Manzara şu; Kaleci Veysel, topu sol stoper Uğur Adem’e veriyor. Uğur Âdem çaresiz bir iki dokunuştan sonra topu ya sağ stoper Veli Çetin’e ya da kaleci Veysel’e yeniden servis ediyor. Kaleciden başlayan ve ikinci bölgeye taşınması gereken, sözüm ona bu açılış pasları, her seferinde yukarda açıklamaya çalıştığım kısır döngü içinde dönüp duruyor.
Normalde kaleciden başlayan kısa alan paslaşmalarının amacı, rakibi üstüne çekerek, ikinci bölgede boşalan alanları kullanmaktır. Demek ki bu paslaşmaların temel amacı kaleciyi oyunda tutmak değil, üstüne gelen rakibin boşalttığı alanları, kolay geçiş için kullanmak oluyor.
Amedspor’da söz konusu paslaşmaların ikinci bölgedeki adresi kim? Bu belli değil. Top hangi bölgede ceviriliyorsa o bölgenin orta saha oyuncusu bu iş için sorumluluk alır. Ya kendisni gösterip direk ayağına pas ister ya da topun atılacağı koşu alanını gösterir. Diger bir ifade ile topun birinci bölgeden ikinci bölgeye geçişi için kim ya da kimler bağlantı oyuncusu? Bu soru da yanıt olarak havada kalıyor. Durum bu olunca Amedspor ıkına sıkına birinci bölgede tıkanıp kalıyor.
Bunu beceremediğin aşikar. Peki bu malzemeyle bu çıkış biçiminde neden ısrar ediliyor? El alem öyle yaptığı için mi? Üstelik cidden defans oyuncuları buna uygun değil. Mesela Veli, bu paslaşmaların ruhuna aykırı tavır sergiliyor. Top kendisine geldiğinde, ortada hiçbir baskı ve müdahale yokken, topu ayağından çıkarıyor, üstelik bunu ya kaleciyle yapıyor ya da Uğur Âdem ile. Bunun adı hem sorumluluktan kaçmaktır hem de defansif planı idrak etmemektir.
İkinci bölgede de manzara farklı değil, Amedspor ikinci bölgeden üçüncü bölgeye geçerken, orta göbeği kullanmıyor. Sanki orta göbek ateş çemberi. Peki niye böyle?
Çünkü teknik adam kolayı seçiyor. Topu kenara taşı, oradan da ”Allah ne verdiyse”, ceza sahasına orta kes. Sizce bu planda bir oyun aklı var mı? Olsa olsa ”rakip defansın hatalarında bir şey çıkarırım” oportünizm mi rol alıyor. Şöyle düşünelim, bin bir emekleve çabayla ta korner köşesine taşınmış top, bu büyük emeğe ihanet edercesine, hedef gözetilmeksizin öylesine ortaya kesiliyor. Topu oraya kadar getiren takım zaten yorgun düşmüştür ve kesilen topu rakip kaptıdığında haydi bakalım geriye doğru koş. Akıl karı değil bu hareketler.
Bruno Lourenço adıyla malum bir oyuncumuz var. Bu oyuncunun görev ve rolü ne Allah aşkına? Bu oyuncu hangi bölgede, hücum da ve savunmadan hangi rol için oynatılıyor? Ağır, hantal ve tek ayaklı üstelik de çabuk tükenen biri. Hangi opsiyonlar için sahaya sürüldüğünü ben o sahadayken bakıp çıkaramıyorum.
Bir ara Yılmaz topla içeri katettiğinde partneri odur sandım ama çok çabuk yanıldım çünkü böyle taktik plan içinde hiç görünmedi. Nedeni de çok basit, Yılmazın pozisyon bilgisi çok zayıf olduğundan ve bir o kadar da illa da topla oynama sevdasından, kenar çizgisini terk edip orta sahanın göbeğine kadar gelebiliyor.
Kenar da birileri hey Yılmaz orada ne işin var demiyor. Yılmaz’ın bu sokak tutumu, orta sahayı karmakarışık ediyor. Oyun daralıyor, boş alan kalmıyor ve Yılmaz iki ayağındı da iyi kullanmadığı için rakip ile top arasına girerek, olabilecek bütün akış noktalarını berhava ediyor.
Bu maçta Gradel, Ömer Bayram yokluğunda hem çabuk yoruldu hem de Ömer’den gelen tehdit edici boş alan koşularını Alberk yapmadığı için sürekli rakip baskısına maruz kaldı. Oysa Gradel her topla buluştuğunda ya Alberk ya da Cassube rakip gerisine topsuz koşu yapsaydı, Gradel o kadar çaresiz kalmazdı. Yakal Taylan henüz hiçbir bakımdan bu lige hazır değil.
İlk on birin oyuncusu da değil. Bir kere topla ilişkisi bir felaket ne top kontrolü var ne de isabetli pas atma yeteneği. Çevre kontrolü de hiç yok, bu da onu her pozisyonda başarısız kılıyor.
Kabaca özetlemem gerekirse, Amedspor’da çok ciddi organizasyon sorunları var. Servet Çetin, transfer ile bu sorunları çözmek yerine takımının organizasyon detaylarına ilgi göstermeli. Takımın belirgin bir ”top bizde oyunu” yok, aynı şekilde top rakibe geçtiğinde, rakibi, nerede karşılamak gerekir, buna dair de net bir ”alan görüşü” yok.
Kısacası yapılacak çok is var. Ev ödevi çok uzun.