Ana SayfaYazarlarBarışın 4. yıldönümü

Barışın 4. yıldönümü

 

20 Ekim 2015 Salı günü, ayrılıkçı Bask terör örgütü ETA’nın silah bıraktığını açıklamasının 4. yıldönümüydü. 43 yıl boyunca sadece Bask Ülkesi’nde değil, tüm İspanya’da terör estirmiş ve 850 masum insanın ölümüne yol açmış bir örgütün siyasi hedefine varmak için yürüttüğü silahlı mücadeleye son vermesi öncelikle demokratik hukuk devletinin terörle mücadelesi bağlamında önem taşıyor. O bakımdan 20 Ekim 2011 tarihi, sadece İspanya ve Bask Ülkesi için değil, terörle mücadele eden tüm ülkeler için barış ve demokrasiyi simgeliyor.

 

El País yazarı Luis R. Aizpeolea, örgütü silah bırakma kararı almaya yönlendiren sürecin perde arkasını, bu sürece katkıda bulunmuş olan Sosyalist İşci Partisi Bask kolunun (PSE) Başkanı Jesús Eguiguren ile birlikte kaleme aldıkları “ETA, las claves de la paz” (ETA, barışın anahtarları) başlıklı kitapta anlatıyor. 2011’in Aralık ayında yayımlanmış bulunan bu kitapla ilgili olarak o zaman yazdığım gazetedeki köşemde ayrıntılı bilgi vermiştim.

 

Özet olarak belirtmek gerekirse, Eguiguren, dönemin Zapatero hükümetiile ETA arasında yaklaşık bir yıl süren (Haziran 2006-Mayıs 2007) en son görüşme süreci içinde başından sonuna kadar yer almış bir siyasetçi. 2000 yılı başlarında Batasuna’nın bugün cezaevindeki tarihi lideri Arnaldo Otegi ile terörün sonlandırılması için şahsen başlattığı diyalogla gelişen bu süreçte ETA temsilcileriyle Cenevre, Lozan ve Oslo’da müzakere ve yemek masasını da paylaşıyor. 

 

Zapatero hükümeti adına Eguiguren’in yanı sıra eski Bakanlardan Javier Moscoso’nun da katıldığı görüşmeler ise, barış sürecinin devamı bakımından hiç umut vermiyor. ETA, silah bırakmayla ilgili teknik görüşmelere paralel olarak Batasuna’nın da temsil edileceği siyasi konularla ilgili ikinci bir masa oluşturulmasını şart koşuyor. İlave olarak, polisiye önlemlerin gevşetilmesini ve İrlanda barış sürecindekine benzer şekilde tutuklamalardan vazgeçilmesini talep ediyor. Zapatero hükümeti ise, o dönem ana muhalefetteki Halkçı Parti (PP) tarafından ETA ile siyasi konularda müzakere yapmakla suçlandığı için ikinci masa kurulmasına karşı çıkıyor. Örgütün kişilere, mallarına yönelik şiddete ve “kale borroka”ya (sokak vandalizmi) son vermesini, devrim vergisinden ve silahlanmaktan vazgeçmesini istiyor.

 

Taraflar arasındaki bu görüş farklılıkları, Bask barış sürecinde “Kuzey İrlanda usulü” bir anlaşma zeminini tamamen ortadan kaldırıyor. Özellikle ETA lideri “Thierry” kod isimli Francisco Javier López Peña’nın Cenevre görüşmelerine katılmasıyla örgütün dile getirdiği şikâyetler tehdide dönüşüyor. Jesús Eguiguren özenle geliştirdiği diyalog sürecinin avucunun içinden yavaşça kaydığını, Cenevre’den sonra Oslo’da devam eden görüşmelerde anlıyor. 11 Aralık günü Oslo’da Thierry ile öğle yemeği yerken ETA lideri şu tehdidi savuruyor: “süreç tıkanırsa Vietnam olur, nerede, nasıl istersek öyle vururuz."

 

ETA’nın son generalinin düşmesi

 

Thierry’nin bu tehdidi tam 19 gün sonra Madrid Barajas Hava Limanı’nda patlayan ve iki kişinin ölümüne yol açan bombayla gerçeğe dönüşüyor. Böylece Bask Ülkesi’nde Kuzey İrlanda usulü bir anlaşmaya dayalı barış umudu da tümüyle ortadan kalkıyor.

 

Luis Aizpeolea’nın önceki gün Bask barışının 4. yıldönümü vesilesiyle El País gazetesinde yayımlanan yazısı “terörizmin sona ermesinde anahtar ETA’nın son generalinin düşmesi oldu” (La caída del último ‘general’ etarra fue clave para el final del terrorismo) başlığını taşıyor.

 

Aizpeolea bu yazısında, ETA’nın Barajas’da patlayan bombaya karşınbir süre devam eden ateşkese son verdiğini açıkladığı Haziran 2007’de iki önemli gelişmenin meydana geldiğinin altını çiziyor. Bu gelişmelerden ilki Madrid’de Başbakan José Luis Zapatero’nun çağrısı üzerine toplanan Terör Zirvesi’nden uzmanların somut verilerle desteklenen “ETA’nın ateşkesi bozarak çok şey kaybettiği” görüşünün çıkmasıydı. ETA silah bıraktığında da İçişleri Bakanı olan Alfredo Pérez Rubalcaba’nın başından beri yinelediği sözler zirveye damgasını vurmuştu: “barış süreci iyi ya da kötü sonuçlansa da sonuç iyi olur, çünkü ETA çok daha kötü duruma düşer.“

 

İkinci gelişme ise barış sürecini sonlandıran ETA lideri Thierry ile siyasi kolu Batasuna’nın lideri Otegi arasında o sıralarda Cenevre’de yapılan görüşmeydi. Bu görüşmede Otegi süreci kastederek Thierry’e “senin için bitmiş olabilir ama benim için değil” diyecek ve terör örgütü ile siyasi kolu arasındaki köprüleri atacaktı.

 

ETA’nın süreci bozmakla çok daha kötü duruma düşeceği öngörüsü doğru çıktı. Fransa ile işbirliği halinde ivme kazanan polisiye önlemler sonucu terör örgütü 2008 yılı içinde üç generalini birden kaybetti. Önce ateşkesi sonlandıran Thierry, ardından Txeroki (Mikel Garikoitz Aspiazu) ve yerine geçen Aitzol (Etxaburu Artetxe) tutuklandı. 2008 ve izleyen üç yıl içinde ayrıca toplam 440 etarra ve 110 “kale borroka” militanı ele geçirildi. Uzmanların belirttiği gibi ETA adeta dağıtılmıştı.

 

Arnaldo Otegi, Fransa ile işbirliği içinde polisiye önlemler devam eder ve ETA’nın kaleleri ve piyonları birer, birer düşerken süreci canlandırmayı denedi ama başarılı olamadı. Batasuna zaten “şiddet ile organik bağ” gerekçesiyle yasaklıydı; üstelik İspanya’ya karşı başvurusu da AİHM tarafından reddedilmişti. Otegi “terörizme övgü” suçları nedeniyle cezaevine girmek zorunda kalmıştı. Artık koşulları belirleyecek olan devlet, ETA için tek seçenek de karşılıksız silah bırakmaktı. 

 

Bunun bilincinde olan Batasuna’nın cezaevindeki lideri Arnaldo Otegi, ETA üzerindeki “silah bırak” çağrısını yoğunlaştırmaya başladı. Nihayet 2010 Şubatında Batasuna tabanı bu konuda bir iç oylamaya gitti. Militanlar, yüzde 80 oranında ETA’nın silah bırakması ve mücadelenin demokratik yollardan yapılması yönünde tercih belirtti. Ancak ETA’nın en son lideri Mikel Carrera bu karara karşı çıkarak silahlı mücadelenin devamından yana tavır aldı.

 

ETA’nın son generali, barışa direnişini çok pahalıya ödedi. Bu direnişle polisiye önlemlerin ilk hedefi haline geldiğinden aynı yıl Mayıs ayında yakalandı. Onun tutuklanması ETA’nın sonunu hızlandırdı. Örgüt, Eylül ayında tek yanlı ateşkes ilan etti, 2011 Ocak ayında da “kale borroka” ya son verdi.

 

İspanya’nın terörle demokratik yollardan mücadelesinin son aşaması olan ETA’nın kesin silah bırakmasında anahtar Aizpeolea’nın dediği gibi son generalinin düşmesi mi gerçekten?

 

Dönemin İçişleri Bakanı Alfredo Pérez Rubalcaba’nın görüşü bu yönde. Siyasi kolu ve lideri Otegi’nin ETA’ya silah bırakması yönünde yaptığı baskı bu süreçte önemli ama Rubalcaba’ya göre terör örgütünün uğradığı bozgunu biraz yumuşatıyor. “ETA siyasi hedefine varmadan silah bıraktıysa, Yurtsever (abertzale) Sol, ETA’yı İspanyol tarihinin en uzun, kanlı faslını kapatmaya zorladıysa, bunu sağlayan kararlı polisiye ve adli baskılar oldu.”

 

Rubalcaba’nın, özerklik sistemine dayalı demokratik bir anayasaya sahip bir ülkenin eski İçişleri Bakanı sıfatıyla söylediklerinden, terörle mücadelenin sadece polisiye/askeri ve adli önlemlerle etkin olacağı sonucunu çıkarmak doğru değil. Ama mücadelenin bu ayağının da dikkate alınması gerekiyor elbette.

- Advertisment -