Türkiye, çözüm süreciyle birlikte yeni bir kardeşlik sayfası açma kararlılığındaydı. Silahlar bırakılacak, terör son bulacak, Kürtlerin mağduriyetleri giderilecek ve demokratik siyasetin kanalları açılarak iç barışımız daha da güçlenecekti. Hükümet, 2009’da başlattığı “demokratik açılım” sürecinden itibaren birçok reforma imza attı. Kürtlerin hakları adım adım iade edilmeye başlandı. 2013’te startı verilen çözüm süreciyle de PKK’nın silahları bırakması, terörün tümden son bulması hedefleniyordu.
Ne var ki, hükümet böyle iyi niyetli bir süreci başlattığı sıralarda PKK, bunu fırsat bilerek iç savaş hazırlığı yapmaya başlamış. PKK’nın son aylarda tırmandırdığı teröre bakarak söyleyebiliriz ki; Kandil, çözüm sürecini, şehirlerden başlayarak Türkiye’ye yayılacak bir iç savaş hazırlığı olarak değerlendirmiş.
* * *
Al Jazeera Türk’ten Abdulkadir Konuksever’in Diyarbakır Sur’da yaşayan vatandaşlarla yaptığı röportaj, PKK’nın çözüm sürecini baştan beri nasıl değerlendirdiğine de ışık tutuyor. Sur’da yaşayan “Murat” adlı bir mahalle sakininin şu izlenimleri son derece önemli: “30 yıldır orada yaşıyorum. Mahallemdekileri ev ev, isim isim tanırım. Bu çözüm süreci başladığında baktım ki her gün yeni insanlar geliyorlar ve yerleşmeye başlıyorlar. Sorup soruşturduğumda bunların sınır dışına çıkmayan örgüt mensupları olduklarını öğrendim. Çarşıda, pazarda, kahvelerde insanları toplayıp bir şeyler anlatıyorlardı. Düzgün, hatta İstanbul Türkçeleri vardı. Duvarlarda ‘MLKP’ yazıları görmeye başladım. Sonra ……. 'den (Muhtemelen Tunceli -K.T) geldiklerini öğrendim. Buldukları erkekleri, kadınları yollarından çevirip propaganda yapıyorlardı. Ne zaman ki Suruç saldırısı oldu, bunların hem sayısı arttı, hem de sertleşmeye başladılar. Mahallemizde kimlik soruyorlar ve ‘bu hangi taraftan’ diyerek bizleri tanıyanlara soruyorlardı. Hendekler kazılmaya başladığında Hevsel bahçelerinden de motosikletli gençler sırt çantalarıyla silah taşıyorlardı. Günlerce yığınak yaptılar. Yıkılan eski yapıların molozlarından ve belediye kamyonlarının taşıdıkları kumları çuvallara doldurup barikat yaptılar. Mahallenin çocuklarını yanlarına aldılar, YDG-H diye eğitim verdiler. Zaten onların bütün ayak işlerini, kılavuzluk gibi işleri bu YDG-H’liler görür. O gün anladım ki bir daha huzurumuz olmayacak.”
* * *
PKK, 2013’te başlayan çözüm sürecini dağdan şehirlere inmek için bir fırsat olarak kullandı. Diyarbakır Sur başta olmak üzere “özyönetim” ilan edilen tüm ilçelerde önceden hazırlık yapıldı. YDG-H adı verilen şehir çeteleri, bu dönemde eğitilip örgütlendirildi. Şehirlere bomba, roket ve silahlar yığıldı.
Diyarbakır, Ankara ve Suruç saldırılarını, PKK’nın iç savaş hazırlığıyla bağlantılı değerlendirmek gerekiyor; bu katliamların amacı, seçim sonuçlarını etkilemekten daha çok Kürtlerin canını yakarak, onları PKK’nın çıkaracağı iç savaşa dâhil etmekti. Selahattin Demirtaş, Diyarbakır-Suruç-Ankara saldırılarının hemen ardından “Katil devlet” derken, aslında Kürtleri, PKK’nın çıkaracağı iç savaşa ikna etmeye çalışıyordu. Diyarbakır, Suruç ve Ankara saldırıları, PKK’nın Türkiye’yi Suriyelileştirmesi için gerçekleştirildi. Kandil, hazırlıklarını tamamladığında çözüm sürecini bozarak iç savaş çıkarmaya girişti. Sonuçta halkı arkalarına alamadılar ama bölgedeki etkinlikleri de sürüyor. Ankara, PKK’nın iç savaş çıkarma girişimini bastırdı ancak bu tehlikeyi tümden ortadan kaldırmış da değil.