Deniz Baykal’ın önceki gün bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalar CHP’nin kendisine gelmesi açısından önemliydi. Etrafımız yangın yerine dönmüşken CHP “meleklerin cinsiyeti”ni tartışmakla zaman geçiriyor. CHP, aylardır “Atatürk’ün posterini kim indirdi, kim astı” tartışmasıyla zaman öldürüyor. Bununla da sınırlı değil; hükümet, dışarıda karşı karşıya kaldığı her sorunda CHP’yi karşısında buluyor. Oysa başka bir ülkeyle savaşa girildiğinde ya da bugün olduğu gibi Türkiye kuşatma altına alındığında cumhuriyeti kuran partiye kendi milletinin ve kendi hükümetinin yanında yer almak düşer, “karşı tarafta” durmak değil.
“İyi de, Kemal Bey zaten bu yüzden CHP’nin başına getirilmedi mi” diye sorulabilir? Kuşkusuz bu doğru; ancak Kemal Kılıçdaroğlu CHP değil. Düne kadar CHP en “millici” partilerden biriydi. Sorunlu, sıkıntılı tüm özelliklerine rağmen CHP’nin ana gövdesini “ulusalcı”, “Misak-i millici” kesimler oluşturuyordu. CHP, milli mücadeleyi yöneten ekibin kurduğu bir partiydi. Deniz Baykal’ın liderliğini yaptığı CHP de, bu geleneğe nispeten bağlıydı.
Kaset kumpası ile Deniz Baykal’ı değil, CHP’nin “milli” çizgisi ve geleneği tasfiye edildi. Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’de “gayrimilli” bir liderliğin adıdır. Kemal Bey’in etrafına topladıkları isimlerin hepsi, bu gayrimilli operasyonun tamamlayıcıları konumundadırlar. Kaset kumpasıyla anlaşılan CHP’yi teslim almışlar. Kemal Kılıçdaroğlu yönetimiyle CHP, kendi ülkesine düşman bir parti durumuna getirildi.
Deniz Baykal’ın söz konusu görüşleri aslında bir siyasetçi için son derece olağan görüşlerdir. Halep, stratejik önemi bulunan ve ülkemiz açısından son derece önemli tarihi bir şehirdir. Hükümet, Türkiye ile Halep arasına “PKK koridoru” kurulmasına tepki olarak PYD mevzilerini bombalamıştır. Birazcık tarih bilgisi olan bir liderin bunu görmemesi imkânsızdır.
Fakat CHP, PYD’nin bombalanmasına en az PKK ve HDP kadar sert tepki göstermiştir CHP, Türkiye’nin PYD mevzilerini bombalamasına İran, Esed ve Rusya’dan sonra en çok tepki gösteren parti oldu. Bu nasıl mümkün olabilir? Kemal Kılıçdaroğlu ve Doğan grubunun birçok yazarı, PYD’nin bombalanması karşısında “Savaşa sürükleniyoruz” diye yaygara kopararak aslında Rusya, İran ve Esed’in içerideki işbirlikçiliğini yapıyorlar. Rusya, İran ve Esed işbirlikçisi bu koroya en büyük darbeyi Deniz Baykal indirdi: “Azez Halep hattını açık tutmak için Türkiye’nin bombalama hakkı vardır. Şu an bombalamaların etkili olduğu anlaşılıyor. Güneyden Halep’e sızma olduğu anlaşılıyor. Halep Sünni İslam kentidir. Orada bir katliam var. Tarihi kimliği değiştirecek süreç yaşanırken ‘Durun, bekleyin’ veya ‘izleyin’ demek doğru olmuyor.”
CHP’de hâlâ süren Atatürk posterinin kimin tarafından indirildiği tartışmasının simgesel bir önemi var. Atatürk “milli mücadeleyi” temsil ediyor. Bugünkü CHP ise bu çizgiden çoktan uzaklaşmış durumda. Bu kopuş Baykal zamanında değil, Kemal Kılıçdaroğlu döneminde gerçekleşti. CHP’deki Atatürk posterini indiren başkası değil, Kemal Kılıçdaroğlu’dur.