Dün sabah itibariyle önümüzde iki ihtimal vardı. Bahçeli Davutoğlu görüşmesi, kısa ya da uzun vadeli bir koalisyon çıkarabilir miydi? Beklenenin aksine bir çözüm yolu bulunabilir miydi? Yoksa Tayyip Erdoğan'ın istediği gibi bir erken seçim kaçınılmaz hale gelecek miydi?
Doğrusunu söylemek gerekirse, Tayyip Erdoğan, hiçbir zaman koalisyon, yerine bir erken seçim istediğini ifade etmedi. Ancak çevresinden yayılan bütün hava, erken seçimden başka bir çıkar yol görmediği yönündeydi. Açıkçası, Erdoğan tekrar seçim taraftarı olmadığını net bir şekilde söylemese bile, artık biliyoruz ki, erken seçimin taşlarını bizzat o döşedi.
Bu nedenle, 7 Haziran sonrası değişik siyasi stratejilerin çarpıştığı dönemde Tayyip Erdoğan amacına ulaşmış gibi görünüyor.
Bahçeli'nin rolü
Erdoğan'ın elini kolaylaştıran siyasetçinin Devlet Bahçeli olduğunu söylemek mümkün. Çünkü, 7 Haziran seçim akşamından itibaren Bahçeli, "Ben hiçbir çözümün içinde yokum" diyerek oyun alanını büyük ölçüde Erdoğan'a terk etti. MHP oyunun içinde olmayınca, diğer iki muhalefet partisinin hiçbir hareket şansı kalmıyordu. Çünkü ikisinin milletvekili sayısının toplamı AK Parti kadar bile olmuyordu.
Bu tablo nedeniyle, sürecin tek ve belirleyici aktörü olarak AK Parti öne çıktı. Koalisyon görüşmeleri inisiyatifi, iktidar partisinin eline geçti. Bu da AK Parti'nin erken seçim hedefine yönelmesini kolaylaştırdı.
İki aktör: Bahçeli-Erdoğan
7 Haziran tablosu açısından bakıldığında, şimdi daha net olarak görebiliyoruz ki, bu sürecin iki tayin edici aktörü oldu: Devlet Bahçeli ve Tayyip Erdoğan. Bahçeli, koalisyon çağrılarına hayır deyince Erdoğan'ın hareket alanı genişledi. Bu yüzden tek seçenek olarak kalan AK Parti CHP koalisyonu mümkündü. O ihtimal de Erdoğan'ın erken seçim hesabına takılınca sonuç belli oldu.
Erdoğan'ın kurduğu oyun, gerçeklik haline dönüşmeye başladı.
Çıkış yolu ikiydi
Evet, eğer Devlet Bahçeli, Ahmet Davutoğlu'na bir çıkar yol bıraksaydı, erken seçim yerine, başka bir öneri ortaya koyabilseydi, Erdoğan'ın istediği yeniden seçim yerine başka bir ihtimalle yüzyüze gelebilirdik.
Dün akşam itibariyle sonuç şudur: Türkiye, bu Meclis'ten bir hükümet çıkaramadı. Çözüm yok. Uzlaşma yok. Artık bir tek ihtimal kaldı: Erken seçim. Şimdi bütün hazırlıklar, yeniden seçim üzerine yapılacak. Görelim bakalım neler olacak?
Çok büyük bir sürpriz olmazsa, önümüzdeki günlerde bir seçim kararı çıkacak. Büyük bir ihtimalle de bu kararı Meclis yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan alabilecek. Çünkü MHP erken seçime de hayır oyu vereceğini söylediğine göre, tek yol var, Erdoğan'ın seçim kararı alması.
Yeniden koalisyon olur mu?
Erken seçimi, AK Parti tabanının da istediğini görebiliyoruz. 13 yıllık iktidarı kaybetme krizi, onları da bir kere daha halka başvurmak ihtimaline götürdü. Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve AK Parti'nin istediği seçim denemesini yaşayacağız.
Erken seçim felaket değil
Benim tercihim AK Parti-CHP koalisyonuydu. Nedenlerini bu köşede defalarca anlattım. Bu nedenle AK Parti'nin erken seçim planını doğru bulmuyorum. Bu kargaşa ortamında ortaya çıkacak ihtimallerden de endişe duyuyorum.
Bazılarının göstermeye çalıştığı gibi, erken seçimi bir felaket senaryosu olarak da gömüyorum. AK Partililer denemek istiyorlardı. Deneyecekler. Meşru zeminde hakları var.
Ancak Güneydoğu'da yaşananlar, bölgesel kargaşa gibi nedenler yüzünden Türkiye'nin bir seçilmiş hükümete ihtiyacı vardı. Olmadı. Şimdi bir an önce seçimin barışçı bir ortamda yapılmasını dilemekten başka söyleyecek bir söz yok.
Sonrası ne mi olur? AK Parti tek başına iktidar imkanını elde edebilir mi? Etse bile yine de iç uzlaşmaya büyük bir ihtiyaç bulunuyor. Tek başına çoğunluğu elde edemez de, bugünküne benzer bir sonuç ortaya çıkarsa, bu kez kimsenin koalisyonu engellemesinin mümkün olmadığı bir tabloyla karşı karşıya kalacağız.
Sonuç, Erdoğan'ın erken seçim stratejisi tuttu. Hedefine ulaştı. Ancak film burada bitmiyor.
Daha çok değişik sahneler ve değişik sonuçlar görebileceğiz.