Uzunca bir süredir Brezilya’da göstere, göstere “geliyorum” diyen beyaz eldivenli darbe üzerine yazıyorum. Güney Amerika’nın bu dev ülkesinde Gezi olayları ile aynı dönemde sokak protestolarıyla başlayan ve belki ancak Latin Amerika’nın en büyük televizyon kuruluşu Globo’nun dizilerinde görülebilecek uçukluktaki siyasi entrikalarla devam eden olayların bu yeni sürüm darbenin ayak sesleri olduğu başından beri o kadar belliydi ki aksini düşünmek aslında mümkün değildi. Bir Devlet Başkanı’nın, halk tarafından seçilmesinden sadece 15 ay sonra, yolsuzluk gerekçesi ve “impeachment” prosedürü ile düşürülmenin eşiğine getirilmesi ne kadar mümkün olabilirdi ki?
Temsilciler Meclisi’ndeki 513 milletvekilinden başta Başkanı olmak üzere birçoğu boğazına kadar yolsuzluğa batmış 367’si bu prosedürün yolunu açtığında, konuyla ilgili yazıma “Darbe kazandı, Brezilya kaybetti” başlığını atmış ve şu saptamaları yapmıştım: “Bayan Rousseff için yargılanma yolunun açılması, 2003’ten bu yana Lula de Silva’nın Emekçiler Partisi PT’nin (Partido dos Trabalhadores) iktidarda olduğu Brezilya’ya karşı 2013’ten beri yürütülen uluslararası yıpratma operasyonunun önemli aşamalarından biri. (…) 200 milyona yakın nüfuslu Brezilya’nın geleceği, Bayan Rousseff’in kişisel siyasi yaşamından çok daha önemli. Ama kısa dönemde bu iki konu birbiriyle yakından ilintili görünüyor. Ona karşı başlatılan sokak eylemleriyle beş yıl öncesinde dünyanın 6. büyük ekonomisi olan ülkede önce siyasi, sonra ekonomik istikrar ortadan kalkıyor. Artan enflasyon, küçülen ekonomi, Lula de Silva ile orta sınıfa terfi etmiş milyonlar da dâhil herkesi vuruyor. Rousseff’ için “impeachmeant” yolunun açılması, siyasi belirsizlik ve ekonomik istikrarsızlığın en azından 6-7 ay daha devamı anlamına geliyor ki 2018 seçimleri ve ertesine kadar uzaması olasılığı da var ne yazık ki.” (https://www.serbestiyet.com/yazarlar/akin-ozcer/darbe-kazandi-brezilya-kaybetti-680462)
Bu yazım iki yıl önce (19 Nisan 2016) yayımlanmıştı. Rousseff’e yapılmak istenenin aslında Brezilya’ya darbe olduğu saptamama Houston merkezli The Levant Foundation’un kurucusu Suriye asıllı Amerikalı iş adamı Jamal Daniel’in Washington’da yayın hayatına başlamış olan Al Monitor isimli dijital gazetesinden derhal itiraz gelmişti. “Bazı Türklerin Brezilya’da darbe diye bağırmasının gerçek nedeni” (The real reason some Turks are so quick to cry ‘coup’ in Brazil) başlığıyla yayımlanan makalede “Brezilya’dan 6000 milden fazla uzaklıkta olmalarına karşın, Recep Tayip Erdoğan destekçilerinin” Bayan Rousseff’in “impeachment” prosedürünün darbe olduğunu “tutkuyla” benimsedikleri” yazıyordu. Makalede “Türkiye’den gelen yorumların çoğunda, Brezilya’dan çok Türkiye’den” söz edildiği dile getiriliyor, hatta hiç utanmadan bu konuda yazanların “karnavalı ve futboluyla meşhur ülke” hakkında bunlar dışında bir şey bilmedikleri ima ediliyordu. (https://www.serbestiyet.com/yazarlar/akin-ozcer/brezilya-tartismasi-682253)
Bu tartışmadan üç ay kadar sonra Türkiye’de, belli ki hedefine ulaşmadığı için beyaz eldivenli değil klasik askeri darbe girişimi yaşadık. Brezilya ise beyaz eldivenli darbenin ilk aşaması Bayan Rousseff’in görevinden alınması ve 8 yıl da siyasi haklarından mahrum bırakılmasıyla tamamlandı. Rousseff bu yıl Ekim ayındaki seçimlere katılamayacaktı. Ne var ki evdeki hesap çarşıya uymadı. Bu defa da sahneye ardı ardına iki başkanlık döneminde 30 milyon yoksulu orta sınıfa taşımış efsane Başkan Lula da Silva çıktı. Anketlere göre yüzde 45 oyla en yakın rakibi Jair Bolsonaro’ya 20 puan fark atıyordu. Yoksa beyaz eldivenli darbe boşuna mı yapılmıştı?
Darbe nihayet tamamlandı
Bu konudaki son yazım 31 Ocak tarihini “Brezilya darbesinde son aşamaya doğru” başlığını taşıyordu. Siyaset mühendisleri yolsuzluk konusuna impeachment yoluyla alaşağı ettikleri Bayan Rousseff’i bulaştıramamışlardı ama Lula da Silva hakkında Globo dizilerine özgü tuhaf bir iddia üzerinden dava açmışlardı. “Çocuklar Brezilya’da başardı” başlıklı yazımda detaylarını aktardığım dava özetle, Lula da Silva’nın, Petrobas yolsuzluk davasına bulaşmış OAS Léo Pinheiro inşaat şirketinden São Paulo yakınlarındaki Guarujá’da satın alma ve tadilat bedeli 3,7 milyon real (1,1 milyon dolar) tutan üç katlı bir villayı rüşvet olarak kabul ettiği iddiasına dayanıyor. OAS, Petrobas’tan sağladığı yasadışı kazancına karşılık olarak siyasetçilere komisyon dağıtan şirketlerden biri. Petrobas davasının yıldız yargıcı Sergio Moro Lula da Silva’ ya “pasif yolsuzluk ve kara para aklama” gerekçesiyle 9 yıl 6 aylık hapis cezası vermişti. Temyiz makamı Porto Alegre Bölge Mahkemesi bu cezayı 12 yıla çıkararak onamıştı. (https://www.serbestiyet.com/yazarlar/akin-ozcer/brezilya-darbesinde-son-asamaya-dogru-845394)
Linkini yukarıda aktardığım yazımda da altını çizdiğim gibi, Emekçiler Partisi’ne yönelik beyaz eldivenli darbenin tamamlanması için partiyi yeniden iktidara taşıyacağı anlaşılan Lula da Silva’nın en azından bu yılki seçimlere katılma hakkının elinden alınması gerekiyordu. Bu nedenle nihai temyiz makamı Federal Yüksek Mahkeme geçen hafta televizyondan naklen yayımlanan oturumunda 5’e karşı 6 oyla Lula Da Silva ’ya verilen 12 yıllık hapis cezasını onadı. Siyasi mühendisler de bu kararla derin bir nefes aldılar. Artık darbe tamamlanmış, Brezilya’da “Lula’ sız PT” hedefine varılmıştı.
Lula Da Silva, PT yandaşlarının kendisine önerdiğinin aksine darbeyi gerçekleştiren yargıya başkaldırmadı. 30 yıldır sadece Brezilya değil Latin Amerika Sol’unu da temsil eden efsane Başkan yazıyı kaleme aldığım sırada São Paulo’dan uçakla geçtiği Curitiba’da federal polise teslim olmuş ve cezaevine girmişti. Brezilya’nın elitleri bundan belki mutluluk duyuyor ve ülkelerinin yolsuzlukla nasıl mücadele ettiğini altın harflerle siyasi tarih kitaplarına yazmaya hazırlanıyorlar. Ama önemli olan kitaplara yazılanlar değil, gerçekler. Bu bağlamda Lula’nın tutuklu yargılanma kararı ve cezaevine girmesi kuşku yok ki Brezilya için askeri diktatörlük dönemlerine özgü bir utanç belgesi olarak belleklerde kalacak.
Luiz Inácio Lula da Silva’nın Cumartesi São Paulo’da kendisini destekleyen kalabalığa dediği gibi, “Lula’nın tutuklu resmiyle hayal kuranlar” belki de “çoklu orgazm yaşamaktalar”. Ama sert ifadelerle yüklendiği yargıçlara hitaben söylediği gibi Lula “sadece bir insan değil, aynı zamanda bir fikir de.” Ve kuşkusuz “fikirler hiçbir zaman hapsolunamaz”.
Ama ne var ki Brezilya’da 5 yıl önce sahneye konulmuş olan beyaz eldivenli darbe Lula Da Silva’nın cezaevine konulmasıyla tamamlanmış bulunuyor. Bu darbeyi bozabilecek tek hamle PT’nin Lula ve Silva ve Rousseff kadar karizmatik ve Ekim ayındaki başkanlık seçimlerini kazanacak kapasitede bir lider ve Başkan adayı bulması olur. Seçimlere 6 ay kala bu o kadar da kolay değil ne yazık ki.