Ahlatağa

Dil dellenir mi?

Kullanan dellenirse, evet.

Kişi de, dil de , edep de akıl  denen maestronun elinde.

Pekçok dilden sözedebiliriz.

Cinsiyet şemsiyesi altında kümeleşebilir, ortak gruplara yazılabilir,  diller .

Saklı dil, kuşdili denen sırlı dil, er dili, çocuk, kadın dili, densiz dil, taraftar dili, sanat ve siyaset dili, kast dili. Edepli dil, edepsiz dil, yaratıcı/kıpır kıpır ya da mizahi dil, fal dili, ağıt dili, sağıt dili…

Argo, hepsinin tuzu biberi.

Aklın türlü yolunun farkında  olamayanların  yalan/yamuk/ayıplı dili…

Bunu kılıcını taşa çalıp köreltenler kullanıyor, kılıcı kör, bileyicisi koftiden olanlar .

 

Yalan dolandan tahta burnu uzadıkça uzayanlar….Silahının ve dilinin tırışkalığı kadar, söylediğinin,  hatta kendinin  her zaman farkında olamayanlar. Oymaca, koymaca akıllı, kondurmaca makamından olan, edepten nasipsiz, ben neymişim’ ci, çevir kazı yanmasın’cı, naylon sırıtışlı stajyer, halkımızın Ahlatağa dediği…

 

Kimine göre, ‘sözün şehvetine kapıldı’, kimine göre, kürsünün…

Bu yaşta ve bu makamda şehvetin sakıncalı, öldürücü, hatta benzerlerini göregeldi

ğimiz  yokedici yan etkilerini nasıl bilmez ? Bi anlatan da mı olmaz?

Önüne koyulanı  oku, geç…Meram başka ise, onu bilemem…

Ha, ‘hariçten gazel atarım, aman da ben nasıl herbir şeyleri bilirim, dilime geleni söyler, arkasında dururum, ikinci bi şeye kadar…Sonra ben bi doğaçlama konuşu  rum, aklınız şaşar,’ diyorsan , bu efelenmeyi, bu ayıbı yemezler! Yedirirler.

 

Hele kadınların diline düşmüşsen…

Kadınların zaten ya dibine düşülür, gönenirsin, gür gümrah ağaç olursun, başın göğe erer,  ya diline düşer, faş malamat olursun…Kendin faş olmakla kalmaz, avukatlığına soyunan kadınları da edersin.

 

Kadının dili de acı, vurduğu da…Sildiği  kat’i, üstüne çarpı çektiği de öyle…Ama, kadı

nın diline düdük olmamayı salık veririm, hepinize, ey er milleti…Ey, bey’fendiler…

Bey’fendi dediğimi de herkes üstüne alınmasın, reca ederim.

Çin’de, Çin’in bazı bölgelerinde bin yıldır konuşulduğu sanılan ‘kadın Çincesi’ni bilir miydiniz?(Bilgi:H.Aktunç)

‘Sen öyle konuşuyorsan, ben de öç dilimle konuşurum’ dercesine.

 

Kadın Çincesi konuşan kadının biri  , bir başka kadın için , ‘birilerinin önüne yatmış durumda’ diyen efendiye, elini beline koyup , öyle bir çemkirir ki, kendi toz olanın ardından bu ayıbı haklı gösterecek şeyler geveleyen, hatta alkış tutan kadınlar bile, bakarsınız ar eder…

 

‘Edilgindir’, diyor Aktunç, yazısında, bu saklı kadın Çincesi için. Erkek küfründen esinlenir, bir tür özenmedir…Fallus kıskançlığı da denebilirmiş.

 

’Ben de çömelmeden işerim, ayakta, ben de sizin ananızı öpebilirim.’ Demek istermiş, ben demiyorum, Helene Deutsch diyor, Aktunç aktarıyor. Saldırganmış da ,erkek  egemen argoya karşı çıkan bu dil…’Argo, dilin gizli örgütü’ diyen , Aktunç’u hatırlayın.

Örgütlenmeci, sahici önder,  sonradan yapılma değil, kökten sürme lider Ostrogot bilmezmiş  dildeki gizli örgütü.  Ne bilsin hicvetmeyi, hatta küfrü bile  güzel etmeyi ?…Onun’çün böylesine Osturgist derlermiş.

Salla gitsin kaşığı peştemaldan aşağı, artıkın bilemem  şey mi olur , pilav mı olur yakışığı ?

Kimin ebesi göbeğini uzun keserse , aklı alt deliklerde dolanırmış onun…Allah  es

İrgesin ebenin makasından, göbeğin uzunundan, Osturgist olmaktan…

 

Uzun tutulan hiçbir şeyin haklı ve albenili kılmayacağını bilemez ki,  Mabudun nekes, ebenin cömert davrandığı…

 

Göbeği uzun kesilenin sesi güzel olur derler.  Da, söylenen lafın anlamıdır insanın ardısıra gelen, söyleyenin ses güzelliği değil…Bu gaf’la hatırlanacak diyorlar ilerde, sizce hatırlanacak mı ?Bırakın gafını, dümdük hatırlanacak mı?Sanmıyorum…Dik duruşla hatırlanmak hele, şöyle dursun…

 

Ben ne güzel kavgaların tanığıyım, kabadayı yatağı Eşrefpaşa’dan, bizim oranın eski hatunlarına soraydık, ‘usta, ne diyorsun bu hususta?’ diye, demezler miydi, ‘al turpu, vur şeye, yazık olur turba…’

 

Kadınların gizli diline düşeceğine . batağa düş, daha iyi…

Debdebeyi düzecem sanan adamı kadın milleti  düdük edip bi çalar, kendi bile şaşar

Efendice  gürle, yağmasan da olur, canımı ye…Olmuyor böyle …Yakışmıyor…Bilem

edim, belki de yakışanı budur…

Fıldışlık ettim sanıyorsun, üstat,  yanılıyorsun fekat…

 

Edep ey Ahlatağa, diyen kadınlar da olacak, hepsi cibicik çalacak değil a sana…Ki,  deyip duru’lar, ille de sandıkta cuvabı verip’durular, bir yenilgi daha mı gerek, anlaşıl sın, dünya kaç bucak?…Seçim sandığında mı?Yok canım, çeyiz sandığında…

 

Bu kadın kız milletindeki hünere akıl yetmez, ‘ayıplı laf edip milleti coşturdum sanaca ğına,  fındık kadar akıl olsun,  hem sana yeter, hem bize yeter, ‘deyiverirler.

 

Biz arazide neler yaşadık be anacım, her çeşidini gördük, neler duyduk, ama, dalında bet öteni, kötüyü emsal edinip, tekrar edeni, edep dışı makamdan detone olanı yeni gördük…Yoksa zaman kemale eresiye, ne morgeneraller, ne Sunalp paşalar geldi geçti bu ülkede…’Cop  da neymiş, cop kullanmayız, bizim taş gibi oğlanlarımız var,’ buyurduydu, işkenceye gönderme yaparken.

 

Sonra hem partisi hem kendisi gördü, anasının örekesini, öteki paşalar gibi…(Öreke, dokuma tığ’ıdır, ebenizden sebep küfre saymayınız…

 

Gelelim coşup taşana, kükredim sanana, tam yerine rasgeldi deyip, ibrik koyana…

 Ara ki bulasın,  arazi…Şıracının şahidi ve sözcüsü bozacı…Acil yalanlama ve kınama timinindeki kadınlar içimizi sızlattı…

Senden gelen çıraya  püf, imanım!..

 

 

 

 

 

- Advertisment -