HDP yöneticileri, bu ifadeyi son günlerde çok sık kullanmaya başladı. AK Parti'yi suçlamak için kamera karşısına her geçtiklerinde söze "Bize gelen bilgilere göre…" diye başlıyorlar.
Demirtaş: "Bize gelen bilgilere göre AK Parti 3 bin 500 kişilik hile timi kurdu…"
Demirtaş: "Bize gelen bilgilere göre Mersin ve Adana bombalamalarını gerçekleştiren şahıs IŞİD bağlantılı."
Sırrı Süreyya Önder: "Bize gelen bilgilere göre Demirtaş'a suikast yapılacak."
Merak ediyorum; HDP'nin bir istihbarat örgütü mü var? Ya da HDP bir istihbarat masası kurdu? HDP'ye bu "bilgiler" nereden geliyor?
Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder galiba Kemal Kılıçdaroğlu ile aynı kaynağa sahip. O da 17-25 Aralık'ta böyle "çok önemli" bilgileri kamuoyuyla paylaştı.
Bu durum tam da o ünlü atasözüne karşılık geliyor: "Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim."
Ya da bu atasözünü tahrif ederek söyleyecek olursak: "Bana bilgi kaynağını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim."
Gerçi ilk günkü utangaçlıklarını üzerlerinden attılar, bilgi kaynaklarını saklayacaklarını sanmıyorum. CHP'den MHP'ye, Cumhuriyet'ten Sözcü'ye, Zaman'dan Hürriyet'e, paralel yapıdan DHKP-C'ye kadar eski devletin bütün güçleriyle hücrelerine kadar birleştiler. Bilginin kaynağının eski devlet olduğunu gizlemezler herhalde.
Arkalarına eski devletin güçlerini alarak AK Parti'ye ve Recep Tayyip Erdoğan'a karşı savaşıyorlar. Bu savaşta bilgi, akıl ve strateji eski devletten geliyor, insan kaynağı ve enerjisi ise Kürt mahallesinden.
Paralel yapının Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte 17-25 Aralık'ta AK Parti'ye karşı başlattığı psikolojik harekâtı Demirtaş'ın seçim kampanyasıyla birleştirdiler. 30 Haziran ve 10 Ağustos seçimlerinde kullandıkları psikolojik savaşı HDP üzerinden güncelleyerek 7 Haziran seçimlerinde uyguluyorlar.
Sadece ahlaksız bir seçim kampanyası yürütüyor olsalardı kuşkusuz eleştirmeye bile değmezdi; ancak silahlı ve bombalı provokasyonları da devreye soktular. HDP binalarını bombalatıp saldırıyı IŞİD üzerinden AK Parti'ye fatura etmeye çalıştılar. Saldırganın DHKP-C bağlantısı ortaya çıkmasına rağmen Demirtaş'ın "Hayır, bize gelen bilgilere göre bu kişi IŞİD ile bağlantılı" demesi ve ardından DHKP-C teşekkür etmesi ahlaksızlığın seviyesini göstermesi bakımından oldukça önemli.
Bu ahlaksızlığa, bu yüzsüzlüğe ve bu utanmazlığa daha önce Cemaat mensuplarında rastlamıştık. Onlar da ahlaki ve siyasi hiçbir değer tanımıyorlardı. Sanırım hepsi aynı tornadan çıkmış, yetiştirilmiş kişiler. Biri cemaatçi, diğeri Kürtçü, bir diğeri ulusalcı veya solcu; ama aynı ahlak tanımaz, aynı etik yoksunu, aynı yalancı, aynı bilgi çarpıtıcısı, aynı provokatif özellikleri taşıyorlar. Hepsinin arkasında aynı güç var. Dini, ahlaki, siyasi hiçbir sınırları yok; yalanın ve ahlaksızlığın gücünü kullanıyorlar; bu, en büyük silahları. Bu eğitimin bu topraklarda verilmediği kesin; ne bu "bilgilerin" ne de bu siyasetçi kuşağının kaynağı bu kültür…