki kişi kim sorusu için “abim” cevabını vermişti. Bazen yurtta hafızlığını pekiştirmek için elinde kuran ile mescide indiğinde karşılaşır, ayaküstü selamlaşırdık. Hep ayni sıcak ve içten gülümsemesiyle… Zeynep çok iyi kalpli, çalışkan, akıllı ve en önemlisi hafız bir mümineydi. Zeynep Cilan, benim için başarılı bir hayat nedir sorusunun karşılığıdır. Allah onu cennetinin en güzel köşesine yerleştirsin ve Allah ailesinden bu kadar güzel bir insan yetiştirdikleri için razı olsun. Inna lillâhi ve innâ ileyhi râciun.