Başkent’te herhangi bir bombalı saldırı elbette dikkat çekicidir. Burada istihbarat zafiyetinden de bahsedilir, güvenliğin yetersizliğinden de. Bu kaygıyı dile getirmek yanlış değil.
Ancak Ankara’daki terör saldırısının akşamı televizyon programlarında dillere dolanan, ertesin gün de gazete manşetlerine çıkan “devletin kalbine bomba” sözleri bir kaygıyı yansıtmaktan çok gizli bir sevinci ele veriyordu. Hükümete karşı açıktan veya gizliden husumet sahibi olanların, milletin kalbine yönelen bu terör eylemine sarılmaktan kendilerini alıkoyamadığı görüldü.
Siyaset ve medya dünyasında, akademi ve sivil toplum çevrelerinde maalesef kendi ülkesinin yaşadığı felakete utanmazca sevinenler çıktı. “Devletin kalbine bomba” diyenlerin çoğunun tanıdık ‘kalpsizler’ olması da tesadüf değil. Ne üzüntü, ne keder eşlik ediyor dillerinden dökülen şikâyete; teröristin patlattığı bombanın mesajını ‘korku’ paketine sararak iletmekten gayrı yaptıkları bir iş yok aslında.
Ankara saldırısını “devletin kalbine bomba” diye ballandıra ballandıra anlatan ‘önemli’ şahsiyetlerin, devletin kalbine yerleşen paralel yapının siyasi kollayıcısı olması da önemli bir ayrıntı. Ne kadar paralel yapı elemanı, uzantısı veya destekleyicisi varsa bugünlerde hepsi, koro halinde “güvenlik zafiyetinden” bahsediyor. Oysa devlet, kalbine kadar sokulan en büyük bombayı birkaç yıl önce fark etti ve hâlâ onu söküp atmakla uğraşıyor. Devletin güvenliğinin, istihbaratının, asayişinin başka devletlerin güdümündeki paralel yapıya bağlı olduğu açığa çıkmadı mı? Bu çete, devletin kalbini dinlemiyor muydu?
Ankara saldırısını “Devletin kalbinde bomba” diye sunanların, bombayı patlatanlara daha yakın duruyor olması da milletin gözünden kaçmıyor.
Türkiye, yeni baştan bir devlet oluyor. Askeriyle, istihbaratıyla, siyasi düzeniyle bu ülke yeniden yapılanıyor. Batı’nın dayattığı biçimlere karşı millet merkezli, Ankara merkezli bir yapılanma süreci yaşanıyor. Bütün kavga ve gürültü bundan koptu; ülkeyi bugüne kadar kontrol eden güçler, açıkça ‘Kendi devletinizi kendiniz yönetemezsiniz’ diyor. Pensilvanya’ya bağlı paralel çeteyle, Brüksel’e bağlı PKK ve PYD terörüyle, CHP ve içerideki işbirlikçileriyle her Allah’ın günü Ankara’ya bunu anlatmak istiyorlar.
Ankara merkezli bir düzen kurulamadığı sürece, bu ülkeyi bu toprakların insanı yönetemediği müddetçe ne güvenlikten, ne istihbarattan, ne de asayişten bahsedilebilir. Ülke dışarıdaki güçlerin güdümünde olduğu sürece bombaların patlamasını kimse engelleyemez. İstedikleri an istedikleri yerde bomba patlatabilirler.
Devletin asıl sahibinin kim olduğu önemli. Artık millet adım adım kendi ülkesinin sahibi ve yöneticisi olmaya doğru ilerliyor. Bu yürüyüş tamamlandığında ancak gerçek güvenlik sağlanacak. Bu irade ortaya çıkmış durumda; milletin iradesini terörle kırmak artık zor.