Ana SayfaYazarlarAB’ye yönelirken CHP’nin rolü

AB’ye yönelirken CHP’nin rolü

 

ABD ile yaşanan kriz, siyasetin ötesinde ekonomiyi de olumsuz yönde etkiledi. Daha önce de Brüksel ile ve tek tek bazı Avrupa ülkeleriyle “tırmanış”lar yaşamıştık.

 

Bu kriz ve gerilimlerin bir kısmı geçici olsa bile, bazıları köklü ve uzun vadeli meselelere dayanıyor. Üzerinde çokça durduğum ana konu, “çözüm süreci”nin bozulması. Türkiye-Batı ilişkileri o tarihten sonra olumsuz yönde gelişti. İnsan hakları ve demokrasi alanında ciddi gerilemeler yaşandı. Bütün bu kritik dönemlerde ana muhalefet olarak CHP aktif ve yapıcı bir rol üstlenmedi. Esen milliyetçi rüzgarın, klişelerin, ezberlerin ve sloganların cazibesine kapıldı. Gelişmelere olumlu yönde katkı yapmak yerine uzaktan eleştiriyi tercih etti.

 

Yeni dönemin anahtarları

 

Şimdi başka sorunların ve başka denklemlerin içindeyiz.

 

Yeni perspektiflere ve yeni bir enerjiye ihtiyaç var. Sözde “yeni”ye değil gerçek “yeni”ye ihtiyaç var.

 

Yıllardır sorduğumuz soruları bir kez daha tekrarlarsak: CHP, etkin, yapıcı, sorun çözücü bir aktör olarak sahneye çıkabilir mi? AB ile ilişkilerin yeniden sağlıklı bir zemine oturabilmesi adına sorumluluk üstlenebilir mi? Kılıçdaroğlu, Brüksel’e ve AB üyesi ülkelere, ilişkilerin onarılması amacıyla geziler düzenleyebilir mi? Türkiye’nin hassasiyetlerini, sıkıntılarını daha sakin bir dille ve daha yapıcı önerilerle anlatıp, yeni sayfalar açılması için teşvik edici bir zeminin yaratıcısı olabilir mi?

 

Aynı yaklaşım, Ankara- Washington hattında da denenebilir. CHP'li hukukçular, Brunson dosyasını inceleyip, daha objektif bir yaklaşıma katkıda bulunabilirler. Türkiye'de tutuklu ABD vatandaşlarının durumlarını yeni bir gözle ve evrensel hukuk ölçüleri içinde değerlendirip, bu konuda çözüme destek verecek öneriler getirebilirler. Ülkemizi zora sokan gerilimlerde, çözüme yönelik bir zemin adına, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la da bir diyalog içine girilebilir. Bunlar neden olmasın ki?

 

Türkiye’nin yüzü Batı’ya dönük

 

Türkiye’nin yüzü Batı’ya dönüktür. Siyasi, sosyal ve ekonomik yapımız, (bu çağda Batı’da somutlaşmış olan) evrensel standartlara ulaşmak ve Batı kampı içinde yer almak hedefiyle şekillendi. Bu, bir tercihten öte, yapısal ve varoluşsal bir gerçeklik.

 

Avrasyacılık, otoriterleşmeye kapı açan marjinal bir tezdir. Hayalcidir. 28 Şubat döneminde Batı'dan gelen demokrasi eleştirilerinden kaçmak için de başvurulmuş, işe yaramamış bir yöntemdir.

 

Çıkış yolu, “muasır medeniyet” (çağdaş uygarlık) dediğimiz, insanlığın ortak mirası ve ürünü olan, evrensel hukuk ve demokrasiden geçiyor.

 

CHP yapmalı, yapabilmeli.

- Advertisment -