“Eşitler arası bir selamlaşma ve yakınlaşma ritüeli olan el sıkışmayı; kendinden olmayanları ötekileştirenle, fakiri zengine böldürenle, güçlüleri tutup zayıfları hor görenle yapmayı reddediyorum. Yüreğime ve sevgiye düşman olanla, gözlerim ve ellerim dost olamaz.” (Meltem Cumbul'un yönetmen Semih Kaplanoğlu'nun elini neden sıkmadığını anlattığı açıklama.)
Böyle buyurdu Meltem Cumbul; Adana Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü’nü alan Semih Kaplanoğlu’nun elini sıkmama gerekçesini açıklarken… Sözcükler afili olduğu kadar üzerinde epeyce düşünmeye değer. Cumbul tam tersini söylese de, kendini başkalarından daha eşit bir yerde görüyor olmasın? Bu ülkede esas sorun zaten ‘Bağzılarının’ her daim kendisini diğerlerinden daha bir eşit görmesinden kaynaklanmıyor mu? Meltem Cumbul da kendini her daim daha bir eşit gördüğü mahalleye ödül alan yönetmenin ‘elini sıkmayarak’ selam göndermiş oldu böylece. Aslında ‘Ötekileştirme ve ayrıştırmanın’ alasını yaparak…
Türkiye’de bir işi yaparken yetenekli ya da yeteneksiz olmanın aslında hiçbir önemi yok. Kendine yakın bulduğun bir mahalleye kapağı at, oradan yürür gidersin… Meltem Cumbul da bunun en iyi örneklerinden biri. Kendisi, oyuncu ve sinema sanatçısı olarak bilinir ve tanınır. Ama akılda kalan tek bir işi var, Gönül Yarası filmi. Bu filmi de özel kılan Meltem Cumbul değil, Şener Şen ve Timuçin Esen’in muhteşem oyunculuğu. Ve tabii ki Aynur’un sesinden dinlediğimiz o muhteşem Kürtçe ağıt. O filmin kanımca en silik oyuncusuydu Cumbul… Çeyrek asırdır ‘oyuncu!’ olarak gündemde kalmasının nedeni sanatından çok magazin sayfalarında boy göstermesidir ki, bu da özel hayata girdiği için benim ilgi alanıma girmiyor…
Cumbul’un ödül töreni sırasında elini sıkmayıp arkasını döndüğü Semih Kaplanoğlu, sinemamızın son dönemdeki parlak yönetmenlerinden biri. Filmleri, sadece Türkiye’de değil uluslararası festivallerde ilgi gören, ödüllendirilen bir yönetmen. Bal filmiyle Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülünü almıştı en son… Yani; ülkemizin sanat dünyasının kısır döngüsünün içinde kalmayıp uluslararası sularda da yaptığı sinemayı anlatan, kabul gören bir yönetmen. Filmleri dışında pek ortalıkta görünmediği için siyasi görüşü nedir, ne yapar bilmem. Son filmi Buğday ile 24. Adana Film Festivali’nde En İyi Yönetmen dalında birincilik alan Kaplanoğlu’na yapılan bu hareket her şeyden önce sinema sanatına saygısızlıktır…
Bütün kariyeri ve varlığını, popüler kültüre şu anki kadar etkin olmasa da ait olduğunu hissettiği ve oradan yürüdüğü ‘Beyaz Türklere’ borçlu olan Cumbul, böyle bir yönetmenin elini sıkmayarak, mahallesine selam göndererek ucuz kahramanlık yapmak istedi. Terbiyesizleşme pahasına…
Bir işi yapma konusunda yetenekli olmasanız da, ait olduğunuzu var saydığınız mahallenin size sağladığı konforla o işi ‘yaparmış’ gibi görünüp kabul görürsünüz. Cumbul’un sinema kariyerindeki kabul görmesi de bundan ibaret aslında. Geçmişte sosyal meseleler konusunda böyle ‘Duyar kasan’ biri olduğu yönünde elimizde pek done bulunmayan Cumbul, son çıkışıyla mahallesinin iktidarı giderek kaybetmesinin hezeyanını yaşıyor biraz da. Herkesten biraz daha eşit konumda bulunduğunuzda, altta gördüklerinizin başını okşar onları seversiniz de. Cumbulgiller, o daha bir eşit olma hallerini kaybettikçe saldırganlaşıyor, ani reflekslerle kendisini var eden mahallesine selam gönderiyorlar. Safları sıklaştırma adına. Açıklamasında bahsettiği o eşitlik sözü ise ‘Biz zaten üstte eşit bir şekilde yaşıyorduk. Siz niye geldiniz’ öfkesinden ibaret…
Cumbul’un profesyonelliğe aykırı ‘’şov’’unu yiyenler çıkmıştır mutlaka. ‘Helal olsun’ diyenler de… Şahsen ben oyunculuğu kadar kötü olan şovu yemedim. Yiyene afiyet olsun…