bülbülleri, sakaları bombalarla susturduktan sonra
hasbahçede hayallerin erişemeyeceği sessizlik başlar:
büyük hayaletin, ‘insanlığın’ sessizliği,
buzulların sessizliği,
buzdan ve külden meleklerin sessizliği…
Tanrı’yla, önce çığrışarak,
sonra onun sessiz ve kıpırtısız diliyle
konuşmayı deneyen
Filistinli, Felluceli, Srebrenicalı,
Halepli anaların çoğalttığı sessizlik…
gökçe kozalakları
havan mermileri halinde
başımızda patlayan
kutsal bilgi ağacının sessizliği;
dağılan tüveyçleri,
katledilen bebeklerin beyinlerinin zarı
ve gözlerinin akıyla bir arada yüzümüze saçılan
gökçe minelerin, hatmilerin,
hüsnüyusufların sessizliği.
– akbabanın süslenip püslenip
yüreğimin başına konmasından,
orada boğuk boğuk ötmesinden
ve yüreğimin ebediyen susmak,
ebediyen yok olmak arzusundan cüret bulan sessizlik,
kevser ırmağının uyurgezer sessizliği.
yamaçta, Brugel üslubuyla boyanmış
toprak yoldan yukarı
ceset dolu bir römorku çekerek göğe doğru tırmanan
ve bir resimden beklendiği gibi, doğal olarak,
sesi soluğu, homurtusu duyulmayan
ilahî tartının ve dengenin arkasında bıraktığı sessizlik.
ruhun millerce, millerce diplerinde,
cennetin mülteci köylerinde
öğle sıcağında, ağıl kapıları önünde,
gübre yığınları üzerinde – üveyik midir, nedir –
çöplenen, pinekleyen ve arada kem küm
boğazını temizleyip
requiem cıvıldayan ‘vicdan’ın
çekilmez kıldığı sessizlik.
bir meleğin bir sırtlan gibi ulumasının,
bir köpeğin, bülbül gibi şakımasının
ıssızlaştırdığı sessizlik.
ölümün sesini şehvetle titreten sessizlik.
gelinlerin, güveylerin yanaklarını, dudaklarını,
perçemlerini,
ölümün tırnağıyla tuvale kazırkenki
sessizliği, ressamın.
sözcüklerin dikelen tüylerinin sessizliği,
taşların büzüşen sessizliği,
suların ürperen sessizliği,
çayırların sararan sessizliği,
göklerin sancıyan sessizliği.
‘ebediyet’in, güllelerin açtığı çukurlarda kaynayan,
toplu mezarları dolduran,
aklın, vicdanın, sanatın göz pınarlarından taşan
ve yanaklarında donan alçıdan sessizliği…
ve “sen Tanrım, yalnızsın, yapayalnız,
işin zor!
dua edelim mi senin için?
ağlayalım mı?”
diye yakaran divanenin
ağlayarak kanattığı sessizlik…