29 Eylül Avusturya genel seçimlerinde, bir kırılma yaşandı. Aşırı sağcı FPÖ, Avusturya tarihinde ilk kez birinci parti oldu. Öte yandan bu zafer FPÖ için bir yönüyle de hayal kırıklığı çünkü FPÖ büyük ihtimalle iktidarda yer alamayacak. Kim ne derse desin; gözlüklü, zayıf ve az karizmatik görünümlü Kickl, partisini %29’luk bir oya taşıdı. Aşırı sağcı FPÖ, ülkenin tüm kesimlerinden yüksek oy aldı. Hem yaşlılar hem gençler, hem kadınlar hem erkekler arasında birinci oldu. FPÖ’nün ele geçiremediği tek kale, başkent Viyana.
Şunu da belirtelim: Kickl, herkesin aşırı sağcı olarak gördüğü partisini “aşırı sağda” görmüyor ve bu yöndeki suçlamaları anlamsız buluyor.
Orban ve Putin’le arası çok iyi olan Kickl, büyük ihtimalle, Başbakan olamayacak. Avusturya geleneksel olarak da Rusya’yla kendine özgü bir bağı olan ve bu açıdan örneğin Almanya’dan ayrışan, kendini batı ile doğu arasında köprü olarak görmekten hoşlanabilen bir ülke.
FPÖ’nün ulaştığı rekor oya rağmen, diğer partilerin arasındaki yazısız bir anlaşma nedeniyle, FPÖ’yü dışarıda tutan bir üçlü koalisyon gündemde. Hatta bu yüzden Cumhurbaşkanı’nın hükümet kurma görevi verirken Kickl’ı pas geçeceğini düşünenler var. Böyle bir üçlü koalisyonun kurulması da çok kolay olmayabilir çünkü merkez sağcı ÖVP, merkez solcu SPÖ ve liberal NEOS partilerinin siyasi görüşleri birbirine uzak. FPÖ karşıtlığı, onları aynı hükümet içinde birleştirmeye yeterli olacak mı?
Kickl liderliğindeki FPÖ’nün (Avusturya Özgürlük Partisi) %29 oyla birinci parti olması sonrasında, bazı Avusturyalılar “Acaba hangi ülkeye yerleşsek?” demeye başladı bile. Başka bazı Avusturyalılar da onları “halktan kopuk” olmakla suçluyor. Yani bizdeki “seçim sonrası sendromu”nun başka bir versiyonu, Avusturya’da da patlak vermiş gibi görünüyor.
Avusturya’daki kendini modern veya demokrat veya solcu veya “normal insan” olarak tanımlayan kesimleri korkutan Kickl kim? “Çevre”nin “merkez”e isyanı mı bu adam? Kickl, kendi özgeçmişi hakkında çok ipucu vermeyi sevmeyen ketum bir isim. O yüzden, biyografisini yazmaya çalışanlar çok zorlanmış. Bazı taraftarlarına göreyse Kickl Avusturya halkının “Avrupa Birliği Diktatörlüğü”ne olan isyanı.
Avusturya’da, siyasetçiler, “Viyanalılar” ve “Viyanalı olmayanlar” şeklinde ikiye ayrılabilir. Viyana, Avusturya siyasetinin elit tabakası, batıya dönük yüzüdür. Aşırı sağcılık taşradan güç alır. 20. Yüzyılın kaderini değiştiren Adolf Hitler de Avusturya’nın taşrasında doğmuş bir siyasetçiydi. Başkent Viyana, Avusturya’nın yüzü en küresel kültüre dönük, küresel trendleri en çok takip eden şehri. Viyana’daki Almancanın çok fazla İngilizce sözcük içermesi, bununla açıklanabilir. Örneğin Viyanalı siyasetçi Beate Meinl-Reisinger böyle bir Almanca konuşuyor. Zaten siyasi görüş olarak da batı yanlısı. Kickl ise daha yöresel bir şive ile ve pek “İngilizce katmadan” konuşuyor.
Herbert Kickl, Avusturya’nın en güneyinde, Viyana’ya epey uzak bir yerde, İtalya ve Slovenya sınırındaki Villach adlı küçük şehirde dünyaya gelmiş. Görüntüsü, konuşması, giyimiyle, Viyana merkezli Avusturya elitinden kolayca ayrıştırılabilecek bir siyasetçi. Zaten Kickl’ın partisi FPÖ’nün en güçsüz olduğu yer de Viyana. Viyana’da sosyal demokrat SPÖ birinci parti. Hatta seçim sonucuna kızan bazı solcu Viyanalılar “FPÖ seçmenleri, Viyana’dan gönderilsin” bile diyor.
Avusturya ölçütlerinde kısa ve zayıf görünümlü Kickl, bir işçi ailesinden geliyor. 1.90 boyunda ve 100 kilo ağırlığında olan şu anki merkez sağcı Başbakan Karl Nehammer’in yanında durduğunda neredeyse görünmezleşiyor. Her ne kadar Kickl sandıkta Karl Nehammer’i geçtiyse de Karl Nehammer’in üçlü koalisyon kurarak Başbakanlığını sürdürmesi ihtimal dahilinde.
FPÖ’nün eski liderlerinden Türkiye karşıtı Jörg Haider de Türkiye’de bir dönem gündemi epey meşgul etmişti. Ancak, Herbert Kickl, Jörg Haider gibi “alfa erkek” görünümlü birisi değil. Ona kıyasla çok çekingen ve içine kapanık bir havası var.
Eğer üçlü koalisyon kurulursa, üçüncü ortak büyük ihtimalle NEOS olacak: 29 Eylül seçimlerinde oyunu yükselten liberal NEOS Partisi’nin lideri Beate Meinl Reisinger, Viyana doğumlu. Anne-babası doktor. Bir önceki kuşaktan akrabalarının bazıları profesör. Beate, “elit-yeşil” bir aileden geliyor. 6 yaşındayken bir çevre eylemine katılarak siyasetle tanıştığını belirten Beate, sosyolojik olarak, Herbert Kickl’ın zıt kutbu. Tam bir Viyana kadını. Üç çocuğu olmakla birlikte, dinamik, enerjik ve kendine özgü bir şıklığı olan bir kadın. Beate, finans bakanlığını istiyor. NEOS’un Türklere yaklaşımı FPÖ’den net bir şekilde farklı. Beate, belki biraz Alman Cumhurbaşkanu Steinmeier’den de esinlenerek, Viyana’daki bir Türk dönerciye gidip döner kesmeyi bile denedi. Buna karşın FPÖ ekibi bambaşka bir kafada ve kendilerine domuz çevirme ziyafeti çekmekten ve bunu sosyal medyada paylaşmaktan hoşlanıyorlar.
Kickl’ın partisi FPÖ’yü, Almanya’daki AFD ile aynı paralelde görebilir miyiz? FPÖ, bir yönüyle, AFD’den daha radikal, başka bir yönüyle de daha az radikal. FPÖ, AFD’ye oranla daha eski bir parti ve daha doğrudan Nazi kökleri söz konusu. Zaten Avusturya’da Almanya’daki gibi tam bir denazifikasyon da gerçekleşmedi.
Ancak FPÖ’de AFD’ye oranla daha oynak ve popülist bir yön var. Yani farklı koşullarda FPÖ daha farklı konumlanabilir, belki merkeze de yaklaşabilir. FPÖ’de, AFD’de olmayan işte böyle bir esneklikten söz ediliyor. Ki çok yakın bir geçmişte FPÖ’de örneğin H.C. Strache gibi tamamen kişisel lüks ve eğlencesinin peşinde koşan ve pek ideolojik olmayan bir isim bile başkanlık yapabildi.
Herbert Kickl’dan farklı olarak Viyanalı olan ve “salon adamı” havasında takılan Heinz Christian Strache, İspanya’nın Ibiza adasında, bir “Rus kadın tuzağı”na düşmüştü. Bunun sonrasında da hem parti liderliğini bırakmış hem de fotoğraflarda çok aşık gibi göründüğü eşi Philippa’dan ayrılmıştı. Eski bir güzellik kraliçesi ve aynı zamanda FPÖ’de görev yapmış bir isim olan 37 yaşındaki Philippa Strache, son derece kendine özgü bir yaşam öyküsü olan bir kadın. Bir tür antipolitik pop ikonu gibi de düşünülebilir. Ancak Philippa’yı ayrı bir yazıda ele almak gerek. FPÖ’yü daha ideolojik bir noktaya çeken Kickl, Philippa’yı, FPÖ’de barındırmadı. Kickl, güzellik veya popülerliğe değil ideolojik ciddiyete değer veren bir lider.
Der Standart gazetesindeki bir okur yorumu şöyle diyor: “FPÖ’ye oy vermek, AB’yi zayıflatmak, Avusturya’yı tehlikeye atmak ve Putin’i desteklemektir. Avrupa olarak hep birlikte bir güç denklemi oluşturuyoruz ve Avusturya’nın güvenliğini buna borçluyuz. Bu herkes tarafından açıkça anlaşılmalıdır. Para almak ve iktidara gelmek için Putin’le birlikte hareket edenler, Avrupa’nın güvenliğini sağlayamaz. FPÖ’nün hedefi Avrupa’yı zayıflatmak. Kickl füze karşıtı kalkana karşı bile konuşmuş bir kişi.”
Avusturya’nın ilginç bir yönü de Almanca konuşulan bir ülke olmasına ve Alman siyaseti ile Avusturya siyaseti arasındaki güçlü bağlara rağmen, Avusturya’nın bambaşka bir siyaset terminolojisinin olması. Evet Almanca ama bambaşka bir Almanca terminoloji… Mesela partilerden “kulüp”, parti liderlerinden de “kulüp yöneticisi” (Klubobmann) diye bahsediliyor. Bildiğim kadarıyla bunun dünyada başka örneği yok. Bağımsız milletvekillerinden de “wild” yani “vahşi milletvekili” diye bahsediliyor.
Avusturya’daki küçük siyasi oluşumlar da oldukça kaydadeğer… Örneğin “Liste Gaza” yani “Gazze Listesi” adında Filistin yanlısı bir grup, ülkenin tamamında olmasa da bazı bölgelerde seçime girerek, Viyana’da kaydadeğer bir oy almayı başardı. Ancak %4’lük seçim barajının altında kaldılar. %4 barajının altında kalan bir diğer oluşum da başında genç bir komedyen olan “Bierpartei” yani “Bira Partisi” oldu.