Ana SayfaYazarlarAfrin’e operasyon

Afrin’e operasyon

 

Afrin’e operasyon, hep konuşuluyor ancak bir türlü gerçekleşmiyor. Bu durum siyasilerin isteksizliği veya korkaklığından kaynaklanmıyor. Siyasiler, uluslararası ortamı oluşturmadan harekete geçmenin operasyondan beklenen faydadan daha büyük bir maliyete yol açabileceğini düşündükleri için, bir taraftan uluslararası bağlamı sorunsuz hale getirmeye, diğer taraftan iç kamuoyunun dikkatini canlı tutmaya çalışıyor.

 

Amerika Afrin'e operasyon istemiyor. Operasyona izin verirse Türkiye’yi etkileyecek stratejik kartı kaybetmekten, KCK-YPG üzerindeki hegemonyasını yitirmekten endişe ediyor.

 

Ancak Türkiye’yi durdurma kabiliyeti de son derece sınırlı. Bir kere coğrafya Amerika’nın etki alanında değil. O yüzden ne bölgeye havadan bir koruma sağlayabiliyor, ne de asker konuşlandırarak “giremezsiniz” mesajı verebiliyor. Bunun yerine, YPG’ye verdiği cephane ve araç-gerecin bölgeye aktarılmasına izin veriyor, ulaşım için de imkân yaratıyor. Ancak unutmamamız gereken bir şey var: Kürt koridorunu Türkiye’nin başına bela eden, Amerika!

 

Rusya engeli

Operasyon önündeki bir diğer engel ne Suriye ne de İran. En büyük engel Rusya. Suriye ve İran’ın Rusya olmadan Suriye’de herhangi bir oyun planı kurgulaması mümkün görünmüyor. Rusya, Türkiye’nin operasyon seçeneğine itiraz etmiyor. Ancak operasyonun icra edilmesini, Ağustos 2016’da başlayan ve 7 Ekim 2017’de İdlib operasyonu ile genişleyen Fırat Kalkanı’nın eksik kalan parçasının tamamlanmasını, zamana yaymış görünüyor.

 

Çünkü o da elinden bu kartın alınmasını istemiyor. Eğer bu kart elinden alınırsa o zaman Türkiye ile Kürtler üzerinden bir pazarlık imkânı olmayacak.

 

Ancak pazarlık kartını Suriye’de final aşamasında elinden çıkaracağına dair işaretler de vermiyor değil. Final aşamasını, Rusya'nın Suriye’de istediği nizam ve intizama Türkiye’nin destek vermesi olarak tanımlayabiliriz.

Rusya’nın istediği şeyi Türkiye ziyadesiyle yapıyor. O yüzden Putin zamanın daraldığını, Türklerin de sabırsızlanmaya başladığını hissedebiliyor. Mutlaka bir şeyler yapması gerekiyor.  Aksi halde Suriye, Ortadoğu ve Kafkasya’da bu kadar rahat bir ortam bulmayabilir.

 

Putin açısından, Afrin’e operasyona izin vererek Türkiye’yi yanına almanın sağlayacağı kazanımların, karşısına alacağı PKK-YPG yapısının verebileceği olası zararlardan daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.

 

Kürtler nasıl bakıyor?

Normalde bu tür dış operasyonları uluslararası dinamiklerden çok iç dinamikler sancılı hale getirir. Ancak iç kamuoyunda Afrin’e operasyona itiraz eden yok. Tam tersine, halkta “hadi girelim” sabırsızlığı var.

“Acaba Kürtler ne der” sorusunu dahi soramıyoruz, çünkü Kürt cenahında — HDP’nin aşırı politize olmuş tabanı da dahil — operasyona Kobani gibi meydanlara çıkarak “hayır” diyen hiç kimseyi göremiyoruz.

 

Bu ilginç durumun sosyolojisi üzerinde biraz durmak istiyorum. 2009-2014 yılları arasında büyük emek sarf edilerek başlatılan ve hayata geçirilen barış süreci, PKK’nin Kuzey Suriye’de siyasi emellerine ulaşma arzusunun kurbanı oldu. Amerika-İsrail hattı, PKK’ye Türkiye’deki barış sürecini bozma karşılığı Suriye’de siyasi kazanımlar vaat edince, PKK buluşma noktasından hayal noktasına gitti. Barış masası yıkıldı.

 

Bugün Afrin denince Kürt sokağındaki yurttaşların aklına PKK’nin siyasi ihtirası için barış sürecini sabote etme hevesi geliyor. O yüzden Kürtler, Afrin’e operasyonun tartışıldığı bir zaman diliminde “operasyona hayır” diyerek sokaklara dökülmüyor.

 

Kürt coğrafyasına hakim olan duyguyu, HDP siyasetine yakın duran bir sivil toplum örgütü yöneticisi şu sözlerle özetliyor:

“Rojava ve Afrin Kürtlerin muhayyilesinde ‘barış sürecine ödetilen bedel’ şeklini almaya başladı. Eğer Afrin de elden çıkarsa halk gerçekleşmeyen siyasi heves için ödenen bedelin faturasını PKK-HDP çizgisine çıkartır.”

 

HDP’yi bu kadar çaresiz kılan da bu tablo. O yüzden Ayhan Bilgen'in “iç savaş çıkar, darbe gerçekleşir” şeklindeki sözleri kuru bir tehdit ve retorikten öte bir anlam ifade etmiyor.

 

Türkiye’nin Rusya ile kurduğu kazan-kazan stratejisi, doğru ve akıllı bir strateji. Bu stratejiyi bozacak bir girişimin Türkiye’yi Kuzey Suriye Kürtleri açısından çok büyük boşluğa düşüreceği unutulmamalı. Ancak Türkiye, Suriye Kürtleri ile ilgili stratejiyi belirlerken, Suriye Kürtlerinin siyasi iradesini sonsuza kadar hasım olarak da kodlayamaz. Bu siyasi iradeyi kendisine zarar vermeyecek hale getirmenin en iyi yaklaşım olduğunu bilerek hareket etmeli. Eğer yapabiliyorsa söz konusu siyasi iradeyi değiştirmeli. Hiç olmazsa, siyasi iradenin zihniyetinde bir değişimi öncelemeli. Bu da ancak kendi içinde ödüllendirme-cezalandırma ikilemi ile mümkün olabilir.

 

Afrin operasyonu Türkiye’ye bu imkân ve kabiliyeti verecek kapıyı aralayacak.

- Advertisment -