Medyaya yansıyan haberlere göre Abdullah Öcalan, kendisiyle görüşme talebinde bulunan HDP'lileri "Burası hasbihâl edilecek yer değil" diyerek reddetti. PKK ve HDP, başları her sıkıştığında Öcalan'ı devreye sokarak işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Öcalan'ı genelde böyle zamanlarda hatırlıyorlar. Ama bu kez süreç toparlanması zor bir aşamaya geldi. Süreç buzdolabına kaldırıldı. PKK/HDP, geçmişte olduğu gibi onlarca asker ve polis katlettikten sonra devletin yine de masaya geleceğini ve her taleplerine "Evet" diyeceğini düşünüyorlardı. Evdeki hesap bu kez çarşıya uymadı; devlet "Yeter artık, bu iş böyle yürümüyor" noktasına geldi. Bu noktadan sonra devletin, PKK/HDP'nin şımarıklığına tahammül etmesi zor. Çözüm süreci de toplumsal desteğini iyice yitirdi. Bundan sonra hiçbir hükümet kolay kolay PKK/HDP ile masaya oturup hiçbir şey olmamış gibi kaldığı yerden çözüm sürecine devam edemez.
***
Bunun olması için kamuoyunu da ikna edecek çok ciddi ve inandırıcı adımlara ihtiyaç var ki, bunun başında örgütün Türkiye'ye karşı silahlı mücadeleye son vermesi ve silahlı unsurları sınır dışına çekmesi geliyor. Örgütün sadece ateşkes ilan etmesiyle sürecin tekrardan kaldığı yerden devam etmesi imkânsız. Artık herkes biliyor ki, sahnede bir silah varsa, eninde sonunda o silah mutlaka patlar. PKK silahlı unsurlarını sınır dışına çekmediği sürece kamuoyunun çözüm sürecine yeniden rıza göstermesi imkânsız.
***
Bu noktada akla İmralı'nın yeniden kurtarıcı olup olamayacağı sorusu geliyor. PKK ve HDP'ye rağmen Öcalan, süreci yeniden rayına sokabilir mi? Öcalan'ın şu ana kadar devreye girmemiş olması veya haberlere yansıdığı gibi HDP'lilerle görüşmeyi dahi reddetmesi, onun da elinde sihirli bir reçete olmadığına işaret ediyor. Ama Öcalan inatçı biri; inisiyatif almak önüne çıkan fırsatları değerlendirmeyi çalışacaktır.
PKK ve HDP, Güneydoğu'yu yaşanmaz hale getirdi. Türkiye ile aradaki köprüleri tek tek uçurmaya başladı. Bu arada en büyük darbeyi de Öcalan'a vurdu. Öcalan'ın konumuna gölge düşürdü. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıklamalarına bakarsak artık devlet Öcalan'ın örgüt üzerinde etki ve otoritesinin pek kalmadığını düşünüyor. Yola bundan sonra farklı biçimde devam edilebilir.
Bu gelişmelere bakarak PKK ve HDP'nin amacına bir anlamda ulaştığı söylenebilir; Öcalan'ı zayıflatarak "üçüncü taraf"ın süreç üzerinde söz sahibi olmasını sağladılar.
Selahattin Demirtaş'ın PKK yöneticileriyle görüştüğü Brüksel'den, Apo'ya "Mandela" rüşvetiyle dönmesi de manidar. Apo'ya "Brüksel'in vesayetini kabul et, işleri bize bırak, Mandela ol" diyorlar. Apo, bunu sineye çeker mi bilinmez; ama Türkiye Cumhuriyeti'ni hesaba katmadan yapılan planların sonuç alması kolay değil.