Haberin haber olarak verildiği, kafa karışıklığına gitmeden, taraflarla görüşülerek ortaya konulduğu bir platformdu Al Jazeera Türk. Türk basınında inandırıcılığın yok olduğu bir ortamda bir güneş gibi doğmuştu. Site olarak faaliyet verdiği birkaç yıllık sürede haberin evrensel değerlerine sadık kaldı. Geniş dosyaları, özel röportajları oradan okuduk. Dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmeleri ayrıntılarıyla ortaya koyan, abartmayan, yalın bir dille okurlarını bilgilendiren Al Jazeera Türk, dün itibarıyla yayın hayatına son verdi. Lafımı baştan söyleyeyim, öncelikle birinci haber kaynağım olan bu sitenin kapanmasına çok üzüldüm. Yayın yaptığı süre içinde okurlarına saygı duyarak haber ve yorumlar yapan tarafsız olmayı ilke edinen bu siteye teşekkürü bir borç bilirim…
“ Flaş haber… Şok gelişme… Bu da oldu… Şok haber, flaş gelişme…sıcak haber… ” gibi insanın aklıyla alay eden başlıklar atılarak tıklanmaya yönelik ‘habercilik’ yapan sitelerin yanında, gazeteciliğin namusu gibi oldu yayında bulunduğu kısa süre içinde. Yayında kaldıkları birkaç yıl içinde Türkiye’de de gazeteciliğin yapılabileceğini herkese gösteren site; ülkemize, büyük yatırımlar yapmak amacıyla gelmişti. Başarılı olsaydı, olabilseydi herkesin dert yandığı, yakındığı medya sektörü büyük kazanımlar elde edecekti, değişik nedenlerle olmadı, olamadı… Kısa bir hikayesine bakmakta yarar var, diye düşünüyorum.
Katar devletinin finansmanını sağladığı Al Jazeera’nin Türkiye ile ilgili hedefleri büyüktü. 2. Körfez Savaşı’ nda yaptıkları habercilikle dünyanın en önemli haber kanallarından biri olan ve yıldızı parlayan Al Jazeera, 2010’lu yılların başında Türkiye’ye yatırım yapmaya başladı. Televizyon kanalı olarak planlanan Al Jazeera Türk, habercilikte saygınlığı olan deneyimli ama genç bir isimi Türkiye haber biriminin başına getirdi. Gürkan Zengin, kendi alanında Türkiye’de isim yapmış başarılı gazetecileri Al Jazeera bünyesinde toplamaya başladı. Burada işe başlayan basın emekçileri belki de ilk kez uluslararası değerlerde ücret almanın yanında, yasal güvencelerle işe başladılar. Başlangıçta televizyon kanalı olarak düşünüldüğü için çok geniş bir kadro ile yola çıkıldı. Bu istenilen kanal çeşitli nedenlerle bir türlü kurulamasa da işe alınan basın emekçilerine ücretleri düzenli olarak ödendi.
Televizyon kanalı projesi hayata geçirilmeyince, geniş kadrodan önemli bir bölümünü haklarını vererek işten çıkaran Al Jazeera Türk, dar ama etkin kadrosuyla yoluna devam etti. İnternet sitesi olarak yayın hayatına başlayan Al Jazeera Türk, yurttan ve Türkiye’den birçok önemli olayı sayfalarına taşıdı. Kadrosunda bulunan deneyimli muhabirler sayesinde, gazetecilik açısından çok başarılı işlere imza atan site, bunu yaparken gazeteciliğin evrensel değerlerini hep korudu. Haberleri yalın ve tarafsız, abartıya kaçmayan bir dille verdiği gibi özel dosyaları bütün yönleriyle Al Jazeera Türk’te okuma şansına sahip olduk. Site, yurttan ve dünyadan önemli siyasi haberleri arka planlarıyla okurlarına duyurmakla kalmadı, sıradan insanların yaşam öykülerini de yansıttı. Bir yılbaşı gecesi kağıt toplayan bir adamın hikayesi ya da 17 kiloluk sırt çantasıyla demiryolu raylarını kontrol eden işçinin hikayesini unutmak mümkün mü? Buna benzer yüzlerce başarılı çalışmaya imza attı site. Her biri tekrar tekrar okunması gereken, arşivde tutulması gereken kıymette…
Türk basınında yaklaşık 30 yılı geride bırakmış biri olarak, iyi bir gazeteci olmasam da iyi bir okur olduğumu düşünüyorum. Daha önce de yazdım, Türk medyası hiçbir zaman tarafsız ve bağımsız olmadı. Hiçbir zamanda spesifik örnekleri saymazsak evrensel ölçülerde de yayın yapmadı. Yani; sorun günümüze ait değil, geçmişten gelen bir anlayış. Şu anda bu işin içinde olanların da yakındığı son derece nobran, vahşi bir yayıncılık yapılıyor. Bir haberi vermekten ziyade o haberin kime yaradığı üzerinde kafa yorulduğu bir dönemdeyiz… Bu işin ‘yandaşı ya da candaşı’ yok aslında. Gazete manşetlerini sosyal medya deyimiyle ‘troller’ belirlemeye başladı. Herkes kendi mahallesinin sütre gerisinden cepheye ateş ediyor. Elini kim daha çok sallarsa, kimin sesi daha çok çıkarsa ‘değerli ve önemli’ gazeteci oluyor. Gün içinde sosyal medyada en çok konuşulan konu ya da konular, bir bakıyorsun gazete manşetlerinde yer alıyor. Kim daha sert ve etkili cümleyi söylerse o büyük ve başarılı gazeteci oluyor…
İşte böyle bir ortamda, başta okuruna saygı olmak üzere haberin evrensel değerlerine bağlı kalarak yayın yapan Al Jazeera Türk’ün, kepenklerini kapatması Türk Medyası açısından çok üzücü. Kıymeti gelecekte çok daha iyi anlaşılacaktır. Bu kadar bilgi kirliliği arasında bir soluklanma yeri gibiydi; habere kıymet verenler açısından. Yine de, enseyi karartmadan karanlıkta iğne aramaya, gerçeğin peşinden gitmeye, onu öğrenmeye devam. Yazıya teşekkürle başladık sitemle bitirelim. Kapanmayaydı iyiydi…