Ana SayfaYazarlar‘Balyoz kumpasçıları’na neden ulaşılamıyor?

‘Balyoz kumpasçıları’na neden ulaşılamıyor?

 

Balyoz davası sanıklarının yeniden yargılanmalarını müteakip sanıkların tümünün beraatine hükmeden mahkeme, ilaveten bir de suç duyurusunda bulunmuştu: Sanıklara isnat edilen suç, bir ‘kumpas’ neticesinde ortaya çıkmıştı, öyleyse bu kumpası kuranlar yakalanıp yargı önüne çıkarılmalıydı.

 

Beraat ve suç duyurusunu izleyen günlerde Al Jazeera Turk’te, doğruluğunu-yanlışlığını test edebilmek için makul bir sürenin geçmesini gerektiren bir iddiada bulunmuştum. O günden beri bekliyorum, fakat artık yeterli sürenin geçtiğini düşünüyorum. Bu yazıda, 2 Nisan 2015 tarihli, ‘Balyoz’un davası ve hakikati’ başlıklı yazıda öne sürdüğüm iddiayı birlikte test edeceğiz.

 

Öncelikle, o yazının ilgili bölümünü aktarıyorum:

 

“Beraat kararının önemli bir unsuru da, mahkemenin ‘kumpası kuranlar’la ilgili olarak suç duyurusunda bulunmuş olması…

 

“Yeni soruşturmayı yürütecek olan adli mekanizma ve siyasi irade bundan sonra ne yapacak? Burada turnusol sorusu şudur: Sanık ailelerinin de talebi doğrultusunda ‘kumpas’ı hazırlayanların açığa çıkartılması için gerçek bir çaba yürütülecek mi, yürütülmeyecek mi?

 

“Bu yönde gerçek bir çaba içine girecek savcıların hızla sonuç alacağını, sırf Yargıtay’ın ‘kanaatini’ belirtirken verdiği rakamlara bakarak dahi öne sürebiliriz. Öyle ya, 2009’da harekete geçen ‘çete’, 2003’e dair binlerce isim ihtiva eden bir plan yaparken ihtiyaç duyacağı verileri ve bilgileri TSK kaynaklarından elde ederken, geride bu faaliyete bir şekilde tanıklık etmiş, huylanmış, şüphelenmiş yüzlerce tanık bırakmış olmalı… Hele şimdi, ülkede böyle bir atmosfer oluşmuşken, zamanında (2009’dan sonra) kendi ordusuna kumpas kurmuş hainleri ele verme fırsatını yakalamış bu insanlar savcıya bilgi vermek için sabırsızlanıyor olmalılar. (…)

 

“Şayet bu gerçekleşmez, ‘kumpas’ı fiilen kuranları açığa çıkarmak için gerçek bir çaba içine girilmezse, işte o zaman izlemekte olduğumuz şeyin, Cemaat’ten darbe yemiş iki gücün; kadim devlet iktidarı güçleriyle yeni devlet iktidarının Cemaat’in çanına ot tıkamak için oluşturdukları ittifakın doğrudan bir uzantısından başka bir şey olmadığı sonucuna varacağız.”

 

Kumpasçı bulamadık, gazeteci verelim

 

O günden bu yana yaklaşık bir buçuk yıl geçti. Bu bir buçuk yıl içinde, başta iktidarın ve iktidara yakın medyanın yoğun girişimiyle, Balyoz davasının 2009’dan sonra 2003’ün bilgileri kullanılarak yazılmış bir ‘senaryo’dan ibaret olduğu yönündeki inanış kamuoyu nezdinde önemli ölçüde konsolide oldu.

 

Ne var ki, o zamandan beri yürütülen ‘kumpas’ soruşturmasında somut kumpasçılarla ilgili olarak ciddiye alınabilecek herhangi bir gelişme yaşanmadı.

 

Buna karşılık 2010’da belgeleri yayımlayan Taraf gazetesinde çalışan dört gazeteci (Mehmet Baransu, Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Yıldıray Oğur) ve belgeleri Mehmet Baransu’ya verdiği iddia edilen Tuncay Opçin ile ilgili olarak, ağır hapis cezalarının talep edildiği bir dava açıldı.

 

Şu anda nasıl bir durumla karşı karşıyayız?

 

Görüntü şöyle: Yargı, uzun sayılabilecek bir uğraştan sonra somut kumpasçılara yöneltilmiş suç isnatlarından oluşmuş bir iddianame ortaya çıkaramadı. Buna karşılık, somut kumpasçılardan oluşan bir çetenin hazırladığını iddia ettiği belgeleri yayımlayan gazetecilerle ilgili iddianamesini tamamladı.

 

Kalabalık ‘senaryo’ ekibi nerede?

 

Yukarıda bir bölümünü alıntıladığım bir buçuk yıl önceki yazımda, ilk mahkûmiyet kararını onaylayan Yargıtay’ın gerekçeli kararında işaret ettiği rakamlardan söz etmiştim. Bu rakamlar önemli, çünkü iddia edilen ‘senaryo’nun ne kadar kapsamlı olduğunu, dolayısıyla böyle bir ‘senaryo’yu hazırlayan ekibin sayıca ne kadar kalabalık olması gerektiğini gösteriyor.

 

Yargıtay’ın gerekçeli kararındaki, sözünü ettiğim bölüm şöyleydi:

 

"Rakamsal olarak bakıldığında, yaklaşık 5 bin subay ve astsubayın adlarının, özel operasyon ve sorgulama timlerinde, sıkıyönetim mahkemelerinde, gözaltı timlerinde, kamu kurum ve kuruluşlarında, özel hastaneler ve ilâç depolarında, gümrüklerde vs. kullanılacak personel olarak sıralandığı; ayrıca 13 bin sivil kişinin görev yerleri ve bazı kişisel bilgileriyle, 2 bin tüzel kişinin de adreslerinin belirlenmiş kategoriler içinde listelendiği görülmektedir. Toplam 20 bin gerçek kişi ve kurumu ilgilendiren 2003 yılına ait bilgi ve değerlendirilmelerin, ileri sürüldüğü gibi tamamen kurgulanmış, asılsız ve sahte olduğu yönündeki savunmalar, dosya kapsamına ve hayatın olağan akışına uymamaktadır. Yapılan çalışmaların kapsamı ve ayrıntıları, sanıkların görev, unvan ve çalışma alanının uyumu, yıllar öncesine ait (2003'e ait) geniş bir sahayı ilgilendiren detaylı bilgilerin, yıllar sonra bu çap ve içerikte kurgu olarak hazırlanamayacağını göstermektedir.”

 

Diyelim ki ortada gerçekten de bir senaryo var

 

Balyoz davasının, 2009’da bir ‘çete’ tarafından 2003 bilgileriyle düzenlenmiş belgelere dayanan bir ‘senaryo’ olduğu tezi, en baştan beri hiçbir şekilde inandırıcı gelmedi bana. Böyle bir şeye ancak mantık sınırlarını patlama raddesinde zorlayarak inanılabilir. Buna dair gerekçelerimi önceki yazılarımda uzun uzun anlattım, burada tekrar etmeyeceğim.

 

Fakat diyelim ki denildiği gibi oldu. Yani 2009’da bir çete oturup 2003’te hazırlandığı iddiasıyla bir ‘darbe senaryosu’ yazdı ve sonra da bunu bir dava haline getirdi. Ardından ‘gerçek’ ortaya çıktı ve işin bir ‘kumpas’ olduğu anlaşıldı. O zaman, yürütülecek soruşturmada, sayıları yüzleri bulması gereken somut kumpasçıların, eylemleriyle birlikte açığa çıkartılması gerekmez miydi? Bu kişiler, ‘senaryo’larını yazarken ihtiyaç duyacakları verileri ve bilgileri TSK kaynaklarından elde etmediler mi? Onlar, özel operasyon ve sorgulama timlerindeki ve görevlendirme listelerindeki binlerce TSK personelini, oluşturulan sivil ekiplerdeki yaklaşık 13 bin kişiyi senaryolarına yerleştirmek için TSK’nın 2003’e ait belgeleri arasında fink atarken, geride bu faaliyete bir şekilde tanıklık etmiş, huylanmış, şüphelenmiş yüzlerce tanık bırakmış olmaları gerekmiyor mu? Bunlar, hele ki hükümetin de ‘kumpas’ diline geçmesinden sonra neden bildiklerini savcılara aktarmıyorlar?

 

İhtimaller…

 

Ortalık ‘kumpas, kumpas’ diye bu kadar inlerken somut kumpasçıların ortaya çıkarılamamasını nasıl açıklayacağız?

 

Ortada çok fazla ihtimal yok.

 

Ya, Balyoz sanıklarının da yakındığı gibi yargı ve iktidar bu suçluların ortaya çıkartılmasını istemiyor ve işi ağırdan alıyor… Ya da ‘kumpas’ iddiasının altını dolduracak sayıda kumpasçıya ulaşmak mümkün olamıyor.

 

Birinci ihtimale inanmak mümkün değil, çünkü bu, hükümetin ve devletin ‘baş düşman’ ilan ettiği bir yapının en büyük suçunun açığa çıkartılmasını istemeyen bir hükümet ve devlet tablosunu kabul etmek anlamına gelecektir. Tümüyle mantıksız.

 

Dolayısıyla, en azından şu an itibariyle ‘kumpas’ iddiasının altını dolduracak sayıda kumpasçıya ulaşılamadığını kabul etmek zorundayız.

 

Şu an itibariyle öyle de, ‘kumpas var kumpasçılar bulunamıyor’ tablosu bir süre daha devam ederse, ‘kumpas’ iddialarının içi tamamen boşalacaktır.

- Advertisment -