Ana SayfaYazarlarAKP’nin aydınları

AKP’nin aydınları

 

İktidar olmak sadece seçimde en yüksek oyu almak, tek başına hükümet kurmak, devlete hakim olmak, bürokrasinin kılcal damarlarına girmek değil… Eski ideolojinin anlamsızlaştırılması, bu arada dünyada sizin lehinize değişimlerin yaşanması da yetersiz. Geleceğin tasavvuruna dayanan rasyonel bir inşa edici güç olmanız lazım. Bunun iki ayağı var: Biri doğru kadrolarla doğru dönüştürücü mekanizmaların kurulması. Diğeri taşıyıcı ve sürükleyici bir yeni ideolojik söylemin üretilmesi ve tercihan bu söylemin yeni bir zihniyete gönderme yapması. Eğer ‘Yeni Türkiye’ diye bir şey gerçekten de olacaksa, önce sizin kendinizi yenilemeniz, kendi zihniyetinizle hesaplaşmanız ve buradan kendinizi aktörleştirecek bir siyasi tahayyül çıkarmanız lazım. Kısacası entelektüelliğin gücünü kavrayıp işlevselleştirmeniz, kendi içinizdeki entelektüel cevherin önünü açmanız, dışınızdaki zihni dünya ile etkileşim kurabilecek bir kalite düzlemi yakalamanız lazım…

 

Son dönemin medyaya da yansıyan karşılıklı kavga stratejisi AKP’nin bu imkanı neredeyse tamamen göz ardı etmesine neden oldu. Nasıl Kemalizm Cumhuriyet’in başından itibaren adım adım kalite düşmesi yaşadıysa, AKP de bu kısa varoluş süresinde kendi entelektüel kapasitesini daralttı. Bugün İslami kesimin gerçek anlamda düşünenleri, gerçekliğe çok yönlü bakabilen ve bunu derinlikli bir tespite dönüştürebilenleri AKP mekanizması içinde yer almıyorlar. Bu kişilerin parti tarafından görülüp içe taşınması lazım. Çünkü etik duruş söz konusu entelektüelliğin ayrılmaz bir parçası ve dolayısıyla onların başka bazıları gibi kendi çıkarları için ‘koltuk’ aramaları beklenemez. Gizli veya açık kariyerizm sevdasının parti içine nüfuz etme yarışına dönüştüğü bir ortamda, AKP’nin bu potansiyeli elinden kaçırması şaşırtıcı değil. AKP son yıllarda kendi entelektüel arka planını kullanmamakla kalmadı, aynı dönemde entelektüel kapasitesi olan birçok kişinin de ‘düz aydınlara’ dönüşmesine tanık olduk.

 

Bugün kendi coğrafyamıza bakan gözlemciler Batı ile Doğu arasında yeni bir ilişkinin kurulmasını ima eden bir büyük devinimin eşiğinde olduğumuzu görüyor. Küresel post modern dünya, ne soğuk savaşın yapay bölünmelerine ne de pozitivist modernlik anlayışının sahte çözümlerine cevaz vermiyor. Batının Doğu’ya hükmetme alışkanlığı giderek kaos ve totalitarizm üreten bir çaresizliğin itirafına dönüşüyor. Bu arada kültürler parçalanıyor, ufalıyor, yıkılıyor ve insanlığın bir parçası içimizden kopup gidiyor.

 

Türkiye bunu engelleyecek güce sahip değil… Çünkü tarihten asıl dersi çıkaramadı. Asıl ders kendine mesafe almayı, nesnel bakmayı ve öz eleştirel olmayı ima ediyordu. Oysa Türkiye hala cemaatçi, savunmacı ve ezik… Türkiye entelektüelliği bilmedi, görünce anlamadı ve kendi özgünlüğünü literatilerin vasat dünyasına kurban etti. Böyle kalındığı sürece Türkiye de hep ‘vasat’ bir ülke olacak.

 

AKP’nin ‘yenilenmesi’ içe işlemiş olan küçük aydın kariyerizminden kurtulmayı ve partinin kendisini entelektüel kapasiteye açmasını gerektiriyor. Çünkü bu topluma ve coğrafyaya özgüven aşılamak için önce sizin özgüvenli olmanız lazım ve bu da böbürlenmekle ya da gerçekle yüzleşmekten kaçmakla olmuyor.

- Advertisment -