15 Temmuz darbe girişiminin bastırılması, yenilgiye uğratılması ve ardından yapılan anayasa değişikliği, yeni bir siyasi düzen getirdi. Asker ve bürokrasi üzerinde kayıtsız şartsız bir hakimiyet kuruldu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Başkanlığı koltuğuna da oturarak, itirazsız bir yönetim biçimi oluşturdu.
OHAL, Kanun Hükmünde Kararnameler, muhalefetin itiraz imkanlarının daralışı… Dokunulmazlıklar da kaldırıldığı için, muhalif milletvekillerinin tutuklanmasının yolunun açılması… Üçüncü büyük parti HDP'nin önde gelen isimlerinin çoğu tutuklu. Ana Muhalefet Partisi liderinin bile bu tutuklama furyasının hedefi olabileceğini dillendiren çevreler oldu.
Böylesi beklenmiyordu
Bazı belediye başkanlarının, Tayyip Erdoğan'ın ısrarlı çağrılarına rağmen günlerdir istifa etmemesi, yeni bir durum olarak okunabilir mi? "Karşı gelinemez" olarak düşünülen bir liderden söz ediyoruz. Abdullah Gül'ü, Ahmet Davutoğlu'nu, Bülent Arınç'ı ve nice “önde gelen” ismi, itirazsız siyaset dışı bırakabilmiş bir lider…
Evet, Tayyip Erdoğan'la birlikte yola çıkmış, ama şimdi kenara itilmiş çok sayıda siyasetçi var. Şimdiye kadar pek seslerini çıkarmadılar. Yapılanlara itiraz etmediler, ya da edemediler. Ancak gidişattan memnun olmadıkları da ortada. Parti merkeziyle paralel hareket eden “trol”lerin onları nasıl hedef aldığını da, herkes görüyor. Bu saldırılara, bugüne kadar, pek ses çıkartılmadı. Açıktan bir karşı çıkış, bir eleştirel duruş görülmedi.
İstifası istenen belediye başkanlarının da, anında "talimat"a uymaları beklenebilirdi. Ancak süreç beklenenden biraz farklı ilerliyor.
Parti içi muhalefet mi?
AK Parti genel merkezinin, 2019 Mart ayında yapılacak yerel seçimler öncesinde, belediyelerde bir restorsayon hedefi olduğu söylenebilir. Kalan 1.5 yıllık sürede, yaraların onarılması düşünülüyor.
Başlarda, zaten, "git deriz giderler" yaklaşımı egemendi. Bugün, yarın üçü istifa etse (Yazıyı yazarken Bursa BŞ Başkanı Altepe istifa etti.) bile, bir anlamda testinin kırıldığı düşünülebilir. Sonuç olarak, genel merkezin, liderin talebine, anında itaat edilmemiş oldu.
Bu, parti içinde, bir dalganın işareti olabilir mi? İtirazın başlangıcı sayılabilir mi? Parti içi bir muhalefet oluşabilir mi? Suskunlar, seslerini yüksetebilirler mi? Bunu başka "hayır"lar takip edebilir mi? Bu dalgalanmalar, yerel seçimlere nasıl yansıyabilir?
Bekleyip göreceğiz.