Ana SayfaYazarlarAvrasya ekseni, Batı ekseni

Avrasya ekseni, Batı ekseni

 

22 Şubat Perşembe günkü gazete manşetlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’le görüşmeleri ile ilgili şu sözleri yer aldı: “İdlib konusunda dörtlü zirve kesin değil. Putin ‘İkimiz yapalım’ dedi. ‘Olabilir’ dedim. 5 Mart’ta büyük ihtimalle İstanbul’da olacak.” 27 Şubat’ta, 34 askerimizi İdlib’de yitirdik.

 

Moskova-Ankara geriliminin tehlikeli boyutlara ulaştığı anlarda, Erdoğan-Putin görüşmesi yeniden gündeme çıktı. Türkiye’de gerçekleşmesi beklenen buluşmanın Moskova’da yapılacağı açıklandı. Rusya’nın hükümet yanlısı yayın organı Komersant, “Moskova buluşmanın Ankara’da olmasını istemedi” başlıklı bir haber yaptı. Geçmişte, sık sık görüşen iki lider, bu kez uzun aralarla görüşür halde.

 

Eskiden iki ülkenin resmi temsilcileri sıklıkla bir araya geliyor ve İdlib konusunda yeni bir uzlaşma sağlamanın yollarını arıyorlardı. 34 askerimizin yaşamını yitirdiği ana kadar bir anlaşma sağlanamadı. Moskova, Esad yönetiminin arkasında durdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin’le yaptığı telefon görüşmesinde, Moskova’ya “Aradan çekilin, Suriye ile biz hesaplaşalım” dediğini açıkladı.

 

Buna karşın, Moskova’nın Suriye’nin arkasından çekilmediğini gördük. İşte bütün bu gerilimli ortam içinde, Putin Ankara’ya gelmeyince, Erdoğan Putin’le görüşmeye Moskova’ya gidiyor. “En kötü sulh, en iyi harpten evladır” sözü boşuna söylenmiş bir söz değil. Erdoğan-Putin görüşmesi, çatışmayı tırmandırmamak, bölgesel bir savaşın içine çekilme tehlikesini bertaraf etmek için bir imkan.

 

Rusya ile yükselen gerilim; “Avrasyacılık”, “Çin seçeneği” gibi otoriter dünyanın müttefiki olma tezlerini de sınama fırsatı yarattı. Görüldü ki, otoriter rejimlerin yönetimleriyle kurulabilecek ittifaklar çok da güvenilir olmuyor. İdlib saldırısının ardından Türkiye kaçınılmaz olarak Batılı müttefiklerine döndü ve desteklerini istedi.

 

Kısa sürede etkili bir destek çıkmadı. Ancak Batı ekseninin ne kadar önemli ve kaçınılmaz olduğunu düşünmemiz açısından bir fırsat penceresi açıldı.

 

Hamaset tehlikesi

 

Böyle zamanlarda öfke dozu, tepki biçimi tırmanışa geçer. Gerilimden beslenen çevreler için bu anlar fırsat anlarıdır. Her şey siyah-beyaza indirgenir. “Ya bizden yanasın ya bize karşısın” yaklaşımı ağır basar. Rusya, ABD, İran, İsrail, Almanya, Yunanistan gibi ülkelere ilişkin genelleyici yargılar üretilir, lanetler okunur. Farklı ülkelerdeki farklı sesler, alternatif düşünen insanlar duyulmaz hale gelir.

 

Hamasetin, kuru övünmeciliğin, abartılı iyimserliğin veya tüm dünyayı lanetleyen karamsarlığın peşine düşüp gerçeklerden kopmamayı başarabiliriz… İntikam değil adaletin arayıcısı olabiliriz. “Türkiye dünyanın vicdanıdır” diye övünmek yerine, gerçekten vicdanın, sağduyunun ve aklın sesini dinlemeyi deneyebiliriz.

- Advertisment -