Ana SayfaYazarlarDaesh’le işbirliği tezi kime yarıyor?

Daesh’le işbirliği tezi kime yarıyor?

Türkiye’de başta PKK ve siyasi kolu HDP olmak üzere muhalefet partileri ile uluslararası medya Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti hükümetinin “Daesh’e yardım ettiği” iddialarını ortaya attıklarında, yukarıdaki sorunun yanıtını aramaya çalışmıştım. Daha ilk bakışta bu iddiaların Suriye Devlet Başkanı Esat’la müttefiklerinin yanı sıra, 7 Haziranda AK Parti’nin tek başına iktidar olmasını engellemek isteyen tüm siyasi partilere yaradığını görmemek mümkün değildi. Ama iddiaların demokratik ülkelerin saygın gazetelerince de destekleniyor olması, AK Parti’nin devrilmesini isteyen ve Batı medyasını manipüle edebilecek başka ülke ya da gizli servislerinin de işin içinde olabileceği kuşkularını besliyordu doğrusu.

 

Hatırlanacağı gibi, bu konuda kaleme aldığım yazılarda, hangi siyasi parti iktidar olursa olsun Türkiye’nin bir terör örgütünü desteklemesinin mümkün olmadığının altını çizmiştim. CHP başta olmak üzere, AK Parti’nin yanlış bir dış politika izlediğini savunan muhalefet partileri bu iddialara destek vermek suretiyle aslında kendi Suriye politikaları üzerinde soru işaretleri oluşmasına yol açtılar. İktidarın her politikası gibi dış politikası da eleştirilebilir elbette ama yalan olduğu belli haberler veri alınarak değil, argümanlar ortaya konularak.

 

Gündemden pek düşmemiş olan bu konuyu yeniden ele almamın nedeni Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, bir Rus uçağının sınırımızı ihlal etmesi nedeniyle düşürülmesine tepki olarak Türkiye’yi “teröristlerle işbirliği” yapmakla suçlaması. Esat rejimi gibi sadece Daesh’i değil, ılımlı muhalefeti de “terörist” sayan ve Daesh ile mücadele bahanesiyle bir süredir sürekli Türkmenleri vuran Rusya da, müttefikine karşı olan herkesi terörist görüyor. Esat’ın yanında olmayanları bu tutumlarından ötürü eleştirmek yerine teröristlerle ve özellikle “Daesh’le işbirliği” içinde olmakla suçluyor.

 

Bu suçlamanın özellikle İncirlik Üssü’nün açılmasından sonra dolaşıma sokulan versiyonu ise Türkiye’nin Daesh’in petrolünü satın aldığı iddiası. Putin Rus uçağının düşürülmesi üzerine yaptığı konuşmada bu suçlamayı yinelemeyi ihmal etmedi. Türk tankerlerinin izlendiğini ve böyle bir kara ticaretin olabileceğini belirtti. Önceki gün Türk TIR’larının vurulması da bunun sonucu. Rus medyasının bu konudaki iddiaları ise çok daha ileri boyutlara ulaşmış durumda.

 

Çok değil bir süre önce oldubittiyle Kırım’ı ilhak etmiş olduğu için Batı dünyası nezdinde sicili çok temiz olmayan ve Suriye’de Daesh’ten çok ılımlı muhaliflere vurduğu da görülen Putin gibi bir devlet adamı tarafından dile getirilmesi, bu iddiaların inandırıcılığını olumsuz yönde etkiliyor. Uluslararası medyadaki yansımalarına bakıldığında, bu iddiaların 1 Kasım öncesi döneme oranla daha az yer bulduğunu söylemek mümkün.

 

Paralel olarak Rusya’nın Suriye’deki etkinliğinin de başta ABD olmak üzere Batı dünyasında kuşkuyla karşılandığı anlaşılıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, Sağ muhalefet tarafından da “Daesh’e dolaylı yardım” olarak nitelenen Esat karşıtlığını ikinci plana atıp Moskova’nın sıcak baktığı “teröre karşı Rusya ile ortak cephe” oluşturulması için gittiği Washington’dan eli boş döndü. Başkan Obama, “Esat’a verdiği destek” nedeniyle Suriye’de Rusya ile ortak cephe fikrine karşı çıktı.

 

İkili görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında iki lider de Rusya’yı Suriye’deki askeri operasyonlarını Daesh hedeflerine yoğunlaştırmaya çağırırken, François Hollande ayrıca Suriye için öngörülen siyasi geçiş döneminde Esat’ın yeri olmadığını belirtti. Esat için “sorun olduğuna göre, çözüm de olamaz” diyen Fransa Cumhurbaşkanı, bu konudaki tavrını değiştirmezse Kremlin’le işbirliği imkânının çok zor olduğunun altını çizdi. Bu açıklamalar, Türkiye’nin sınırlarını ihlal eden Rus uçağına karşı aldığı tavırla dünyaya verdiği mesajın yerine ulaştığını gösteriyor bir bakıma. 

 

Ne var ki Esat ve müttefiklerinin başta Türkiye olmak üzere Suriye’de Esat’sız bir rejim değişikliği isteyen ülkelere karşı uyguladığı “Daesh’le işbirliği” karalama propagandasına dayalı stratejisi çok da başarısız değil. Belki 1 Kasımda Türkiye’de arzu edilen sonuç çıkmadı ama örneğin bölgesel seçimlere giden Fransa’da güçlenen muhalefet hem Rusya’nın Esat’lı çözüm önerisine, hem de Türkiye’nin Daesh’le işbirliği yaptığı tezine yakın duruyor.

 

Fransız muhalefetiyle ilgili saptamam ana muhalefet Cumhuriyetçiler ’in (Les Républicains)  ağır toplarından eski başbakanlardan François Fillon’un bir süredir yaptığı açıklamalara dayanıyor. Fillon, Paris saldırıları ardından Europe 1’e verdiği demeçte, “Fransa’nın Daesh ile mücadele konusunda askeri bir stratejisi bulunmadığını ve Rusya ile ittifak yapmamasının bir hata olduğunu “ öne sürmüştü. 

 

Fillon, Çarşamba günü bu defa France Inter’de Fransa’nın Rusya’ya karşı uygulanan AB yaptırımlarını kaldırması gerektiğini savunurken, bir dönem radikal İslam’ın yuvası sayılan “İran ve Hizbullah’la” Daesh’e karşı işbirliği” çağrısında bulundu. Suriye’deki politikayı da eleştiren François Fillon, Fransa’nın Şam Büyükelçiliği’ni kapatmasının da hata olduğunu öne sürdü.

 

François Fillon’un Türkiye hakkında söyledikleri ise tüyler ürpertici. Eski Başbakan diyor ki “ Ruslar İslam Devleti’nin petrolünü satın almıyor, Kürtleri de bombalamıyor. Dolayısıyla karşımızda daha büyük bir sorun olan Türkiye var. (…) Daesh’in sattığı petrolün tamamına yakınının doğrudan Türk rafinerilerine geldiğine dair kanıtlarımız var. Karşımızda çok kaygı verici bir işbirliği var.” 

 

Fransa’da iktidar alternatifi bir partinin önde gelen siyasetçilerinden biri bu tür açıklamalarda bulunuyorsa, “Daesh ile işbirliği” tezinin iflas ettiğini söyleme lüksüne sahip değiliz elbette. Rusya’dan, Esat’tan, İran’dan ve Hizbullah’tan daha tehlikeli bir Türkiye imajı oluşturulmaya çalışılıyorsa, bu iddiaların üzerine ciddiyetle gidilmesi ve çürütülmesi büyük önem taşıyor.

 

Daesh’le işbirliği tezi, Fillon’un açıklamaları çerçevesinde, ben dâhil çoğumuzun burun kıvırdığı Türkiye’nin hedef olduğu komplo teorilerinin inanılırlığını arttırıyor. O bakımdan öncelikli hedefimizin, kimlerin manipüle ettiği belli olmayan Daesh’in biran önce ortadan kaldırılması olması gerekiyor.         

- Advertisment -