Yazıya Çarşamba sabahı Fransızların ünlü mizah dergisi Charlie Hebdo’ya yapılan saldırıyı kınamakla başlayalım. Ki bu katliam insanlığa karşı işlenen bir suçtur ve hiçbir kutsal değerle açıklanamaz. İnsanlığa karşı işlenen böyle benzeri terörist eylemleri “ama”larla açıklayan güruhun Paris eyleminde “ama”yı bloke edip “bütün Müslümanlar katildir” imajı vermesine aldırmadan, Müslümanlar katliamla arasına mesafe koymalı ve şiddetle kınamalıdır…The Truman Show izledikDünya,Çarşamba sabahı Paris’in merkezinde başlayan ve Cuma gecesi yine Paris’in banliyösünde bir matbaada biten üç gün süren bir “The Truman Show” izledi. Üçü katliam sanığı 20 kişinin öldüğü Charlie Hebdo saldırısının an be an dünya tarafından izlendiği olaylar zincirinden geriye insanlığın hiçbir zaman öğrenemeyeceği cevapsız sorular kaldı. Nasıl ki 11 Eylül 2001 saldırılarının gerçek nedenleri hiçbir zaman öğrenilmediyse bu saldırının da gerçek nedenini hiçbir zaman bilemeyeceğiz, sadece izlediklerimizle yetinmek zorunda kalacağız. İşte bu yaşanan üç kanlı günü başrolünde Jim Carry’in oynadığı 1998 ABD yapımı “The Truman Show”a benzettim. Filmde Truman Burbank, kartpostalları aratmayacak güzellikte bir adada yaşamaktadır. Bir işi, evi ve çok sevdiği karısı vardır. Ancak Truman dışında herkes bunun bir oyun olduğunu bilir. Truman’ın yaşamı gerçek sandığı bu stüdyolarda tam 30 yıldır, aralıksız olarak ve reklam vermeden bu yaşamı 24 saat boyunca canlı olarak televizyonda yayınlanmaktadır. İşte an be an canlı izlenen Paris saldırılarında bütün dünya gerçeği çok az kişinin bildiği Truman Burmank, rolündeydi.Çarşamba sabahı Charlie Hebdo saldırısının daha ilk dakikaları, herkes gibi ben de ne olup bittiğini anlama çabası içindeyim. Paris’ten çelişkili haberler geliyordu. Derken, saldırının canlı görüntüleri belirdi ekrana. İki saldırgan yerde yatan yaralı polisin kafasına ateş etti ve çok sakin bir şekilde araçlarına binip olay yerinden uzaklaştı. Sanki bir aksiyon film sahnesinden alınmıştı bu yaşananlar… Kimse ne olup bittiğinin farkında değil. Sıcak bilgi alabilirim umuduyla tivitıra göz atıyorum. O anlarda bizim sosyal medya olayı çözmüştü. Katilleri bulmuş, yargılamış; darağacının kurulmasını bekliyordu insanlar. Darağacına gidecekler de belliydi; AKP hükümeti ve ona oy verdiğini düşündükleri Müslüman kitle. Avrupa’da yükselişe geçen ırkçılık ve ayrımcılıkla birlikte İslamofobi’nin çok daha korkuncunu kendi ülkemde görmek beni ürkütmedi desem yalan olur. Ki onlara göre her Müslüman çoktan kafa kesici “potansiyel katil” durumuna ulaşmış durumda…Bu öfke dolu twitler arasında bir twit beni doğrudan ilgilendirdiği için dikkatimi çekti. Bir akademisyen, ardarda attığı İslamofobi twitlerinden sonra “En az üç çocuk doğurun. Biri karikatürist vursun, diğeri Suriye’de kafa kessin, sonuncusu Türkiye’de sosyal medya uzmanı olsun’’ diye yazabilmişti. Bir insanın iktidara nefretini anlarım. Zaten iktidarlar süreç içinde ne yaparlarsa yapsınlar, bir kesimin öfkesini ve nefretini kazanırlar. Bu, iktidar olmanın doğal sonucudur. Ayrıca iktidarlar, sebebiniz olsun olmasın öfke duyulması gereken kurumlardır. Buraya kadar her şeyi anlarım anlamasına da, o iktidarı oraya taşıdığına inanılan bir kitleye karşı bu kadar nefret dolu olmayı ve nefreti çoğaltmayı anlayamam…Bu “nefret” twitinin benimle olan ilgisine gelince: Bahis konusu twitte bahsedilenin üç katı sayısında kardeşe sahibim. Hayatında karıncayı bile incitmekten çekinen babam, Allah’a karşı görevlerini yapmaya çabaladığı gibi dokuz tane çocuk sahibi olmuş. Bu hesaba göre potansiyel olarak, üç kafa kesici, üç karikatürist öldüren ve üç sosyal medya uzmanı üyeye sahip bir ailem olması lazım. Bu arada ailenin tek kötü Müslümanı benim. Seküler bile sayılırım. Diğer kardeşlerim ise dini görevlerini ellerinden geldiğince yerine getirmeye çalışan insanlardan oluşuyor. Değişik vesilelerle biraraya geldiğim aile bireylerinin benim “daha iyi bir Müslüman” olmam için yaptıkları telkinleri bir kenara bırakırsak başka inançlara karşı öfke dolu bir söylemlerine de tanık olmadım.Aslına bakacak olursak ailenin “terörist” olma özelliği taşıyan tek üyesi de ben sayılabilirim. “Açım diye ağlama, marketleri yağmala” söylemini desteklesem de henüz böyle bir eylem yapmamış olmam, gelecekte yapmayacağım anlamına gelmez.Orada olacağım…İşte böyle bir potansiyele sahip biri olarak açıkça ifade ediyorum, iyi ya da kötü bir Müslüman olmanın benimle Allah arasında olduğunu belirterek, “Benim adım Tuncer, Müslümanım ve ben terörist değilim.” Her şeyden önce terörün dini, ırkı olmaz. Tek amacı vardır korku imparatorluğu kurarak insanlığı esir almak.İnsanlığın terörden kurtuluşu, her terör eyleminden sonra karışı nefreti çoğaltmakla değil, nereden gelirse gelsin ne adına olursa olsun yarattığı korkunun esiri olmadan ona toptan karşı koyabilmekle mümkündür. O nedenle yarın Paris’te yapılacak yürüyüşte yer almak ve nefret dili üretmeden bütün varlığımla “Terör insanlığı esir alamayacak” demek isterdim. Fiziken olmasam da orada olacağım ve bunu söyleyeceğim…
‘Benim adım Tuncer, Müslümanım ve terörist değilim’
- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik