Hayatını kaybetmiş olan polis memurunun, anladığım kadarıyla iki küçük çocuğu var.
Ve o çocukların hayatı, babaları yaşıyor olsaydı çok farklı bir yere doğru seyredecekti. Ve bu aslında üzerinde daha çok düşünmemiz, daha çok duygusal enerji harcamamız gereken bir hadise. Kocaman bayraklar, dinler, vatanlar, milletler, eşitlikler, özgürlükler konuşup duruyoruz. Hepimiz böyle konuşup duruyoruz ama insan hayatının, insanların yeryüzündeki hayatının yüz binlerce yıllık seyri işte o babalar, oğullar, analar arasındaki ilişkilerle örüldü. Yani bugün sahip olduğumuz kıymetleri asıl üreten şey o isimsiz, sıradan insanlar.
Dinlenebilmek için babalar, çocuklar, anneler, oğullar arasındaki ilişkilerden değil de seçimden, eşitlikten, bayraktan, vatandan konuşmamız gerekiyor.
Her birimizin hayatında annemiz ve babamız olumlu ve olumsuz yönleriyle diğer bütün kavramlardan çok daha mühim ve her birimiz kendi çocuklarımızın hayatında diğer bütün kavramlardan daha mühimiz. Bu çok önemsiz görünüyor. Sayısız ilişkiden türeyen bir hayatın içinde yaşıyoruz ama nedense bunları görmezden gelme eğilimindeyiz. Aslında biz o babasını kaybetmiş çocukları veya eşini kaybetmiş kadını, oğlunu kaybetmiş anayı konuşabiliyor olsak zaten bütün bunlar olmayacak. Bütün bunları konuşmamızı istemeyen birileri var. O birilerinin şahsıyla ilgili bir mesele de değil bu. Yani o insanların yerini değiştirsek ve onların yerine kendimizi koysak bu sefer biz öyle davranacağız. Nitekim şimdi öyle de davranıyoruz. Çünkü bizi dinleyecek olanlar biz böyle kocaman mevzular hakkında bir şey söyleyeceğiz diye dinliyorlar. Dolayısıyla dinlenebilmek için babalar, çocuklar, anneler, oğullar arasındaki ilişkilerden değil de seçimden, eşitlikten, bayraktan, vatandan konuşmamız gerekiyor. Ve böyle yaptığımız içinde durmadan olaylar böyle seyrediyor.
Önce bunu bir tespit edeyim. Yani her durumda böyle içim yanıyor ve ama sonuçta işte kendi inşa ettiğimiz tuhaf bir gerçekliğin içinde hapsolmuş durumdayız. Bu hadise kendi başına böyle çok az rastlanan bir hadise değil. Türkiye yakın tarihinde buna benzer ve bundan daha şedit çok sayıda şey yaşadık ama bu hadise birdenbire herkesi bir teyakkuza geçirdi. Neden teyakkuza geçirdi? Çünkü bir süredir Türkiye’nin içinde bu tür şeylerle karşılaşmıyorduk. Şimdi acaba bu bir işaret mi? Bu bir başlangıç mı? Yani bunun arkası gelecek mi korkusu var. Çünkü böyle arkası gelmiş terör eylemlerine çok şahit olduk. Çok canımız yandı. Dolayısıyla herkeste bir ya acaba bu bir başlangıç mı, buradan itibaren arkası gelecek mi korkusu var. İkincisi de tabii ki işte bizim gibilerin: Ya acaba bu ne manaya geliyor, işte şimdi seçim için acaba bu işi planlayan var mı? Varsa bunu planlayanın kastı ne? Bununla bize ne yapmak istiyor? Tabii ki hemen de senin de işaret ettiğin gibi acaba seçimle ilişkili bir şey mi? Şimdi bir seçime doğru gidiyoruz. Seçime kilitlendik. Diğer her şeyi unutmaya çalışıyoruz. Ve bu seçimi acaba işte manipüle edecek bir hareket mi? Manipüle etmeye çalışanların bir hareketi mi? İşte bunlara kilitlenmiş durumdayız ve bunların hiçbirini bilmiyoruz. Bilemeyiz de. Yani zaman geçmesi gerekiyor bu konularda hüküm vermek için. Ama yani işte buradan CHP’ye yönelik bir taarruz için bir mermi çıkartmaya çalışan bir iktidar olduğunu görüyoruz. Yani kendisi planlamış ya da planlandığı yerde bulunmuş olmasa bile iktidar odaklarının bunu bir fırsata çevirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Bir tarafı bu işin.
İkincisi CHP’nin ve genelde muhalefetin bu konuya gösterdikleri reaksiyon. İnsanların niye terörist oldukları üzerine kafayı yormadan, kestirmeden, orada kötü insanlar var ve onlar terörist oluyorlar sanıyoruz. Benim açımdan tablo böyle değil. Ukrayna’da ülkesini savunmak durumunda kaldığını düşündüğümüz genç erkekler veya işte Ukrayna’ya yürüyen Rus erkekler için de düşünüyorum. Yani başka türlü hayatlar mümkün yani. Niye böyle oluyor ve insanları buraya sevk eden şartlar neler? Bu şartların değiştirilmesi gerekiyor. İnsanları değiştirmeye çalışmak yanlış bir strateji. Kendimce bunu iddia edip duruyorum yıllardır. İnsanı dağa çıkmaya sevk eden şartlar nelerdir? Bunlar üzerine kafa yormak, bunlar üzerine politika üretmek gerekiyor. Tabii bu birilerinin işine gelmiyor yani. Şimdi onların dilini kabul etmek de bizi zayıflatacak olduğu halde olayı kestirmeden anlatabilmek için, diyelim ki iki terörist kötü insan, sırf terörist ve kötü oldukları için geldiler böyle bir hadiseyi yaptılar ve işte bir polis memuru da hayatını kaybetti.
Bu hadisede aslında polis memuru hedef değil. Yani herhangi bir polis Türkiye Cumhuriyeti’nin herhangi bir güvenlik memuru olabilirdi. Sonuçta burada hedef kim? Özel olarak o seçilmiş değil. Dolayısıyla bunu şimdi bize yönelik bir saldırı olarak telakki etme hakkımız da oluyor. İktidar kanadı bunu nasıl kullanıyor? ‘İşte bak orada biz bir can kaybettik’ diye bakmıyor meseleye. Nasıl bakıyor? Bu CHP’li. Yani CHP’nin kanatları altında. Hiçbir gerçeklik buna uymuyor. Genç kadının hapse giriş sebebi de buna uymuyor. Hapisten çıkış tarihi de anlatılan hikâyeye uymuyor. Bir zırvalık bulup bunun üzerine tepinmeye çalışıyorlar. Buradan bir şey çıkmaz. Yani hikâyenin aslı başka türlü seyrettiği sürece, normal şartlarda seyrettiği sürece buradan bir şey çıkaramaz. Kamuoyu o kadar aptal değil.”
Kimse on yıl önce CHP’nin filanca raporunda bu kadının adı geçmiş ve onun için özgürlük istenmiş diye, bu bağlantılara bakarak ikna olmaz. İkna olmuş gibi yapabilir. Bu hiç işe yaramaz manasında bir şey söylemiyorum. Aslında burada büyük bir hikâye var. Bu büyük hikâyenin altında buna malzeme olarak kullanılması planlanıyordur zaten. Yani nedir o büyük hikâye? Aylardır söylenip duruyor. Türkiye taarruz altında. Muhtelif odakların taarruzu altında ve bu muhtelif odakların taarruz silahları var. Terör, bunların bir tanesi. Cemaat de bir tanesiydi. Yunanistan da var. Dünyada bizi kıskanıyor olanlar var. Biz aslında uzun yıllardan sonra ilk defa dünyaya meydan okuyor idik. Okumaya başladık ve dünya da bize karşı defansa geçip böyle şeyler yapmaya başladı. CHP de onların işbirlikçisi. Şimdi bu hikâye satılabilir bir hikâye.