Türkiye, 2013 yılında Gezi ve 17-25 Aralık gibi iki krizi yaşadı.
Merkez Bankası, krizlere faiz yükselterek müdahale etti. 2013 yılsonunda yüzde 4,5 olan politika faizi, 2014 yılının sonunda yüzde 8,25’e yükseldi.
Ama enflasyon kontrol altında tutuldu, yüzde 6’larda sabitlendi. Dolar 2 ile 2,5 arasında gidip geldi.
Ekonominin başında Ali Babacan, Mehmet Şimşek, Merkez Bankası’nın başında da Erdem Başçı vardı.
Ortada açık bir başarı hikayesi vardı.
Nitekim 2014 yılında yayınlanan Dünya Bankası’nın “Türkiye’nin Deneyimleri: Entegrasyon, Kapsama ve Kurumlar” raporunda 80’li yıllarda Özal’ın Türkiye’yi dünyayla entegre etmesiyle başlatılan ve 2002-2011 arasında zirvesini gören bu başarı hikayesi model olarak gösterilmişti.
Başçı, Financial Times grubuna ait prestijli ekonomi dergisi The Banker tarafından Avrupa’da 2012 yılının Merkez Bankası başkanı seçilmiş, Stiglitz, Başçı’nın faiz koridoru buluşuyla ekonomi Nobel’i alabileceğini dahi söylemişti.
Peki, bu sırada Türkiye’de ne oldu?
2014 yılında Merkez Bankası’nın faiz artışlarına karşı bir kampanya başladı.
Başbakan Erdoğan, faiz artışlarına karşı faiz-enflasyon tezini dillendiriyor, faizin düşürülmesi çağrıları yapıyordu.
Başçı, kabineye bir brifing vererek neden faizleri yavaş yavaş düşürmesi gerektiğini anlattı.
Özetle söylediği şuydu; eğer faizleri 4-5 puan düşürürsek piyasa faizleri tavan yapar. Halbuki Merkez Bankası’nın enflasyonla sıkı mücadele politikaları yüzünden piyasa faizleri gerilemiş durumda. Faizlerde ani düşüş, enflasyonu takmamak gibi yorumlanacak ve bu da piyasa faizlerini zıplatacaktı.
Ama bu ekonomik argümanların karşısında vatana ihanete varan suçlamalar, paralel imaları, “İngilizlerin adamı” olma ithamları vardı.
Ve tabi faiz lobisi suçlaması…
O yıllarda faiz lobisi kavramının hedefinin dış güçler olduğu sanılıyordu. Halbuki sonradan anlaşıldı ki aslında bu iktidar içi bir güç mücadelesinin şifresiydi.
Başbakan’ın Gezi’de yıldızı parlayan ekonomi danışmanı Yiğit Bulut’un başını çektiği bir grup, ekonomi yönetimini ve Merkez Bankası Başkanı’nı eleştirmeye başladı.
Ama yine de resmi bir görevi olduğu için isim veremiyor, belli sınırlar içinde kalıyordu.
İşte bu iktidar savaşında yine lejyoner olarak medya devreye girdi.
Siyasi olmayan Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı daha kolay bir hedefti.
Bankadan para çekmek dışında ekonomiden anlamayan iktidara yakın yazarlar, vazife gibi sabah akşam televizyonlarda, gazetelerde Başçı’yı yerden yere vurmaya başladılar.
Beş yıllık görev süresinin uzatılıp uzatılmayacağının tartışıldığı günlerde çıkan bir haberde manşetten “Baş Spekülatör” bile ilan edildi.

İşte Merkez Bankası’na karşı bu “faiz lobisi kampanyasında medyada bir isim görünür olmuştu.
Prof. Dr. Ünsal Ban.
Sakarya Üniversitesi’nde Muhasebe ve Finansman Bölümü’nde doktora yapmış, Gazi Üniversitesi’nde Doçent, Profesör olmuş, 2011’de 40 yaşında THK Üniversitesi’ne kurucu rektör olarak atanmıştı.
Parlak kariyeri olan, MB tecrübesine sahip tanınmış bir ekonomist değildi.
Ama ekonomideki güç savaşlarını iyi görmüş ve pozisyon almıştı.
2013 yılında herhalde kendisine daha parlak bir titr yaratmak için, şimdilerde ortada olmayan Dünya Stratejik ve Ekonomik Araştırmalar Vakfı’nı kurdu
TVNet’te program yapmaya, Yeni Şafak’ta köşe yazısı yazmaya başladı.
Sık sık Ahaber, Kanal24, Beyaz TV gibi kanallarda konuşuyor, Sabah, Milliyet, Akit, Yeni Şafak’ta görüşlerine yer veriliyordu.

Hedefinde sürekli ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası vardı.
Dış güçlerle ilgili komplo teorileri üretiyor, borsanın manipüle edildiğini söylüyor, Merkez Bankası’nı faiz lobisine hizmetle, Başbakan’a kumpas kurmakla suçluyordu:

“Kepçeyle alıp kaşık ile veren Merkez Bankası elini yine taşın altına koymadı.
Söylemekten yorulduk; Politika faizinde olması gereken %4,5-5,0 seviyeleridir.
Bunun üzeri ziyandır. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır!..”
“Bir ekonomist olarak uluslararası tezgahçıları ve yerli aktörlerini gördükçe, yaşanan gelişmeleri kaygıyla değil, gülümseyerek izliyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar, karşımıza ne gibi parodi ve skeçlerin çıkacağını da merakla bekliyorum”

“Faizi vesayet aracı olarak kullananlar, dolar kuru ve borsa üzerinden Cumhurbaşkanımız ile hükümetimizin faiz konusundaki kararlılığını kırmaya çalışıyorlar. Bunları yaparken de sürekli olarak ‘Faizleri yükseltmekten başka çareniz yok!’ telkininde bulunuyorlar… Araçları ‘yüksek faiz’, amaçları ‘Yeni Türkiye’nin yolunu kesmek. Bu oyuna gelmeyeceğiz.”
“Ekonomiye saldırmak ve rantlarından olmamak için fırsat kollayan lobiler ve işbirlikçilerin çirkin oyununu ekonomist Prof. Dr. Ünsal Ban açıkladı.”
Beyaz TV’de yayınlanan Dinamit programına konuk olan Prof. Dr. Ünsal Ban, son günlerde ekonomide yaşanan gelişmeleri ve doları yükselişini değerlendirirken “Bunların amaçları yüksek faiz ve yeni Türkiye’nin yolunu kesmek” dedi.
“Cumhurbaşkanı görüşlerini açıkladı diye ben Merkez Bankası’nın faiz oranlarını indirdiğine asla inanmıyorum.”

“Hisse senetleri piyasasında suni düşüşler meydana getirilecek, şirketlerin piyasa değeri ile birlikte borsada değerlendirilen birikimler de eriyormuş görünümü oluşturulacak. Dahası, yabancı para birimleri karşısında Türk Lirası’nın değeri düşürülecek. Böylece birikimlerini hisse senetleri piyasasında ya da Türk Lirası olarak tutanların kayba uğraması sağlanacak. Aynı şekilde, faiz oranları yükseltilerek bütçe denge bozulmaya çalışılacak. Mevcut faiz oranlarından memnun olmayan faiz lobisinin ayakları, bağlı oldukları küresel güç odakları ile ortak hareket ederek faiz oranlarını yükseltmeye çalışacak. Finansal piyasalar aracılığıyla suni bir ekonomik kriz ortamı meydana getirilmek istenecek.”
“Faizleri şok operasyonla tırmandırarak borç verenleri sevindiren Merkez Bankası, bu memleket için emek verenleri sevindirecek adımları çekine çekine atıyor. Merkez Bankası elini taşın altına koymak istemiyor, ne şiş yansın ne kebap diyor. Faiz arttırırken şahin kesilen Merkez Bankası, faiz indirirken muhabbet kuşu gibi davranıyor.”
“Merkez Bankası’nın bağımsızlığına aşırı vurgu yapmaları, istifa senaryoları yazmaları, yığınları kışkırtarak sokak terörüne yönlendirmeleri vs. hep bu çerçevededir.”
O kadar dikkat çekmişti ki Merkez Bankası Başkanlığı için bile adı geçmeye başlamıştı:
“Çok kısa zaman içerisinde, Erdem Başçı’nın yerinde yeni bir ismi görmemiz muhtemel. Peki bu kim olabilir diye akıl yürütürken, son zamanlarda ilginç çıkışlarıyla kamuoyunun gündemine gelen bir profesör dikkatimi çekiyor. Hayal kurmak parayla değil ya, benim de içime kurt düştü. Dünya Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ünsal Ban’dan bahsediyorum. Ban, son dönemde Başbakan’ın ağzıyla Merkez Bankası’na öyle bir yükleniyor ki; sanırım Başbakan bile bu kadar fütursuz olmayı göze alamaz.
Ya kulis yapıyor ya da dikkat çekmeye çalışıyor; ama sanki gönlünden böyle bir görev geçiyor.”
2014-2016 yılları arasında büyük itibar gördü.
Ekonomi programlarının değişmez konuğuydu, AK Parti’den milletvekili aday aday oldu, bir AK Parti milletvekiliyle evlendi.



Bu sırada onun da içinde olduğu nihayet lobi başardı.
Önce Erdem Başçı’nın Merkez Bankası başkanlığı uzatılmadı, ardından Babacan ve Şimşek ekonomi yönetiminden tasfiye edildi.
Başçı, Gezi, 17-25 Aralık, terör saldırılarına rağmen 20 Nisan 2016 günü görevi yeni başkana devrederken, Dolar 2.80, Avro 3.18 TL’ydi.
“Faiz Lobisi’nin adamı” olmakla suçlanmasına neden olan Merkez Bankası’nın faiz oranı ise %8.65’di.
Sonra Yiğit Bulut’un tezlerinin dinlendiği, Berat Albayrak’ın Hazine Bakanı olduğu yeni bir ekonomi yönetimi geldi.
Sonuç malum…
Hafta sonu, bir zamanlar çok meşhur olduğu, yerli ve milli bir ekonomist olarak, dış güçlerin emrindeki faiz lobisine karşı değerli fikirlerine sık sık başvurulan Ünsal Ban ile ilgili aynı medyalarda bir haber çıktı:
“Ünsal Ban, yurtdışına kaçmaya çalışırken yakalandı ve borsa manipülasyonu suçlamasıyla tutuklandı.”