Eski Yunan kültürünün Doğu kültürü ile teması Helenizmi ortaya çıkardı. İki kültürün karşılaşarak içiçe geçmesi, bilim, sanat ve felsefede Helenizm olarak adlandırıldı. Doğu ve Batı kültürlerinin karşılıklı diyalog ve etkileşimleri Helenistik dönemi başlattı. Bununla, MÖ 4. yüzyılda Büyük İskender ile başlayıp MS birinci yüzyıla kadar devam eden süreç kastedilir. Kuşkusuz Büyük İskender, Helenizmin yaygınlaşmasında en büyük rol oynadı; ancak İskender’den çok daha öncesine dayanan bir Helenizm hikâyesi de mevcuttur.
Pers İmparatoru Kyros’un (Cyrus, Kurus, Koreş, Keyhüsrev, MÖ 559-529) MÖ 546’da Lidya kralı Kroisos’i Sardes’te yenmesi ve sonrasında Anadolu’daki Yunan şehir devletlerini de egemenliği altına almasıyla, tarihte ilk kez Pers ve Yunan kültürleri yakınlaşmış oldu. Kyros daha sonra MÖ 539’da Babil’i, Mezopotamya’yı, Suriye’yi, Fenike ve Filistin’i de fethetti. II. Kambyses MÖ 525’te Mısır’ı imparatorluk sınırlarına dâhil etti. I. Dareios (Darayê Vakuş, MÖ 522-486) döneminde imparatorluğun sınırları batıda Tuna nehri, doğuda İndüs bölgesine kadar genişletti ve ilk defa, 20 sabit vergi vilayeti kurarak, her bir yönetim bölgesinin başına bir satrap (vali) atadı. I. Dareios, İran’da vergileri düzene sokmuş ve ekonomik reformlar yapmış bir lider olarak tanındı. Tarihçi Herodot, İranlıların Kyros için baba, Kambyses için zorba, Dareios için tüccar dediklerini yazar.
I. Dareios’un oğlu Xerxes (Serhas, MÖ 486-465), MÖ 480 seferiyle Yunanistan’ı da Pers egemenliği altına almaya çalıştı, ancak başarılı olamadı.
Dolayısıyla erken dönem Helenizmi, görüldüğü gibi İskender’den 200 yıl önce başladı ve daha bu dönemde Grek kültürü ile Doğu kültürü içiçe geçti. Başka bir deyişle, Helenizmin ilk hamilelik dönemi Pers İmparatorluğu dönemine dayanır. Dolayısıyla Büyük İskender Helenizmin babası değil, ancak doğumuna yardımcı olan ebesi sayılır (The Cambridge Ancient History: Persia, Greece and the Western Mediterranean, 1-4).
Arnold J. Toynbee, Büyük İskender’in Helenistik kültürün yaygınlaşmasına ilişkin katkılarını yadsımaz; ancak Helenizmin başlangıç ve bitiş dönemine ilişkin fikirleri tartışmaya açıktır. Toynbee’ye göre Helenizm MÖ 2. yüzyılın bitiminden başlayıp MS 7. yüzyıla kadar devam eden bir süreçtir. Önceleri Ege kıyılarında ortaya çıkıp Karadeniz’in sahil kesimlerine, oradan Akdeniz’e, daha sonra Orta Asya, Hindistan ve batıya doğru Atlantik kıyılarına, Kuzey Afrika, Avrupa ve Britanya adasına doğru yayılmıştır. Özetle, yaklaşık sekiz yüzyıl devam eden Helenistik medeniyetin konumlandığı alan, bugünkü Yunanistan’ın sınırlarını çok aşmaktaydı. Başından sonuna kadar Helenistik medeniyetin ana mevkilerinden biri, bugünkü Türkiye sınırları dâhilinde kalan Küçük Asya sahilleri idi. Avrupa kıtasında kalan Yunanistan’ın Helenistik dünyaya tam anlamıyla adapte olması çok sonradan olacaktı (Toynbee, Hellenism, The History of A Civilization, 3-4)
İskender Perslere hayran mıydı?
Büyük İskender’in Pers kültürüne, Perslerin devlet ve yönetim anlayışlarına herhangi bir hayranlığının olup olmadığı tartışılır; ancak İskender’in Pers kültürü ve yönetim anlayışına saygılı olduğunu, hattâ Med-Pers İmparatorluğundan kalma kimi geleneklere sahip çıkarak yaşattığını biliyoruz.
İskender Hint seferinden Pers ülkesine geri geldiğinde, Pers krallarının sefer sonrasında yaptıkları gibi, her kadına birer altın sikke dağıtır. Bu adet Persler de öylesine yerleşmişti ki, altın dağıtamayacak durumdaki birkaç kralın seferden dönmediği söylenir. Gene İskender, Hint seferi dönüşünde (Pers İmparatorluğu’nun kurucusu) Kral Kyros’un mezarının açıldığını da öğrenir. Üstelik mezarı açan, Pella’nın tanınmış ailelerinden gelen Polymakhos’tur. Kralın mezar taşındaki yazıyı okuyan İskender çok duygulanır; aynısını taşa Yunanca olarak da kazıtır. Pers Kralı Kyros’un mezar taşında şöyle yazmıştır: “Hey yabancı! Kim olursan ol, nereden gelirsen gel — çünkü geleceğinden eminim — ben Perslerin başına geçen Kyros’um. Bedenimi örten toprağı gör ve bana gıpta etme.” Polymakhos memleketine dönmüş olmasına rağmen, İskender onun öldürülmesini emreder (Plutarkhos:73).
İskender’in “barbarlarla”(Yunanlı olmayanlar) konuşurken Med ve Pers kıyafetleri giymesi, Med ve Pers kültürüne saygı duyması, kimi arkadaşları ve Makedonlar tarafından hoş karşılanmaz. Çocukluk arkadaşı Kleitos’la tartıştığı sırada Kleitos’un şöyle dediği anlatılır: “Yaptıklarımızın karşılığını bu şekilde aldığımız için, ölen arkadaşlarımıza gıpta ediyoruz. Hiç olmazsa onlar, Makedon askerlerinin Medlerin sopalarıyla dövülüp cezalandırıldığını, krallarına Persler aracılığıyla ulaşmaları gerektiğini görmediler… eğer söyleyecek bir şeyin varsa açıkça söyle, yoksa fikirlerini söylemeye alışkın özgür insanları sofrana davet etme. Barbarlar ve köleler ile kal, zaten ancak onlar belindeki Pers kemerine ve üstündeki beyaz elbisene bakıp sana itaat ederler” (Plutarkhos:56).
Bu konuşmanın sonunda İskender en yakını arkadaşını öldürecek, ancak yine de hiçbir şey kendisini Doğu ve Batı kültürünü birleştirme, iki farklı medeniyeti yakınlaştırma çabalarından alıkoymayacaktır. Zira İskender savaştığı Pers yönetimine içten içe bir saygı duymaktadır. Düşmanı Dareios’u yenip bir zafer elde etmenin amacındadır; ancak o, günümüz literatürüyle “Makyavelist” zafer diye tanımlayabileceğimiz, her şeyi mübah gören bir anlayışla elde edilmiş bir zaferin peşinde değildir.
Gaugamela (veya Arbela) muharebesinden önceki akşam, Dareios ordusunu savaş düzenine sokar ve meşaleler ışığında teftiş eder. Dareios’un bir milyon civarındaki ordusu (bir milyon rakamı abartılı olabilir, ancak her şeye rağmen İskender’in ordusunun birkaç katıdır) meşalelerini yakınca, bütün ova aydınlanır ve denizin dalgalarını andıran bir uğultu etrafı sarar. Aralarında Parmenion’un da bulunduğu dostları İskender’e gelerek, gece saldırmalarının kendilerinin çıkarına olacağı savunur. Bu durumda karşıdaki düşman, ne kadar az bir güce sahip olduklarını bilmeyecektir. Ancak İskender, “zaferi çalmaktan hoşlanmam” şeklindeki meşhur cevabını verir. Savaş gece olursa, Dareios, yenilginin sebebini karanlığa bağlayabilir. Zira bir önceki yenilgide suçu denizlere, dağlara ve dar boğazlara atmıştır (Plutarkhos:37).
Hayranlık yoksa da saygıda kusur yoktur
Kilikya zaferinden sonra İskender, Dareios’un değerli eşyalar ve mücevherlerle süslenmiş çadırını görünce şaşırır. Altın leğenler, ibrikler, taslar; değerli taşlarla süslü eşyalar, her yanı saran güzel kokular, yüksek tavanlı çadır ve işlemeli sedirler, oymalı masa ve sandalyeler, değerli kumaşlardan yapılmış perdeleri görünce, İskender arkadaşlarına dönüp, “demek krallar böyle yaşarmış” der (Plutarkhos:23).
İssos’taki savaşta Darios canını kurtartır; ancak annesi, hamile karısı ve iki kızı Makedonlar tarafından esir alınır. Kadınlar kraliyet arabası ve kılıcını görünce, Dareios’un da öldüğünü sanarak dövünüp ağlaya başlar. Bunun üzerine İskender çocukluk arkadaşı Leonnatos’u göndererek Dareios’un ölmediğini, kendisinin sadece imparatorluğu ele geçirmek için savaştığını, Daresios’un yanındayken sahip oldukları her şeye sahip olmaya devam edeceklerini söyleyerek onlara merhametli davranır. Kısa bir süre sonra Dareios’un hanımı doğum yaparken ölür. Kraliçenin ölüm haberini alan Dareios, “Nedir bu Perslerin kötü kaderi? Kralın kız kardeşi ve eşi olan kraliçenin esir düşmesi yetmezmiş gibi, öldükten sonra kraliçelere yaraşır şekilde defnedilmedi” diye haykırır. Bunun üzerine, daha önce Makedonlar tarafından esir alınmışken kaçan bir harem ağası şöyle der: “Kraliçemize gösterilen saygıdan ve yapılan görkemli uğurlama merasimimden hiç endişe etme kralım. Çünkü hem yaşadığı sürece kraliçemiz Stateria’ya, hem annene ve kızlarına esir gibi davranmadı… Kralım, İskender savaşta ne kadar korkunç ve gaddarsa, barış zamanında bir o kadar iyi kalpli ve naziktir” (Plutarkhos:24, 34).
Hint seferinden sonra İskender Susa’da büyük bir düğün düzenleyerek birçok Makedon komutanı Pers kadınlarıyla evlendirir ve kendisi de Dareios’un kızı ile evlenir. Davete katılan dokuz bin civarlıdaki davetliye İskender birer altın kupa hediye eder.
İskender’in Pers gelenekleri ve kültürüne olan saygısı Persler nezdinde de karşılık bulacaktır. İskender’in ölümünden sonra, kutsal ateşler söndürülürken Persler de yas kıyafetleri giyerek saçlarını kazıtırlar.