Meral Akşener öncülüğünde MHP’den kopanların oluşturduğu İyi Parti, kurulduğu 25 Ekim 2017’den sonra Kürt Sorunu’yla ilgili olarak pek az şey söyledi. Parti programında “Güneydoğu Sorunu”nun “eşit vatandaşlık” üzerinden, “sağlam demokrasi ve özgürlük ortamı” içinde çözüleceği vaat ediliyordu.
Genel Başkan Meral Akşener’in 24 Haziran 2018’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine adaylığının açıklanmasından sonra kamuoyunda Akşener’in seçim beyannamesinde Kürt Sorunu’nun yer alıp almayacağı merak edilmeye başladı. Ne var ki bütün bu beklentiler boşa çıktı; Akşener’in seçim beyannamesinde Kürt Sorunu’na yer verilmemişti.
Gerçi Akşener, partisinin kurulmasından birkaç hafta sonra, 4 Kasım 2017’de Kürt Sorunu ibaresini, "Kürt meselesi değil, Güneydoğu meselesi dedik. Çünkü Kürt meselesi dediğiniz zaman şöyle bir şey oluyor: Şuurun altına şöyle bir mesaj iletiyorsunuz. Kürtler problem!" sözleriyle sorunlu bulduğunu ifade etmişti ama beyannamede “Kürt” kelimesi de yoktu.
Meral Akşener, 31 Mart 2019 yerel seçimlerinden önce düzenlediği bir mitingde, partisinin önceki çözüm çabalarını da onaylamadığını kayda geçirdi:
“Açılım yaptılar saçılıma döndü. Erdoğan çıktı Diyarbakır’da, ‘Kürt sorunu var’ dedi. DYP’de siyaset yaptığımız dönemde beni bir korucu başı aradı. Dedi ki ‘Meral bacı, geldin evimde kaldın. Benim torunlar diyor ki, bu ülkenin başbakanı Kürt sorunu var diyorsa biz Kürt davasına ihanet mi ettik?’ Bu ağabeyimizin bir oğlu şu anda hapiste. HDP’nin en şedit milletvekillerinden biri. Siz devleti için şehit vermiş pek çok aileyi PKK’nın karşısında savunmasız bıraktınız. Hadi oradan. Habur rezaletini söylemiyorum bile. Oslo’da cıvık cıvık konuşmaları unutmadık. Türk devletini iki paralık ettiniz.” https://www.yenicaggazetesi.com.tr/meral-aksenerden-o-sozlere-sert-tepki-turk-devletini-iki-paralik-ettiniz-225756h.htm
Bütün bunlar, İyi Parti’nin, Kürt Sorunu’nun kaynağındaki kimlik inkârı konusunda kendisini MHP’den çok da fazla ayrıştıramadığını gösteriyordu.
AK Parti’nin içinden doğacağı anlaşılan iki partinin Kürt Sorunu karşısında nasıl bir pozisyon belirleyecekleri hususunda şimdiden bir tahminde bulunmak zor. Muhtemelen iki partinin programları yazılırken üzerinde en fazla tartışma yapılacak başlıklardan birini de Kürt Sorunu oluşturacak.
Ali Babacan’ın kuracağı partiden nadiren gelen çıkışlar, bu partinin “dava” odaklı değil, toplumsal taleplere cevap vermeye odaklı bir siyasi anlayışı benimseyeceğine dair bir izlenim veriyor. Bu izlenim gerçeğe dönüşürse, bu parti, içinden çıktığı AK Parti’nin şimdiki çizgisinden farklı bir Kürt Sorunu anlayışına sahip olacak demektir.
Buna karşılık Ahmet Davutoğlu’nun kuracağı partinin Kürt Sorunu’nu ele alırken, esas vurguyu ümmet perspektifine, siyasi dille söylersek Türklerin ve Kürtlerin “din kardeşliği”ne ve Türklerle Kürtler arasındaki “sevgi bağı”na yapacağını söyleyebiliriz.
Kürtlerin kardeşlik ve sevgiden çok eşitik ve saygı talep ettiğini hesaba kattığımızda, Kürtlerin Davutoğlu’ndan çok Babacan’ın sesine kulak vereceğini tahmin edebiliriz.