Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından AK Parti’nin Turgut Özal’ın ANAP’ına veya Süleyman Demirel’in DYP’sine dönüşüp dönüşmeyeceği merak konusuydu. AK Parti’nin 5. Olağan Kongresi bu açıdan kritik bir önem taşıyordu. Oluşacak bir ikilik, AK Parti’yi hızla ANAP’laşma sürecine sürükleyebilirdi.
Ne var ki muhalefetin beklentilerinin aksine AK Parti, kongreye tek yönetim listesiyle giderek birlik ve beraberliğini güçlendirdi. Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan bir Mesut Yılmaz performansı bekleyenler ise hayal kırıklığına uğradı. Kongre konuşmasında “dava adamlığının” altını birkaç kez çizen Davutoğlu, parti içinde ayrılığa müsaade etmeyeceğini gösterdi. Davutoğlu’nun bu tutumu, partinin diğer ileri gelenlerinin de şahsi davranmalarını engelledi. AK Parti yöneticileri, kongre sürecinde büyük bir olgunluk sergiledi.
AK Parti kongresinde ikili bir görüntü oluşsaydı, seçimler öncesi partiye büyük bir zarar verirdi. 1 Kasım’da tek başına iktidar olma iddiası zora girerdi. Bu zarar AK Parti’yle de sınırlı kalmazdı, ülkeye yansırdı.
AK Parti karşıtları, kongrede ciddi bir yarılmayı veya AK Parti’de büyük bir çatlamayı bekliyorlardı. Doğrusu bunun için az çaba harcamadılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu arasında ihtilaf çıkarmak için çok uğraştılar… Medya üzerinden uzun süredir zaten AK Parti’yi ANAP’laştırma projesi yürütülüyordu. Batı medyasında bile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı durdurmak için partili arkadaşlarını göreve davet eden çağrılar yayımlandı. Ancak önceki gün gerçekleşen kongrede, AK Parti’yi ANAP’laştırma projesinden sonuç alınamayacağı görüldü.
AK Parti’de çatlak yaratma girişimlerinin bundan sonra da pek sonuç vereceğini düşünmüyorum. Bunun nedeni AK Parti’nin kaderiyle ülkenin kaderi arasında oluşan sıkı bağ. AK Parti’de oluşacak bir çatlak, devleti de çatlatır. Bunu AK Parti kadrolarının da gayet net bir şekilde gördüğü kanaatindeyim. AK Parti’deki dağılma devletin dağılmasına ve ülkenin bölünmesine gidecek kadar bir domino etkisi yaratır.
Belki tam da bu yüzden muhalefet, aylardır AK Parti’de ikilik oluşturabilmek için var gücüyle yükleniyor. Etrafımızdaki komşu devletler neredeyse dağılmış halde. Siyasi bütünlüğü bozulan devletlerin toplumsal bütünlüğü de kalmıyor. Türkiye’de farklı olarak 13 yıldır yönetimde bütünlüklü bir siyasi irade var. 7 Haziran’da bu siyasi bütünlük zarar gördü; ama bu siyasi parçalanmışlık şimdilik devletin bölünmesine yol açacak boyutlarda değil. Eğer bu siyasi tabloya AK Parti’nin de bölünmesi eklenirse o zaman Türkiye için dağılma süreci başlar.
Bu açıdan AK Parti’nin birliği ülkemiz için son derece önemli. “AK Parti’de lider sultası var”, “Saray’ın hakimiyeti söz konusu” gibi argümanlarla yapılmak istenen eleştiriler gerçekçi olmaktan uzaktır. Meselenin özünü kaçırmamak gerekiyor; burada söz konusu olan devletin siyasi bütünlüğü meselesidir. Tarihin bazı dönemlerinde böyle olur; yönetici irade bölünürse devlet dağılır. AK Parti kongresi, bu tarihi sorumluluğun bilincinde gerçekleşti. Türkiye için sevindirici olan da bu.