Yaşadığımız zamanda nice acılara tanık olmak bazen kalbimizi daraltıyor. Fakat dünyaya ayak uyduramamak, umutsuzluğa kapılmak, varlığını duyurmayı istemek bütün zamanların meselesi. Cemile Sümeyra gencecik yaşında kaybettiğimiz bir yazar. Hayatın henüz çok başında bir edebiyat öğretmeni adayı iken Türk Edebiyatında İntihar meselesini Kendi Kalemini Kıranlar başlığıyla bitirme tezi olarak ele almış. Kitap olarak da yayımlandı.
İlk bölümde insanın bile isteye bu dünyadaki öz varlığına son vermesi, kendi canına kastetmesi ve bir nevi cinayet işlemesinin nedenlerine eğilmiş. Bu konudaki tartışmalara İslam dünyasının daha geç katılmasını inancımızın intiharı yasak ve günah bir eylem olarak kodlamasına bağlıyor. ‘Suicide’ ilk kez 1651’de Oxford İngilizce sözlüğe girebilmiş. Türkçede İslam öncesinde de sonrasında da intihar kelimesini karşılayacak bir sözcüğün bulunmadığı tespiti gerçekten ilginç. Günümüzde kullanılan “intihar” da ilk kez Tanzimat döneminde Batı’dan çevrilen metinlerdeki suicide kelimesine karşılık bulmak için, kurban kesmek anlamına gelen ‘nahr’ kelimesinden türetilmiş.
İntihar için çok çeşitli nedenler ve gerekçeler ileri sürülebilir. Bu olayın bir anlık sonuçtan ziyade, ‘intihar davranışı’ terimiyle ifade edilmesi isabetli çünkü bu bir süreç. Zihinde beliren düşüncelerle başlayıp ölüme doğru giden (sonuca varsın ya da varmasın) bütün girişimler bu çok bileşenli ve çok boyutlu halin bir parçası. Sümeyra farklı inanç ve meşreplerin yaklaşımlarını tartışırken son sözü söylemekten hüküm vermekten olgunlukla sakınmış. Fakat özellikle edebiyat camiasındaki intiharlara kahramanlık atfetmek, özendirmek ne kadar doğru. Bir yazarımızın dediği gibi “büyük bir boşluğu görüp kendilerini uçurumun kıyısında farkettikten sonra, kimileri gibi büyük bir kendini inandırmayla Tanrı’ya ya da başka bir inanca koşamayan insanlar” tanımlaması mesela.
Müslümanlık’ta can da beden de insanın mülkü olmayıp bir emanet olarak verildiğinden ona kıymak zarar vermek meşru görülmemiştir. Peygamberimizin birçok hadisi var bu fiili telin eden. Öte yandan İslam bilginlerinin çoğunluğu intiharı dinden çıkma olarak görmez ve üzerine cenaze namazı da kılınır. Lakin asla hoş görülmeyen ve cehennem ateşini hak eden bir eylem olarak bildirilmiş. “Ey iman edenler, mallarınızı aranızda karşılıklı rıza ile gerçekleştirdiğiniz ticaret yolu hariç, batıl yollarla yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir” (Nisa 29). Bu ayette fiilen cana kıymanın yasaklanmasının yanı sıra haram kılınanı işleyip masiyete dalarak kendine yazık etme, ahretini mahvetme diyen bir ses de var.
Yahudilerin kitabı Talmut’ta intihar günah sayılmış ve intihar eden kişi için geleneksel cenaze töreni yapılması kabul edilmemiştir. Hristiyanlıkta ise St. Augustin’den itibaren intihar suç olarak değerlendirilmiş.
Kitapta Yedikuleli Faizi’den Şakir Efendi’ye, Nilgün Marmara ve İlhami Çiçek’ten Nazir Akalın’a edebiyat camiasından birçok müntehirin intihar nedenlerine ve intihara dair metinlerine yer verilmiş. Sonuçta bu fani dünyaya, yaşadığımız çağa, çağın insanlarına ve değerlerine uyum sağlayamamak birçok insanın başında. Virginia Woolf, Sylvia Plath, Pavese, Kleist ve daha niceleri de birçoğumuzun kıymetlisi. Fakat İsmet Özel’in bir söyleşisinde söylediklerini yabana atmamak lazım. “Kırk yaşıma kadar hep intiharı düşündüm, fakat kırk yaşımdan sonra insanların intihara değmeyeceklerini düşünmeye başladım. Bana göre intihar geride kalanlara yönelik ağır bir suçlamadır. Bu mesajı verebileceğin tiynette insan olmadığını düşününce intihar etmiyorsun. Allah’tan başka hiçbir şeye değer vermemek var bunun arkasında. Bir çıkış sağlayacağını düşündüğün bir insanla, bir imkanla karşılaşacağını umduğun için hergün erteliyorsun intiharını. Daha sonra da bu çıkışı insanlardan beklemenin saçmalığını kavrayarak yine intihar etmiyorsun” diyor. Yazarların insanı ölüme sürüklemesi kolay ama yaşama gücü vermesi, öncelikleri gösterebilmesi büyük emek istiyor.
Keşke insandan, insanın yapıp ettiklerinden, dünyevi olandan ölçüsüzce incinmeyi bir yana bırakıp kendimizden ve sorumluluklarımızdan yola çıkabilsek her sabah. Zaferlerin hezimetlerin yenme ve yenilmelerin, başkalarının ne yapıp ne yapmadıkları kasvetinin sadece bir iğvadan ibaret paslı tellerini aşabilsek. Kendi nefsimizi tezkiyeye odaklansak.
Kitabın yarattığı melankoliden Sümeyra’nın ahkam kesmek şöyle dursun mahkum etmeyen merhametle anlamaya çalışan kalemini ve kalbini de hissetmeye çalışarak bir ayetle çıkabiliriz belki. Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir. Enam 162