Evet, seçilmişlerin derin devletle mücadelesine ilk kez bu dönem şahit oluyoruz. Bugüne kadar hiçbir hükümet, derin devletle mücadele etme iradesini gösteremedi.
Devlet bürokrasisi ile sivil topluma egemen olan derin yapılar, her kritik dönemde, askeri darbelerle veya medya operasyonlarıyla seçilmiş hükümetleri alaşağı etmeyi başardı. Bizim bugüne kadar izlediğimiz tek film buydu. 60’ta, 70’te, 80’de, 28 Şubat’ta aynı filmi izledik. 17-25 Aralık’ta da Cemaat yine bu filmi millete izletmeye kalktı ve fakat, bu kez tarih tersinden işledi. Seçilmiş hükümet, derin devleti ve onun bağlantılarını tasfiye etmeye koyuldu. Ve işte biz de millet olarak ilk kez yeni bir filmi izlemeye başladık.
Bugün hükümet üzerinde koparılan fırtınanın tek sebebi seçilmiş iradenin derin devleti tasfiyeye yönelmesidir. Batı medyasının Erdoğan’ı bu kadar hedef haline getirmesi, yerli medyanın Cumhurbaşkanı’nı ölümle tehdit edecek kadar zıvanadan çıkmasının sebebi, devlet devlet sisteminin çökertilmesidir.
Erdoğan’ın “sistem değişti” açıklamasına gösterilen tepkinin arkasında da bu var; bürokrasiyi ve toplumu kuşatan derin devlet sistemi değişiyor; 1960’lardan beri derinleşerek süregelen derin devlet hükümranlığı söküp atılıyor.
Bu gidişatı engellemek için Gezi ayaklanmasını ve 17-25 Aralık darbesini tertiplediler. Başarılı olamasalar bile her güne ayrı bir kumpas sığdırarak, hükümet aleyhinde kıyametleri koparmaktan hiç vaz geçmediler. Son olarak da PKK’ya sığındılar. Hükümetleri yıpratmanın, devirmenin en garantili yolu terör kartıdır. Seçilmiş hükümetle baş edemeyince, terörü harekete geçirdiler. Filmin bu kısmı elbette yabancı değil; 90’lardan bilindik sahneler. Ancak bu kez millet her şeyin farkında. Bu savaşın sebebinin Kürt davası olmadığını herkes görüyor, anlıyor. PKK Kürtlerin değil, derin devletin, paralel yapının savaşını veriyor. AK Parti, bürokrasiyi ve toplumu kuşatan derin devletle mücadeleyi sürdürürken karşısına PKK’yı çıkardılar. AK Parti’yi siyasi olarak zayıflatabilmek için PKK’yı güçlendirmeye başladılar. Öyle ki PKK/HDP, derin devletin en büyük umudu haline geldi. Siyasi Türkçülerle siyasi Kürtçülerin gazeteleri her gün aynı manşetlerle çıkar oldu. Derin devletin kasasına yönelik mali bir operasyonda bile Sözcü, Zaman, Bugün ve Gündem gazeteleri aynı manşetlerle çıktı.
Derin devlet, PKK ve HDP eliyle Kürt toplumunu adeta rehin aldı. PKK ve HDP’yi güçlendirerek Kürtlerin başına bekçi olarak diktiler. Kürtler şu an PKK ve HDP tarafından esir alınmış durumda. Sağa veya sola kaysa darbeyi yiyorlar. İtiraz eden Kürdü PKK’dan önce derin devletin kontrol ettiği Doğan medyası linç ediyor. PKK/HDP’ye karşı eleştiri geliştirenleri bu medya mensupları bastırıyor.
Derin devletin kontrol ettiği medyanın, AK Parti’ye karşı PKK’nın arkasına saf tuttuğu açıkça ortada. PKK terörü tırmandırırken, medya terörü aklamaya çalışıyor. Terörü hafifleştirici, meşru gösteren yayınlar yapıyorlar.
Ne var ki, bu savaşta devlet ağırlığını her geçen gün daha fazla koymaya başladı. Bu kez terör kartıyla sonuç alamayacaklar. Terörü öne sürerek iktidarla hesabını görmeye çalışanlar hüsrana uğrayacak. Devlet bu savaşta giderek inisiyatifi ele alıyor, kontrolü sağlıyor. Asker ve Emniyet kendisini nihayet savunmaya başladı. PKK bu kez umduğunu bulamayacak. Bu yüzden Kandil, hükümeti ateşkese razı edebilmek için Ankara’ya aracı üzerine aracı, mesaj üzerine mesaj gönderiyor. Ankara ise rahat; devlet ve toplum ilk kez PKK terörü konusunda bu kadar net bir kararlılık sergiliyor. PKK, terörü bırakacağını ve Türkiye topraklarını terk edeceğini ilan etmeyene kadar Ankara mevcut pozisyonunu koruyacak.