Döviz ve faiz son aylarda çok kazandırmıyor. Kripto paralarda, düşüş eğilimi sürüyor. İnsanlar yeni arayışlar içinde. Enflasyonun ve işsizliğin de etkisiyle, pasif gelir arayışı artıyor. Sonuç olarak, Türkiye’de borsaya olan ilgi yavaş yavaş canlanmaya ve borsaya bakış kısmen de olsa olumlu yönde değişmeye başlıyor. İstanbul Borsası, yılbaşından bu yana, Avrupa ve Amerika’daki çoğu borsadan ciddi şekilde pozitif ayrışıyor. Ancak borsanın yükselmesine karşın, borsa muhabbetlerinin yönelimi biraz belden aşağıya doğru.
Son bir iki haftadır bizim borsada da hafiften bir gerileme yaşanmakla birlikte, bu gerileme, heyecanı kesmiş değil. Tam tersine, “ayı” (veya “şortçular”) denilen düşüş taraftarları ve “boğa” denilen yükseliş taraftarları arasındaki çekişme tırmanıyor. Ben bu yazıda borsanın bundan sonra ne yönde ilerleyebileceğini tahmin etmeye değil, ülkemizdeki borsa kültürünü ve borsa muhabbetlerini incelemeye çalışacağım.
“Borsa tribünleri”
Ülkemizde tribün kültürünü çağrıştıran bir borsa kültüründen söz etmek mümkün. Bir hissenin yatırımcısı, bir futbol kulübünün taraftarını andıran bir psikoloji içine girebiliyor. Hisse yükselince, tuttuğu takım ligde yükselmiş gibi sevinebiliyor. Hisse düşünce, kendi takımına söven taraftar gibi, şirkete küfür edebiliyor. Bazı küçük yatırımcılar da kendilerini giderek hissesini aldığı şirketin sahibi gibi hissetmeye başlayabiliyor. Sosyal medyada, “hisseciler” diye tanımlayabileceğimiz bir kitle oluşuyor.
Erkek dünyası
Borsa, futbol ve tribün dünyası kadar olmasa da, erkeklerin ağırlıkta olduğu bir dünya. Bunun da etkisiyle, küfür ve bel altı espriler yoğun. Borsa ekosisteminde, tıpkı futbol ekosistemindeki gibi, erkekliğin tüm renklerini bulmak mümkün. Borsa sitelerinde, “Beyaz bacaklı dolgun pürüzsüz kılsız olan sütun bacaklarının etine iğneni sokacaksın” gibi borsayla tamamen alakasız ve pornografik çağrışımlı paylaşımlara bile rastlanabiliyor. Nasıl futbol sadece futbol değilse, borsa da sadece borsa değil. Özellikle de Türkiye’de.
Sert ve sevgisiz bir tarafı da var borsa dünyasının. Örneğin, “hayatım boyunca bacakları değil de, elleri boynuma dolanan bir kadın aradım” gibi bir söz, borsa paylaşım platformlarında, “böyle içli romantik şeyler yazma birader, rulmana halleniyorlar burada, zay ederler” şeklinde karşılık bulabilir. Endeksin düşeceğini söyleyen ve abartı düşük hedefler gösterenlere “anan da öyle düşüyordu kucağıma” gibi tepkiler verilebilir. Borsada hızlı düşüş beklenilen günlerde, “zenciler geliyor” gibi göndermeler yapılır. Borsa kültürünün pornografik dili, zaman zaman, tribünlerdeki pornografik dili bile geçer.
Cinsel fanteziler ve patronlar
Türlü türlü borsa “yatırımcı”sı var. Aldığı hisse eğer umduğu yükselişi göstermez, endeksin altında performans sergilerse, şirket patronunun karısıyla, kızıyla ilgili cinsel fantezilerini forumlara yazan (küçük) “yatırımcı”lar var. Hissenin bekleneni veremediği durumlarda, genellikle, patronun küçük yatırımcıya tuzak kurduğu iddia edilir.
Tipik algı genelde şöyle: “Eğer hisse düşüyorsa, patron şirketin kârını ve varlıklarının değerini olduğundan düşük göstermiştir. Temettüden kaçınmıştır. Kendi hissesini baskılayarak ucuza toplamaya çalışıyordur.”
Bu bağlamda borsa yatırımcıları tarafından mimlenmiş, adı çıkmış ünlü patronlar var.
Hüstadlar
Hem borsada hem kripto parada, küçük yatırımcıların akıl hocası olarak gördüğü ama gerçekte kerameti kendinden menkul olan, niteliksiz sözde uzmanlara, “hüstad” (yani “çakma üstad”) adı veriliyor.
Borsa jargonu
Bizdeki borsa dünyasının cidden kendine özgü bir jargonu var. “Malı verdiler roketcilere toplamadan çıkartmazlar short’ta olan büyükler zaten” veya “occccccc sklme diye soylyryzzzz 2500 den beri 2050 ye kadar basacklae gap var.. sikil sen hakediysn” veya “sen var ya suzme cocugusun hemde harbisinden” gibi diyaloglara, sıradan insanın anlam vermesi doğal olarak çok kolay değil.
Bu jargonu derinlemesine incelemek için ayrı bir yazı ve hatta yazılar gerekse de birkaç kilit noktaya değineceğim. Örneğin “pala” diye bir kavram var. Kilit kavramlardan bir diğeri de “tahtacı”. Pala ve tahtacı birbirine yakın anlamlar taşıyan kavramlar. Tahtacı, belli bir hisse senedindeki “market maker”ı (piyasa yapıcıyı), pala ise piyasanın genelinin “market maker”ını tanımlıyor.
Tahtacı nedir, kimdir, sebepleri nelerdir?
Tahtacı kavramı, 1990’lardan, borsa işlemlerinin gerçekten tahtalarda yapıldığı dönemlerden miras. Artık her şey dijitale geçmiş olsa da, hâlâ sıklıkla “tahtacı”lardan söz ediliyor. “Tahtacı” sözcüğü, bir hisse senedinin en büyük payına sahip olan en güçlü piyasa aktörünü anlatmak için kullanılıyor. Bu (var olduğu varsayılan) aktör, tek bir kişi olabileceği gibi, bir firma da olabilir. Sosyal platformlarda, genelde, hissenin düşüp yükselmesini tahtacı üzerinden açıklarlar. Borsacılar sadece tahtacı kavramını değil tahta kavramını da hâlâ kullanıyor. Eğer bir hisse düşerse, “tahtanın içinden geçtiler be khpe evlatları” gibi tepkilere rastlayabiliyoruz.
Şöyle bir tanım da yapılmış: “Borsada tahtacı demek, hisse fiyatını istediği gibi hareket ettiren en kuvvetli alıcı yada satıcı demektir. Yatırımcılar her hissenin bir tahta sahibi yada tahta yapıcısı olduğuna inanırlar.”
İnternette çok sövülen “tahtacı”lar, gerçekten her şeyi yönlendirebilecek kadar güçlü kişiler mi peki? Bu konuda çok farklı görüşler var. Sonuç olarak, borsada kaybeden yatırımcının bir günah keçisi patronsa, diğer günah keçisi de tahtacıdır. Kamu kurumlarına ait hisselerde de günah keçisi hükümettir.
Borsacıların siyasi tartışmaları
Ülkemizdeki borsayla ilgili platformların dikkat çeken bir yönü, borsayla çok ilgisi olmayan konu ve tartışmaların, çok geniş alan kaplaması. En başta siyaset geliyor… Klasik AKP-CHP kavgalarının yanı sıra, ırkçı yazılar yazanlar, Zafer Partisi propagandası yapanlar, Araplara sövenler… Siyasetin harareti aşırı yükseldiğinde, ortamlar, hisselerle ilgili pek bilgi alamayacağınız kıvama gelebiliyor.
Bir diğer kayda değer “durum”sa, zaman zaman çığrından çıkabilen kişisel ego kavgaları. Hafta içinde, bir gece, Arçelik hissesiyle ilgili bir paylaşım platformunda iki genç adamın ses kayıtları yollayarak yaptıkları inanılmaz tartışmaya tanık oldum. Koç Grubu şirketlerinin ortaklık yapıları konusundaki bir görüş ayrılığıyla başlayan tartışma, karşılıklı tehditlere, “ver adresini, oraya geliyorum”lara kadar yükseldi. Şahsen bu (son derece ilginç küfürler de içeren) ses kayıtlarını epey eğlenerek dinlediğimi itiraf etmeliyim.
Borsadaki “trend”e dönersek… Bakalım, şu an 2430’da (yani 163 dolarda) olan endeks, sene sonunda nerelerde olacak? Birbirinden çok farklı yönlerde, çok iyimser veya çok karamsar tahminler yürütenlerin olduğu bir gerçek. TL bazlı olarak ve dolar bazlı olarak uzun vadeli hareketin ne yönde gelişeceğini, hep birlikte göreceğiz.