Fransa, 23 Nisan’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turuna favori adayların halk desteğini ciddi biçimde olumsuz yönde etkileyen yolsuzluk iddiaları ve Hollywood türü skandallarla gidiyor. Ilımlı Sağ’daki Cumhuriyetçiler ’in (LR/Les Républicains) birkaç hafta öncesine kadar Cumhurbaşkanı seçilmesi garanti görülen adayı François Fillon’u belki de adaylıktan edecek “Penelopegate” ile ilgili gelişmeleri önceki yazılarımda ayrıntılı olarak bu köşeden aktardım.
Fillon’un anketlere yansıyan hızlı destek kaybı, bugün itibariyle başta diğer favori aday aşırı Sağ’daki Ulusal Cephe’nin (FN/Front National) Genel Başkanı Marine Le Pen olmak üzere, bağımsız “küreselci sosyal liberal” aday Emmanuel Macron ile Sosyalist Parti’nin (PS) ön seçimden çıkan adayı Benoît Hamon’u güçlendirmiş bulunuyor. “Bugün itibariyle” kaydını düşmemin nedeni, Fransız medyasının şimdi Marine Le Pen ve partisiyle ilgili yürütülmekte olan soruşturmaları gündeme getirmeye başlaması. Bu soruşturmalar 23 Nisan’a kadar FN seçmenini olumsuz yönde etkileyecek ölçüde ciddiyet kazanır mı bilinmez ama medyanın bu yolu açtığı görülüyor.
Dijital gazete Slate.fr’den Grégor Brandy, başta Marine Le Pen olmak üzere FN yetkililerinin alışılagelmişin aksine “Penelopegate” konusunda başından beri sessiz kalmalarını söz konusu soruşturmalara bağlıyor. Le Monde’dan Maxime Vaudano da 2 Şubat’ta yayımlanan “Marine Le Pen ve Ulusal Cephe’yi tehdit eden üç dava” (Les trois affaires qui menacent Marine Le Pen et le Front national) başlıklı yazısında bu görüşü paylaşıyor. Vaudano ’ya göre, böyle olmasaydı, tanıdığımız Marine Le Pen bu fırsatı gerçekten kaçırmaz ve adayların “hepsinin çürümüş” (tous pourris), sadece kendisinin “kusursuz” bir aday olduğunu söylerdi. Peki, Marine Le Pen ve parti yetkililerini Penelopegate konusunda sessiz kalmaya sevk eden soruşturma ve/ veya davalar neler?
Avrupa Parlamenterlerinin asistanları
FN’in Avrupa Parlamentosu’nda (AP) 23 üyesi bulunuyor. AP yönetmeliği her parlamentere maaşları (yaklaşık 2000 avro) Birlik bütçesinden karşılanmak üzere Brüksel, Strazburg ve Lüksemburg’da birer yerel asistan görevlendirme hakkı tanıyor. Marine Le Pen’in partisinin 29 asistanıyla ilgili sorunu var. Bu asistanların FN içinde başka görevlerde bulunduğu, yani parti üyesi oldukları, hatta Brüksel’de ikamet zorunluluğu bulunan bazılarının kente ayak bile basmadığı, buna karşılık aylıklarının Birlik bütçesinden ödenmiş olduğu Avrupa Yolsuzlukla Mücadele Ofisi OLAF (Office européen de lutte anti-fraude) tarafından saptanmış durumda. OLAF asistanların maaşlarının parlamenterlere AP ile ilgili konularda yardımcı olmaları için ödenebileceği gerekçesiyle Marine Le Pen ve babası Jean Marie Le Pen’den bu asistanlar için yıllarca ödenmiş olan maaşların toplamı olan, sırasıyla 340 ve 320 bin avroyu geri istiyor.
Marine Le Pen, bu sorunun Fransa’nın eski Başbakanı Manuel Valls’in suç ortaklığıyla eski AP Başkanı sosyalist Martin Schulz tarafından kurgulanmış bir kumpastan kaynaklandığını öne sürüyor. FN avukatları Ocak ayında AP’ye sundukları dosyada, OLAF’ın bu konuda yargı kararı olmadan böyle bir karar alma yetkisi bulunmadığını, kaldı ki AP üyelerinin birçoğunun asistanının aynı zamanda parti üyesi olduklarını savunuyor ve İspanyol sosyalist ve Polonyalı muhafazakâr parlamenterleri örnek gösteriyor. 2013’den bu yana devam eden bu soruşturmayla ilgili haberler tam da bu sırada sık, sık gündeme getiriliyor.
Seçim kampanyalarının yasadışı finansmanı
FN Marine Le Pen’in Genel Başkan olduğu dönemde, Fransa’daki 2011 kanton seçimlerinden bu yana seçim kampanyalarını hileli bir mekanizmayla finanse etmekle suçlanıyor. Vaudano, atıfta bulunduğum Le Monde’daki yazısında, bu mekanizmanın parti adaylarının döviz, pankart, web sitesi gibi işlerini yapan yandaş şirketlerin bu işlerin kat, kat üzerinde yüksek fatura kesmeleri esasına dayandığının öne sürüldüğünü belirtiyor. İddiaya göre, parti bu faturalar karşılığı paranın bir bölümünü bu şirketlere ödüyor, faturaların şişirilmiş geri kalan kısmıyla ise seçim kampanyasını yasadışı yollardan finanse ediyor.
Bu konuda FN hakkında 2012 başkanlık ve genel seçimleriyle ilgili olarak açılmış bir dava var. Tanık olarak dinlenen Bayan Le Pen mahkeme heyetini bu konuyla ilgisi olmadığı hususunda ikna etmiş durumda. Ancak beş yakını (Frédéric Chatillon, Axel Loustau, Olivier Duguet, Sighild Blanc, Nicolas Crochet) davada sahtecilik, sahte evrak düzenleme iddialarıyla yargılanıyor.
Bu konuda FN hakkında açılmış iki soruşturma daha var. Ekim 2016’da ilk soruşturmayı kara para aklamayla ilgili birim (Tracfin) FN’in AP, belediye, senato ve departman seçimlerindeki usulsüzlükleri hakkında açmış bulunuyor. Aralık 2016’da aşırı sağcı parti hakkında bu defa bölgesel seçimlerle ilgili bir başka soruşturma da açılmış durumda.
Marine Le Pen’in bu iddialar hakkındaki savunması da agresif bir nitelik taşıyor. Nitekim ilk olarak soruşturmaların FN düşmanı yargı makamları tarafından yürütüldüğünü öne sürüyor. Bayan Le Pen’e göre, Seçim Kampanyaları Hesapları Komisyonu (Commission des comptes de campagne) FN’in seçim harcamalarını onayladığına göre bu konuda herhangi bir sorun bulunmaması gerekiyor.
Baba kız Le Pen’lerin mal varlıklarını düşük göstermeleri
Baba kız Le Pen’ler 2014 AP seçimleri vesilesiyle yaptıkları mal bildirimlerinde özellikle sahip oldukları Montretout Malikânesinin değerini yaklaşık üçte iki oranında düşük göstermekle suçlanıyorlar. Bu, Jean Marie Le Pen için 1 milyon, kızı Marine için de yüzlerce bin avroluk düşük değer bildirimi demek. Kamu Hayatının Şeffaflığı Yüksek Otoritesi (HATVP/ Haute Autorité pour la transparence de la vie publique) geçtiğimiz ay baba kız Le Pen’ler hakkında bu nedenle bir soruşturma açmış bulunuyor.
Bu suçlamalar sabit görülürse, Marine Le Pen, 3 yıla kadar hapis, 10 yıl seçilme hakkından mahrumiyet ve 45 bin avro para cezasına mahkûm edilebilir. 88 yaşındaki babası Jean Marie Le Pen için çok daha büyük bir ceza söz konusu. Tracfin yaşlı kurtun ayrıca İsviçre’deki bir banka hesabını ve sahip olduğu külçe altınları deklare etmeyi unuttuğunu saptamış durumda.
Emmanuel Macron mu ön plana çıkarılıyor?
Marine Le Pen’in başını ağrıtan bu soruşturmaların son dönemde medyaya sıkça yansıması bu sorunun sorulmasına yol açıyor. Bayan Le Pen bugün itibariyle yüzde 26,5 oy desteği ile anketlerde ilk sırada yer alıyor. Onu yüzde 22,5’la küreselci sosyal liberal bağımsız aday Emmanuel Macron izliyor.
Eski Ekonomi Bakanı Emmanuel Macron, yüksek devlet memuru ve siyasetçi yetiştiren prestijli Ulusal İdare Okulu ENA’dan (Ecole Nationale d’administration) mezun olduktan sonra bir süre mali müfettiş olarak çalışmış bir bürokrat. 2008’de Lehman Brothers’ın çöküşünden sadece on gün önce “pantoufflage” tabir edilen kamudan özel sektöre geçişi gerçekleştiriyor. Geçtiği kurum son derece önemli: David de Rotschild’in Rotschild’amp Cie isimli özel bankası. İki yılda bu aile bankasında baş döndüren bir süratle “ortak işletmeci” (associé gérant) mertebesine yükseliyor. Ona “Finansın Mozart’ı” ünvanı uygun görülüyor.
Valls hükümetinde Ekonomi Bakanı olana kadar iş dünyasındaki önlenemez yükselişi ayrı bir yazı konusu olacak kadar ilginç. Burada altı çizilmesi gereken husus Macron’ un Rothshild’in adamı olarak, Marine Le Pen’in sık, sık yinelediği gibi “küreselciliğin adayı” olduğu.
Macron’un anketlerdeki hızlı yükselişini ve önündeki favori aday Fillon’un yediği darbeyi bu özelliğine mi bağlamak gerekir? Eğer öyleyse kamuoyunda yıpratılma sırası Marine Le Pen’e mi geliyor? Bu soruların yanıtı henüz yok ama Fransa’daki seçim sürecinin her geçen gün Hollywood senaryolarını andıran beklenmedik olaylarla baş döndürdüğü gözlemleniyor.