‘’Güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır’’
(John Dalberg-Acton)
Madem YSK dünyadaki bütün hukukçuları toplasan içinden çıkılamayacak ve her daim tartışılacak bir karar verdi; sözümüzü eğip bükmeden ortadan söyleyelim. Bence YSK eksik bir karar vermiştir. Altına şöyle bir madde eklemeliydi: “AK Parti iktidarının dışında verilecek oylar geçersiz sayılacak, dikkate alınmayacaktır.” Böylece tartışma başlamadan bitmiş olacak, en azından daha mertçe bir tavır ortaya konulmuş olacaktı. Şimdi çık çıkabilirsen işin içinden!
Gençliğimde gösterici daha sonraları bir gazeteci- gözlemci olarak 1 Mayıs alanlarında bulundum. Bu yıl da öyle oldu. Her şeyin sıradan geçtiği bir kutlama sırasında bir pankart ve taşınan dövizler dikkatimi çekti. Pankartta “Kula kulluğa ve sömürüye karşı!” , dövizlerde ise “Sermayenin değil Rabbimizin kuluyuz!” yazıyordu. İstanbul Bakırköy’de yapılan 1 Mayıs törenlerinde küçük bir Müslüman genç grubunun taşıdığı bu pankart ve dövizler günümüzde yaşananların özeti ve yaşananlara isyandı aynı zamanda. İktidar olmanın getirdiği sermaye birikimi o sermayeden pay kapmak için her türlü vicdansızlığa göz yumma hallerini daha iyi hangi söz anlatabilirdi… İktidarın nimetlerinden yararlanmak ve gücün yanında yer alabilmek adına her türlü çürümeyi göze almak. Tam olarak yaşadığımız bu!
Nihal Olçok’ya yapılanlar
Siz hangi ara bu kadar vicdansız oldunuz, diye sormayacağım. Gücün yanında yer almanın yarattığı çürümenin etkisiyle epeydir böylesiniz. 15 Temmuz darbe gecesi 16 yaşında oğlunu yanına alarak Boğaz Köprüsü’ne giden Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip darbeciler tarafından katledildi. Erol Olçok, Refah Partisi’nin İstanbul’u kazanmasından tutun AK Parti’nin iktidara gelmesinde katkısı da olan, reklam kampanyalarını yürüten kişiydi. Kocası ve oğlunu kaybeden Nihal Olçok’un acısını anlatmak için hangi sözcük, cümle, dünya üzerinde kurulabilir? Nihal Olçok bir süredir iktidarı eleştiriyor. Hal böyle olunca yanaşmalar durur mu? Topluca saldırıyorlar, yüreği asla soğumayacak bu kadına. Buraya taşımaya bile imtina ediyorum bu vicdansız sözcükleri.
Nihal Olçok, YSK’nın aldığı seçim yenilenmesi kararı sonrası herkesin aklında olan soruyu sordu: “Sandık kurulları ilçe belediyeleri, meclis üyelerinin seçimi için farklı mı oluyor.? Neden sadece İstanbul Büyük Şehir Belediyesi seçimi iptal edildi?”. Sormaz olaydı. Ne meczupluğu kaldı ne hainliği. Toptan saldırıya geçildi. Kötü söz söylemekten sakınan bazı troller, “Sen yasını tut, bu işlere bulaşma” diye akıl vermeye kalktılar. En sonunda Türkiye’de yaşayıp iktidarı eleştiren herkesin yaşayacağı şeyle karşılaştı Nihal Olçok. ‘’Fetö’cü olmakla itham edildi. İnsan bu kadarı da fazla diyor ama öyle değil işte. İktidarda kalmak ve iktidarın yanında şu ya da bu şekilde yer almak mübah olduğu için fazla gelmiyor insanlara. Kendisine yapılan hakaretlere, ithamlara cevaben şöyle yazdı Nihal Olçok: “Gerçekten yazık… Birine çamur atmadan önce unutuyoruz ki, o çamuru atmak için ya elimizi, ya ayağımızı, dilimizi kirleteceğiz. Helal etmiyorum, benimle ilgili zanna giren herkese. Ve şu ramazan günü oruçlu ağzımla Allah’a havale ediyorum. Yaşadıklarımı anlamanız için YAŞAYIN”.
Ramazan…
YSK’nın İstanbul seçimlerini iptal kararı verdiği saatler, Ramazan’ın ilk iftarına denk geldi. Karardan memnun olanlar ‘kul hakkı yenip yenmediğine’ aldırmadan huşu içinde iftarı açtı. Ülke YSK’nın kararıyla alt üst olurken küçük bir grup Beyoğlu Galatasaray Meydanı’nda ‘yeryüzü sofrası’ kurup iftar açmaya hazırlanıyordu. Polis bu sofraya oturanları din alimi İhsan Eliaçık’la birlikte gözaltına aldı. Sosyal medyaya düşen fotoğrafta İhsan Eliaçık’ın kaldırıma yapışan yüzünü gördüm. İçim üşüdü. Mandalina ve portakal bahçelerinin olduğu çocukluğumun Rize’sinde yapılan iftarlar geldi aklıma. Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda kurulan iftar sofraları ve o sofralara kim olduğuna bakılmaksızın yoldan geçenlerin davet edilmesi… Ramazan benim için her şeyden önce paylaşmak demekti. Şimdi eski Rize’den eser yok, mandalina bahçelerinin yerini göğü delmeye çalışan yüksek katlı binalar aldı. Birçok yer gibi Rize de ranta kurban edildi. Öyle herkesin davet edildiği iftar sofraları da kalmadı artık. İstanbul’da lüks restoranlarda aylar öncesi açıklanan ve rezervasyonu yapılan, kuş sütünün eksik olmadığı iftar sofralarına kurulmak yeni alışkanlık oldu. O sofralarda elbette İhsan Eliaçık’a yapılanlar sorgulanmayacak. Huşu içinde yapılan iftarlar sosyal medya hesabından paylaşılıp ‘oruç’ tutuyoruz denilerek gösterilecek cümle aleme… Yine de her şeye fetva veren Diyanet’e görev düşüyor burada. Taşımalı eğitimden sonra, hayatımıza ‘taşımalı cemaat ’ olarak giren Çamlıca Camii’nde kılınacak kaç rekat namaz, kaç gün oruç yenilen ‘kul hakkının’ kefareti olur?
Hayırlı Ramazanlar…