Çözüm süreci başladığında Erdoğan, hükümetin niyetini ve kararlılığını şöyle ifade etmişti: "Biz çözüm için her yola başvururuz. Baldıran zehri içmekse, biz o baldıran zehrini de içeriz yeter ki bu ülkeye huzur gelsin, refah gelsin."
Geçen üç yıllık süreçte Erdoğan sözünde durdu. Türkiye'nin bu büyük kanayan yarasını sarabilmek için büyük bir risk aldı. Hakan Fidan'ın tutuklanmak istenmesi süreci başlatan Erdoğan'a verilen gözdağıydı. Erdoğan geri adım atmadı, "Müsteşarımı Oslo'ya da, İmralı'ya da ben gönderdim, ihtiyaç duyulduğunda yine gönderirim" dedi. Silahlı mücadelenin sona erdiğinin ilan edildiği Diyarbakır Newroz'una misilleme olarak İstanbul Taksim'de Gezi ayaklanması gerçekleşti. Erdoğan "diktatör" ilan edilerek devrilmesi için düğmeye basıldı. Erdoğan'ın Kürt meselesini kendi başına çözme arzusu büyük güçlerin tepkisini çekmişti. 30 yıl Türkiye'yi çatıştıran büyük devletler, Erdoğan'ın bu çatışmayı kendi başına sonlandırma adımını affetmedi. Aslında mesele "diktatörlük" değil, Erdoğan'ın liderlik tarzıydı. Çözüm süreci, Türkiye'nin sorununu dünyayı işe karıştırmadan çözme girişimiydi ki, Sykes-Picot ile bölgenin siyasi haritasını şekillendiren ve Lozan ile Türkiye'nin sınırlarını belirleyen güçlerin bunu sindirebilmeleri mümkün değildi.
17-25 Aralık soruşturması, "milli çözüm"e soyunan Erdoğan'a bir yanıttı. O gün bugündür Erdoğan dünyanın en güçlü medya organlarının hedefi durumunda. Deyim yerindeyse o günden beri dünyayı adeta Erdoğan'a dar etmeye çalıştılar. Erdoğan'ın "Baldıran zehri"nden kastettiği, işte bu siyasi linç kampanyasıydı. Erdoğan, "baldıran zehri"yle Kürt meselesi ve PKK sorununu çözmenin hiç de kolay olmadığını anlatmaya çalışıyordu aslında.
* * *
Sadece dışarıda değil, çözüm süreci içeride de Erdoğan'ın hedef haline gelmesine yol açtı. Başta CHP, paralel yapı ve Doğan grubu olmak üzere içerideki tüm statükocu ve işbirlikçi yapılar, bir yerden düğmeye basılmış gibi Erdoğan'a saldırmaya başladılar. Siyasi tarihimizin en hayırlı işini yapan Erdoğan, "diktatör" ilan edilerek ötekileştirildi; Gezi ve 17 Aralık darbe girişimiyle devrilmek istendi.
Doğan medya grubu, Cumhuriyet, paralel yapının medya organları çözüm sürecini toplumun gözünden düşürmek için kesintisiz yayın yaptı. Kemalistler, Fethullahçı liberaller ve solcular baldıran zehri olup çözüm sürecini zehirlediler. PKK'nın silahları bırakmaması için ellerinden geleni yaptılar. AK Parti karşıtı ne kadar siyasi güç varsa Erdoğan'ın başarısız olması için bir araya gelerek süreci zehirlediler. Bu güçler, PKK'yı kanlı bir savaşa teşvik ederek çatışmaların yeniden başlamasını sağladılar. PKK, milletin çocuklarını öldürmeye başladığı anda da -Ahmet Hakan gibiler- "Sürecin başarısızlıkla sonuçlanmasının sebebi hükümettir" diyerek yavuz hırsız misali faturayı yine Erdoğan'a çıkarmaya başladılar. Hayır efendim! Çatışmaların yeniden başlamasının ve gençlerin yeniden ölmeye başlamasının tek sebebi Doğan grubu ve arkasındaki yapının baldıran zehri olup süreci zehirlemesi ve sabote etmesidir. Bu millet, çözüm sürecine karşı çıkanları ve süreci sabote ederek çatışmaları yeniden başlatanları asla affetmeyecektir. Başta da Doğan grubunu…