İsmail Yaprak
Dağın ardında bir şey olmadığı yorumu muhteşem bir yorumdur. Bu yorumun altında ataerkil bir hava yatmasının yanında demokrat bir tını da söz konusudur. Ataerkiller "her şeyi merak etmeyin" derler. Babil kulesinin Tanrı'ya yanaşması sonucunda Tanrı tarafından yok edilmesi tam da bunun içindir. Tanrı "oturun yerinizde" der sanki "dağın ardında yeni bir şey yok." O yüzden de modernler her zaman hem ataerkiller hem de demokratlar tarafından “şımarık” bulunmuşlardır. Ataerkiller her zaman her sorgulamanın, nihayetinde "senden büyük Allah var" noktasında tıkanacağını bilirler; onların haddini bilmesinin mantığı buradan gelir. Demokratlar ise bu sorgulamanın bir şeyleri aşmak anlamında, antagonistik anlamda yapılmasını biraz da gülümseyerek karşılarlar. Çünkü hiçbir şey “aşılamaz” zaten. Her şey akmaya devam edecek, hiçbir şey durmayacaktır. Bir modern kapının açılması için adeta kendini harcar, paralar, bu yol uğrunda militan/ mürit olur; ama kapı açıldığında kapının ardında zaten bir şey yoktur. Karşısına çıka çıka başka bir kapı çıkmıştır. Demokratlar her şeyin birer metin, her şeyin birer kapı olduğunu; her bir çabanın varlık sorgulamasından muaf tutulamayacağını; hayatın her zaman bizden bir miktar ötede/ önde olduğunu ve ölümün yanı başımızda beklediğini bildikleri için mütevazidirler. Modernlerin yeni şeyleri keşfetme heveslerini, enerjilerini takdir ederler etmesine; ama bunun bilete dâhil olduğunu da bilirler. Çünkü her şey yoldur, yoldadır, yolda olacaktır. Eve varılamaz hiç; eve varmak zaten yola çıkmak anlamına gelecektir. Modernler hayatı sabitlemek isterler, "işte bak" derler, "hayat şudur, hayat budur." Evet, hayat şu ve budur ama demokratlık bunun parsellenmesi/ durdurulması/ sabitlenmesi değildir; her şey değişir, akar, gider; belirsizlikler içinde birbirlerine dokunan ve bu belirsizlikten minik belirlilikler çıkaran kişilerdir demokratlar. Sanki yazdıktan hemen sonra buharlaşıp uçan bir mürekkep kullanan kişiler gibidir onlar. Yazı vardır, ama aslında yoktur.
Bu yüzden belirsizlik demokratların hoşuna gider, kesinlikse modernlerin sevdiği şeydir. Modernler kavgalarında ister istemez olayın kesin bir noktaya gelmesinde diretirler. Örneğin demokratlar basitliği, total olanı sevmezler; onların derdi zor'la, fragmanlarladır. Bir şeyin genellenmesi, bütünleştirilmesi canlarını sıkar, çünkü bu insanın anlama çabasında hile yaptığının bir belirtisidir. Modernler hile yaparlar. "Zor metin eğlencelidir" diyen demokratları sürekli basit olan metinleri bilerek zorlaştırmakla suçlamaları bu yüzdendir. "Siz" derler, "sırf gıcıklığına suyu bulandırıyorsunuz, oysa bu metin hayli basit." Oysa her metin bir başka metne gönderme yapar, her bir cümle biz'den kopar/ bizi aşar; her şey bizzat kendi sözlerimizle kirlidir. Ataerkiller bir hatadan dolayı kirli olduğumuzu söylerlerken demokratlar “ilk hatayı/günahı” kabul etmezler çünkü biz bir şey yapmaksızın kirliyizdir zaten. İnsan olmak kirlilik demektir. Modernler insana hümanizmayla “gerçek” değerini verdiklerini sanırlar; insan büyüktür, yücedir, güzeldir, akıllıdır, dünyanın merkezidir, biriciktir, her şeyin yaratıcısıdır vb. Bu yüzden de modernler dünyanın kirli olduğu ama kendilerinin temiz kalacağı yanılsamasına bel bağlamışlardır. Yalan söylemezlerse, aldatmazlarsa, tecavüz etmezlerse temiz kalacaklardır. Dindarların insan algısı kesinlikle modernlerden daha gerçekçidir. Haliyle, basit/zor metin ikilemi de bir dikotomi hatasıdır. Hiçbir metin basit değildir, basit metin sırf basit olduğu için zordur. Hayat zordur, belirsizdir, uçucudur, kirlidir. Modernler beyaz gömleklerine çamur sıçratmamak için kenardan hayata bakan ama mızmızlanan çocuklar gibidirler; çamur tarlasının (hayatın) uzağından sadece seslenirler. Demokratlar içinse böyle bir dünyanın başından kabulü kendini rahatlamada ve eğlencede gösterir. Onlar, tam tersine beyaz gömlekleri ne kadar çamur olursa o kadar zevk alırlar. Çamur deryasının kenarında durmaktansa o çamura adeta büyük bir zevkle atlayan, çamur banyosuna adeta tapan, bunları yaparken eğlenen, her şeyin farkında olan, eğlencesinin farkında olan kişilerdir demokratlar.
İşte bu yüzden bugün, batıdaki politik teoloji tartışmalarında, ilahiyatçılar, filozoflar ve teorisyenlerin yaptığı çalışmalarda şu dikkati çekiyor: Ataerkil ve demokrat zihniyetli düşünürler bir ortaklığa varıyorlar. Otoriter ve rölativist düşünürler ise modernizm bataklığına batmış, birbirilerine sarılarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Batının teologlarının/ ilahiyatçılarının postmodernizme sahip çıkıp modernizmi “haddini aşmak ve şımarıklık” olarak görmesi başlı başına zihniyet analizine işaret ediyor. Ateist/dindar vb. Etiketlerin ise batıda belki 30-40 yıldır hiçbir karşılığı yok. Yeni dünya düzeni, bir episteme olarak postmodernizm; aydınlanma/ reform'lardan sonra modernizmden feci bir rövanş alıyor aslında. Batıdaki teoloji merakının, demokratlarla dindarların inanılmaz ortaklığının mantığı bir bakıma budur. Politik teoloji kitaplarına baktığımda zihniyet dönüşümünü görmemek mümkün değil.
Not: Merak edenler içinde bolca Zizek, Derrida, Simon Critchley, Milbank, Eagleton, de Vries vb. yazarların geçtiği olağanüstü yığınla derlemenin olduğu kitaplara göz atabilirler.