Ana SayfaYazarlarCórdoba cami-katedralinde neler oluyor?

Córdoba cami-katedralinde neler oluyor?

Córdoba’daki Asunción de Nuestra Señora Katedrali’nin “cami-katedral” olarak anılmasının nedeni camiden kiliseye dönüştürülmüş olması. 785 yılında inşa edilen Córdoba (Kurtuba) Camii daha sonra genişletilmiş ve Mekke Camii’nin ardından dönemin en büyük ikinci camii unvanını kazanmış. 1238’de Hıristiyan Krallıklar bölgedeki Endülüs hâkimiyetine son verince Kurtuba Camii de kiliseye dönüştürülmüş. Tıpkı Ayasofya’nın Ortodoks bazilikadan camiye dönüştürülmesi gibi kültürlerarası hoşgörünün sembollerinden birini oluşturuyor. Bu özelliği ile de UNESCO tarafından 1984’de İnsanlığın Kültürel Mirası olarak ilan edilmiş bulunuyor.İspanya ve özellikle Endülüs’ün zengin tarihini simgeleyen katedral-cami, XII. Alfonso’nun Krallığı döneminde (1882) Córdoba Katolik Kilisesi’nin “ulusal anıtı” statüsü kazanmış. Çok daha sonra, demokrasi döneminde,  Kültür Bakanlığı tarafından kültürel nitelikte kamu malı BIC (Bien de Interés Cultural) ilan edilmiş. Kamu malı olması, Katedral- camiye UNESCO tarafından söz konusu unvanın verilmesinin temelini oluşturuyor. Zira kuruluşun kayıtlarına İngilizce “The Mosque of Cordoba”  yani “cami” olarak geçmiş durumda.  Konuyla ilgili belgelerde “cami” sözcüğünün yanı sıra “cami-katedral” sözcüğü de geçiyor ama sadece “katedral” sözcüğü kullanılmıyor.Kilise’nin cami-katedrali adına tapuya kaydettirmesiBütün bunları anlatmamın nedeni, Katolik Kilisesi’nin cami-katedrali tapuya “Córdoba Aziz Kilisesi Katedraliadıyla kendi üstüne kaydettirmesi. Birinci Aznar hükümetinin 1998’de çıkardığı yeni Tapu Kanunu, Kilise’ye sadece cami-katedrali değil, kamu malı niteliğinde daha birçok binayı geçici olarak mülk edinme imkânı tanımıştı. Aynı yasa bu malların 10 yıl elde tutulması halinde mülkiyetinin nihai olarak kazanılmasını öngörüyor. 2004’te iktidara gelen Zapatero hükümeti de, sekiz yıllık döneminde yasayı değiştirmeyince Kilise geçici mal edinimlerine devam etti ve cami-katedrali de 2006’da mülk edindi. Eğer iki yıl içinde başka bir yasal düzenleme olmazsa cami-katedralin mülkiyeti kalıcı olarak Kilise’ye geçecek.Kilise’nin bu edinimi ve özellikle cami-katedralin katedral olarak tapuya kaydı UNESCO’nun verdiği unvanla çelişiyor. Yukarıda belirttiğim gibi, İnsanlığın Kültürel Mirası unvanı cami ve cami-katedrale verildiğinden eğer mülkiyet nihai olarak Kilise’ye geçerse, unvanın da geri alınması gündeme geliyor. Konuyu gündeme getiren ise geçen Aralıkta kurulan Córdoba Cami-katedral Platformu (Plataforma Mezquita-Catedral de Córdoba). Platformun talepleriAdı geçen platformun ilk eylemiCórdoba Camii herkesindir” sloganıyla imza kampanyası başlatmak oldu. Kısa sürede 100 bin kişi tarafından imzalanarak Andalucia özek hükümetine (junta) gönderilen dilekçede bazı talepler yer alıyor. Bunlardan ilki, cami-katedralin sadece “katedral” olarak anılmasından derhal vazgeçilerek, UNESCO tarafından kabul gören “cami” ve “cami-katedral” tanımına geri dönülmesi ki bu tanım aslında yapının mimari gerçeğine uygun düştüğü gibi, Córdoba halkını da en iyi şekilde temsil ediyor.Platformun ikinci talebi, cami-katedralin mülkiyetinin Kilise’ye değil Córdoba halkına, yani kamuya ait olduğu gerçeğinin kabul edilmesi. Cami-katedral daha önce BIC yani kültürel nitelikte kamu malı ilan edildiği için daha sonra özel bir mülkiyete geçmesi hukuki temelden yoksun görülüyor. Cami-katedralin sembolik bir kültürel varlık olmasından ötürü kamu otoritesi tarafından saydam biçimde yönetilmesi gerektiği ayrıca vurgulanıyor. Aynı nedenle yönetiminde evrensel ölçütlere uyulması isteniyor. Cami-katedralin tarihi, sanatsal, mimari yönleriyle tanıtımının yapılması ve bütçesinin saydamlık ilkesine uygun olarak yürütülmesi gerektiğinin altı çiziliyor.Platform, cami-katedralin sadece Córdoba ve Andalucia’nın değil aynı zamanda İspanya’nın turistlerce en çok ziyaret edilen anıtlarından biri olduğu ve tüm insanlık ve evrensel hoşgörü bakımından sembolik bir değer taşıdığı için UNESCO, kamu idareleri, akademiler ve halk tarafından konsensüs içinde yönetilmesinin önemine de vurgu yapıyor.Platform ayrıca Kilise’nin cami-katedrali geçici olarak mülk edinmesiyle yıllık 8 milyon avroyu bulan haksız kazanç sağladığını da dile getiriyor. Giriş kişi başına 8 avro, ziyaretçi sayısı yılda en az bir milyon kişi olduğuna göre, hesap pek karmaşık değil. Kilise ayrıca AB’nin İspanya’ya yaptığı sayısız uyarıya karşın emlak vergisi de (IBI) ödemiyor. Bu kadar kazanca karşılık, cami-katedralin (ayrıca edindiği diğer binaların) bakım ve onarım giderleri de devlet tarafından karşılanıyor. Kilise’nin Ortaçağdan kalan vergi bağışıklığı devlete, dolayısıyla vergi mükelleflerine yılda 3 milyar avroya mal oluyor. Konunun bu veçhesi ayrı bir tartışma konusu kuşkusuz.Ötekinin haklarını savunmakPlatformun kurucularından Profesör Antonio Manuel Rodríguez, cami-katedralin kamu malı olarak tapuya kaydedilmediğini, ancak hiçbir zaman da Kilise’nin malı olmadığını belirtiyor. Bu nedenle hukuki bir boşluğun olduğuna dikkat çeken Profesör Rodríguez, binanın küçük bir bölümünde ibadet yapıldığını ama cami-katedralin esas itibariyle ziyaretçilere açık bir anıt niteliğinde olduğunu vurguluyor. Yukarıda sözünü ettiğim Tapu Kanunu uyarınca mülkiyete on yıl içinde karşı çıkmanın mümkün olduğunu, şimdi saate karşı yarıştıklarını ifade ediyor.Kilise’nin Tapu Kanunu’ndan yararlanması bir tarafa yapmış olduğu en kötü şey cami-katedrali “katedral” olarak tapuya kaydettirmiş olması, başka bir deyişle sadece UNESCO kayıtlarında yer alması bir yana esasında cami olarak yapılmış bir yapıdan cami sözcüğünü çıkarıp atması. Bunu belli ki yapıyı “Hıristiyanlaştırma” adına yapmış. Ama Kurtuba Camii, halkının büyük çoğunluğu Hıristiyan bile olsa, Andalucia kültürel mirasının elbette ayrılamaz, yok edilemez bir parçası.Kilise’nin bu girişimine karşı çıkmak için Müslüman olmak gerekmiyor. Tıpkı Ayasofya’nın Hıristiyan aslı ve geçmişinin silinip atılmasına karşı çıkmak ya da Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasını istemek için Hıristiyan olmak gerekmediği gibi. “Öteki” dediğimizin haklarını savunmak aslında kendi haklarımızı savunmaktan farksız bir şey; sonuç itibariyle öteki bizim de bir parçamız ya da biz ötekinin bir parçası değil miyiz?

- Advertisment -