Ne mal ne mülk, ne ocak ne kucak, ne kaş ne göz, ne hırka heybe, ne kökün kömecin, ne oba’n, ne silah ne at, ne sada ne akça, insanı güzel kılan yalnız merhamet…derdi, ananem.
Bunun biraz kısasını face paylaşımında gördüm.Güzel paylaşımlar, düşmanca, akılsızca yapılıp duran bölücü paylaşımlar arasında, ender de olsa yerini aldığında sevinmeden edemiyor insan.
Merhamet nereden gelecek?İlkin aileden, sonra yakın çevreden, mahalleden, okuldan, toplumdan, iş yerinden, örgüt yahut partiden, sanatçıdan, yazılı görsel basından…Bunların çoğu zalimse, dili zalimse,görgüsü zalimse, gördüğü bildiği zulümse, kadına şiddetti merhametin bile önleyemeyeceğini söyleyebiliriz. Önlemek bir yana, hızlı, olabildiğince kapsamlı, sonuca odaklı, kurumlar ve mesleki disiplinler arası güçbirliğine dönük büyük hamleyi geciktirebilir de…
Geçtiğimiz günlerde iki evladını vurup, kendi canına kıyan baba, aslında hepimizi vurdu, vurulduk, inme indi topluma, yaşıyoruz, ancak derinden yaralıyız.
Kadın şiddetinde beterin beteri olur muymuş, olurmuş…
Sonrasında katilin kardeşinin ‘bu babayı böyle çıldırtan kadını sorsanıza…Erkekleri de düşünsenize’ dediğini okuduk, yazılı basında.Bu hepten kan dondurucu.
Ortada dört ölü var aslında, o ana da iflah olmaz artık. Kalbimizde, minik tabutların başında elinde emzikle haykıran halinde de yaşayan ölüydü.Ona mı üzülelim, giden ve gidecek nice cana mı, olan yasaların neden ölümleri yitimleri engelleyemediğine mi, şiddet belasıyla nasıl başa çıkılacağına mı?
Eğitim, evet, işin en önemli boyutu bu, ancak unutulmasın okumuş yazmış kesimde de şiddet yaygın, eğitimi az, çalışmayan kesim kadınlarındaki kadar yaygın değilse de, şiddete uğrayan sustuğu için haberdar olmasak da, var…
2017’nin ilk on ayında 337 kadın şiddet kurbanı . Yıl bittiğinde handiyse her güne bir cinayet…Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Güllü, bu artışın temel nedenin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderek artması olduğunu düşünüyor;“ülkemizde kadına yönelik şiddetin günden güne artmasındaki ana nedenin bütüncül politikaların olmayışı. eğitimde, geleneksel rollerde kadını ikincilleştiren tanımlamalar eşitsizliği pompalıyor. Görsel medya kadını üretici değil tükici olarak gösteriyor. Kamusal alanda kadının cinselliğinden tedirginlik duyularak, kadın tahrik unsuru görülmesi,öyle gösterilmesi… Dünya ekonomik raporunun cinsiyet eşitliği endeksinde 140 ülke arasında 134’üncü sırada yer alan ülkemizde kadına şiddetin önlenemeyiş ana sebebi toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderek artması.’
Şiddet, her yerde, yalnız sevgili, eş değil, ailenin öteki üyeleri, baba ve koca evi yanında iş yeri şiddeti, mülteci olmak zorunda kalanların ya göç yolunda ya sığındıkları öteki ülkede maruz kaldığı şiddet…
Kadın eşi/sevgilisi yanında anne-babasından, kayınvalidesinden ve ağabeyinden de şiddet görüyor. “ Türkiye kadın dernekleri federasyonunun 0212 656 96 96 ve 0549 656 96 96 ihbar numaralarına kadınlar çok sayıda ihbarda bulunuyor. 2017 1 Ocak-1 Kasım tarihleri arasında; eş şiddetine uğrayan 374, kayınvalide şiddetine uğrayan 16, anne/baba şiddetine uğrayan 90, ağabey şiddetine uğrayan 12, evlat şiddetine uğrayan 27, erkek arkadaş şiddetine uğrayan 38 kadın başvurdu.’ Diyen Güllü,şiddetin son bulması için eşlerin yanı sıra, bütün bir toplumun dönüştürülmesi gerekiyor.” Diyor.
Eğitim eğitim eğitim…Ailede başlayan, sosyal hayat içinde süren, değiştiren, dönüştüren eğitim. Ailenin eğitim ve sosyal destek alması,, aile üyeleri arası eşitliğin sözde kalmayıp uygulanması. Okul eğitimini aile içi doğru eğitimi pekiştirmezse, akıl şiddet ötesinde işlemiş, bu, çocukların akıl ve ruh toprağında da filizlenmişse, belki bir umut…Değilse, hiç…Çünkü sayılar acıdan öte bir şey söylemiyor, istatistik veriler kağıt üstünde kalıyor, sayı da sosyal politikalar da alınacak önlemler için de devletin akılcı, kapsayıcı, bütünlüklü politikası gerek.Ne ceza indirimi ne iyi hal torpili, varsa birey ve kurumları, toplumu bilinçlendirmek, yoksa gene o…
Kadının danışacağı, yakınında bulabileceği toplum merkezleri, danışma istasyonları, çocukların, yasal korunma kararı alınıp, kuruma yerleştirme öncesinde acilen sığınabilecekleri ara kurumlar, işlemlerde hız ve gizlilik, vazgeçilmezler.( Dolmuşçunun bile, ‘kadın sığınmada inecek var mı,’ demesi gibi gizlilik değil…)
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının, sivil toplum kuruluşlarının, rehberlik çalışanlarının, muhtarlıkların, acil servislerin, emniyetin paslaşarak , bütünlük içinde ve olabilecek en hızlı, en gizli iletişimle şiddet olayının ele alınması , yasaların uygulanamıyor oluşuna, çözümün geç ve yazık ki mağdurlar mağdureler ölmeden gelemeyişine, uzun bürokratik, yasal işlemlerle gecikmek yerine, acil, kısa, geçici, peşisıra kalıcı hizmet ve sonrasında da önleyici, izleyici hizmetin getirilmesi gerek.
Fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddet…Bunlar şiddetin yalın hali, bir de hepsinin bir araya geldiği, çözümün karmaşık olduğu haller var.
Bu şiddet türlerinin tümüne mülteci kadınlar muhatap…Hatırlayın, geçen yıl Sakarya'da, doğum yapmak üzere olan Suriyeli genç anne, karnındakiyle ve koynundaki iki yaşındaki çocuğuyla birlikte öldürülmüştü.
Dünyamızda 700 milyondan fazla kadın 18 yaşına gelmeden evlendirilmiş. Bunların üçte birinden fazlasında (250 milyon) evlilik yaşı 15 yaşın altında.7 Yoksul kız çocuklarının erken evlenme olasılığı varlıklı olan yaşıtlarına nazaran 2,5 kat daha fazla.
Dini eğitim verilmesinden önce, sosyal hizmetin, akıllı aile politikaları ve uygulamalarının Ulusal bir seferberlik politikasıyla hayata geçirilmesi gerek…
Prof.Dr.E.Öztürk, erkek şiddetinin çok nedeninden başta gelenin, erkeklerin çoğunda ‘güvensiz bağlanma sendromu’ olduğuna dikkat çekip, açıklıyor:’ Normal kişilerdeki güvenli bağlanma, şiddete meyyal kişilere kendi ailelerince verilmemiş, yaşatılmamıştır.Eşine bağlı kalmaz ve ona güvenemez.Kadını, her kriz durumunda şiddet kullanarak denetlemeye çalışır. Her şiddetin bireyin ruh sağlığındaki olumsuz sonuçların bilinmesi, şiddeti uygulayan için caydırıcı etken. Şiddet çocuk yetişirme yöntemi olduğu sürece kuşaktan kuşağa aktarılır. Anneyle kurulan iyi bağ ve doğru çocuk yetiştirme yöntemi olmazsa, her yetişkin yanlış çocuk yetiştirmenin olumsuz etkisini ergenliğinde yahut yetişkinliğinde şiddete bulaşarak, ya da şiddet kullanarak öder.’
Ülkemizde kadın erkek eşitliğinin sağlanması, toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadınların konumlarının güçlenmesi ve kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi için politikalar üretmek, strateji geliştirmek, tüm paydaşlarla işbirliği yapmak ve koordinasyonu sağlamak Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün temel görevi.
Bu çerçevede, İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere taraf olunan uluslararası sözleşmeler ve ulusal mevzuat hükümleri, ilgili araştırma ve inceleme raporları ile son dönemde ortaya çıkan toplumsal ihtiyaç ve gelişmeler göz önünde bulundurularak, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin kadın araştırmaları merkezlerinin katkı ve katılımları ile Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü koordinasyonunda “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı (2016-2020)” hazırlandı. Planın uygulama süresi 2016’de tamamlandı, bakan Kaya’nın onayı ardından yürürlüğe girdi.
Eylem Planı ile;
– Mevzuat Düzenlemeleri
– Farkındalık yaratma ve zihniyet dönüşümü
– Koruyucu ve önleyici hizmet sunumu ve şiddet mağdurlarının güçlenmesi
– Sağlık hizmetlerinin düzenlenmesi ve uygulanması
– Kurum kuruluşlar arası işbirliği ve politika hedeflendi.
Bütün bunlar iyi güzel hoş, da, planın bütün boyutlarıyla ve başarıyla hayata geçtiğini görmeden ölmek, öldürülmek, yok yolununa gitmek, önden gidenlerin kadersizliği…
Şiddeti önleme ve izleme merkezleri 49 ilde hizmet veriyor. ŞÖNİM’lerin ülke geneline yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar sürüyor.Şönemlerin olmadığı yerlerde A.S.P.İl müdürlükleri ve S.H.merkezleri onlar yerine görev yapıyor.
İlk Kabul Birimleri , Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüklerine ya da ŞÖNİM’lere başvuran ve barınma ihtiyacı bulunan şiddet mağduru kadınların ilk gözlemlerinin yapıldığı, psiko-sosyal ve ekonomik durumlarının incelendiği ve geçici kabullerinin yapılarak iki haftaya kadar kalabildiği birimlerdir. Aralık 2016 itibariyle ASPB’ye bağlı 25 ilk kabul birimi 24 ilde hizmet vermekte.
ASPB’ye bağlı kadın konukevlerinde psiko-sosyal destek hizmetlerinin yanı sıra hukuki destek hizmetleri için Barolarla, iş ve meslek desteği için gerek Milli Eğitim Müdürlüklerine bağlı Halk Eğitim Merkezleri ile gerekse Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlükleri ile işbirliği yapılmaktadır. 2016 yılı Aralık ayı itibariyle ASPB’ye bağlı 101 konukevi, 2.647 kapasite; yerel yönetimlere bağlı 32 kadın konukevi 741 kapasite; sivil toplum kuruluşlarına bağlı 4 kadın konukevi ise 45 kapasite olmak üzere toplam 137 kadın konukevi 3.433 kapasite ile hizmetlerini sürdürmeye devam etmekte.
ALO 183 Sosyal Destek Hattı ASPB bünyesinde aile, kadın, çocuk, engelli, yaşlı, şehit yakınları ile gaziler ve gazi yakınlarına yö- nelik hizmetler sunan “Alo 183 Sosyal Destek Hattı” şiddete uğrayan ya da uğrama riski taşıyan, destek ve yardıma ihtiyacı olan kadın ve çocuklar için psikolojik, hukuki ve ekonomik danışma hattı çalışmakta, haklar ve başvuru mekanizmaları hakkında bilgi vermektedir. Bu hat, 7 gün 24 saat ücretsiz hizmet vermekte.
Kimbilir, bu çapta bir yaranın, kangrenleşmiş halin çözümü de o çapta büyük, zahmetli, ayrıntılı olmak gerek…
De, bu arada ölüp gidene ne etmek gerek?
Belki her kıza, kadına bir bileklik, çocukları yahut kendi vurulurken, imdat düğmesine basacağı…
‘Biz öldük amirim, zahmet etmeyin.’