Medya ile siyaset arasındaki gerilimin başlıca nedenlerinden biri bence büyük televizyon ve gazete sahiplerinin siyaseti dizayn etme isteği. Aydın Doğan, bu medya patronlarının başında geliyor. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, önceki gün medya-siyaset ilişkilerine değindiği bir televizyon kanalında Doğan Grubu'nun, 27 Nisan 2007 muhtırası öncesi Abdüllatif Şener'i AP (Adalet Partisi)'nin başına getirmek için nasıl uğraştığını anlattı. Aydın Doğan, her zaman olduğu gibi bu açıklamaları yine yalanladı; ne var ki, Baykal'a yönelik kaset kumpası ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına geçirildiği operasyon hâlâ hafızalarda taze. Cemaat'in hazırladığı ahlaksız kaseti gruba ait gazetelerinin manşetinden patlatarak Baykal istifaya zorlanmıştı. "Gandi Kemal" efsanesini o günlerde duymaya başladık. Türk siyasetinin gökyüzünde yeni bir star parlamıştı adeta; Türkiye'yi bugünkü nefret ve kamplaşma iklimine sürükleyen siyasi aktörü Doğan grubu kendi elleriyle yaratmıştı.
Türkiye, Aydın Doğan'ın kendi gazete ve televizyonlarının başına yönetici atar gibi siyasi parti liderlerini belirlediği bir dönemi yaşadı. Mesut Yılmaz'ın kabine listesini ilk ona, bizzat evinde bildirmesi tesadüf değildi. "Pijamalı karşılama" olarak ünlenen bu ziyaret, bir dönemin hastalıklı siyaset-medya ilişkilerini özetliyordu. Bir dönemin siyasi aktörlerini etkisi altına alan Doğan grubu, bu yetmeyince doğrudan siyasi lider yetiştirme işine girdi. Bunun son örneklerinden biri de Selahattin Demirtaş. Doğan grubu, var gücüyle Türk siyasetine bir "star" daha kazandırmaya çalışıyor.
Bu işle meşgul olanların başında gelen Aydın Doğan'ın prenslerinden Murat Yetkin, önceki gün Demirtaş'ı "Türk siyasetinin Kürt pop starı" ilan etti. Zeki, yakışıklı, karizmatik, her kesimden ilgi gören bir pop star adeta…
Medyanın siyasette taraf olması ve kendisine yakın bulduğu liderleri desteklemesi elbette anlaşılır bir durum. Ama burada iş "taraf" ve "destek" olmakla bitmiyor, bir siyasi liderin yaratılmasına kadar varıyor. Kaşları, gözleri, dişleri, jestleri, elleri… Demirtaş'ı baştan yaratıyorlar. Demirtaş'ın, siyasi kişiliğine bu kadar elin karışmasından rahatsızlık duymaması da dikkat çekici. "Bırakın yaratsınlar, bırakın geçsinler" diyor adeta. Kürt hareketi de kendisini bu oyuna iyice kaptırmış görünüyor; oysa demokratik Kürt hareketinin geleceği bir medya baronunun ellerinde yoğruluyor. Bundan daha fecisini hayal edemezdim ben. Kürtlerin kaderi, kanlı tarihlerinin de müsebbibi olan güç çevrelerinin ellerine mi terk edilecekti?
Medya baronlarının gücünü arkasına alan bir siyasetçiden veya liderden hayır gelmeyeceğini herkes bilir. Yakın tarihimiz bunun zengin örnekleriyle doludur. Yapay, hormonlu liderlerin Türkiye'nin başına nasıl musallat edildiğini 1990'lı yıllardan hatırlıyoruz. Bir medya patronunun şapkasından çıkan pop stardan ne Türk siyasetine, ne Kürt siyasetine hayır gelir.