Ana SayfaYazarlarEgin gazetesine ne olmuştu?

Egin gazetesine ne olmuştu?

 

Egin 29 Eylül 1977’de Baskça ve İspanyolca olarak San Sebastián dolaylarındaki Hernani kasabasında çıkmaya başlayan ayrılıkçı terör örgütü ETA’nın toplumsal tabanını oluşturan Yurtsever Sol’un (Izquierda abertzale) ideolojik çizgisinde günlük bir gazeteydi. Fransız Bask bölgesi ve Navarra’da da dağıtımı yapılan gazeteyi basan Orain şirketinin ayrıca bir de radyosu (Egin Irratia) vardı.

 

Egin yayınlandığı tarihten bu yana ideolojik yakınlığı bir yana ETA’nın yayın organı olarak kabul edildi. Örgütün siyasi kolu Herri Batasuna’nun kontrolünde olduğu öne sürüldü. Çünkü gazete, polis şiddeti ve “devlet terörizmini” eleştirmesi ve sokak eylemlerine (kale borroka) katılan militanlarla dayanışma içinde olması yetmezmiş gibi, bir de ETA bildirilerini ilk elden yayımlıyordu. Böylece basın özgürlüğünün tek sınırını oluşturan “terör örgütüyle bağ ve şiddete övgü” kıstasına takılıyordu.

 

İspanyol polisi ve Guardia Civil Egin ile ETA arasındaki ilişkileri yıllarca araştırdı. İlk bulgular, gazetenin ideolojik propaganda yapmanın yanı sıra ETA mensup ve mahkûmlarına yönelik bir iletişim kanalı işlevi gördüğü yönündeydi.  Bask özerk polisi Ertzaintza, 1994 yılında Egin’in merkez bürosunda yaptığı aramada ETA’nın yeni hedeflerini gösteren listeler bulunca, genel yayın müdürü Pepe Rei hakkında tutuklu yargılanma kararı alındı. 1997’de beraat etse de üç yıla yakın bir süre cezaevinde kalmış oldu.

 

Egin’in bu isimle yayın hayatı bir yıl sonra 15 Temmuz 1998 günü resmen sona erdi. Çünkü karşısına bu defa yeniden açtığı (karşı terör örgütü) GAL davası nedeniyle 1982’den bu yana iktidar olan Sosyalist İşçi Partisi PSOE’yi zora sokan ve 1996 seçimlerini kaybetmesine yol açan yıldız sorgu yargıcı Baltasar Garzón çıktı. GAL’in gayri meşru yollardan mücadele ettiği ETA’ya destek olan sivil toplum örgütleri, finansal kuruluşlar ve medya gruplarını da “todo es ETA” (hepsi ETA) düsturuyla soruşturmakta olan Garzón ’un oltasına Egin’i çıkaran Orain S.A da takıldı.  Gazete ve radyosunu soruşturma süresince geçici olarak kapatan Garzón şirketin ve medyasının bazı yöneticilerini de “silahlı örgüte üyelik” gerekçesiyle tutuklama yoluna da gitti.   

 

Ne var ki iki ay kadar sonra 12 Eylül 1998’de Bask milliyetçi demokratik partiler ETA’nın silah bırakması karşılığında bağımsızlık yolunu açacak siyasi bir cephe oluşturma kararı aldı.  Ardından ETA süresiz silah bıraktığını açıklayarak “Lizarra süreci” olarak adlandırılan bu milliyetçi barış cephesine destek verdi. Bu cephe, 25 Ekim’de yapılan özerk parlamento seçimlerinde salt çoğunluğu sağladı ve böylece ayrılıkçı ama şiddetten arındırılmış siyasi bir süreç başlamış oldu. O dönem herkesin yanıtını aradığı soru şuydu: anayasaya aykırı ve ütopik olmakla birlikte, bu süreç ETA’nın kesin silah bırakmasına vesile olabilecek miydi.?  

 

Soruşturmayı yürüten Baltasar Garzón’un kafasında da bu soru mu vardı bilinmez ama 1999 Ağustos ayında, ETA’nın terörist etkinliklerinin son bulduğu gerekçesiyle Egin’in üzerindeki yayın yasağını kaldırdı. Daha sonra mahkeme de Orain şirketi ile terör örgütü arasında var olduğu iddia edilen bağı bulamadı ve dava düştü. Ama kapatıldığı sırada yaklaşık 53 bin adet satan Egin’in yayın hayatına yeniden başlaması Orain S. A iflas etmiş olduğu için mümkün olamadı.  

 

Bununla birlikte, Egin’in ETA propagandası olarak nitelenebilecek yayınları söz konusu süre zarfında hiç sona ermedi. Yargıç Garzón Egin’e geçici yayın yasağı getirince, ertesi gün aynı içerikle “Euskadi Información” çıkmaya başladı. Orain S. A soruşturma kapsamında olduğu için yeni gazeteye finansal kaynak sağlamak üzere Baietz Vakfı kuruldu. Bu vakıf çok daha kapsamlı bir gazete olan Gara’yı 3O Ocak 1999’dan itibaren çıkarmaya başladı.

 

Baltasar Garzón’un 15 Temmuz 1998’de “silahlı örgüte üyelik” gerekçesiyle tutukladığı kişiler arasında Egin’in Genel Yayın Müdürü Xabier Salutregi ile yardımcısı Teresa Toda da vardı. Salutregi yukarıdaki gerekçeyle 12, Toda da 10 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Teresa Toda fiilen 6 yıl hapis yattıktan sonra Kasım 2013’te, Salutregi ise 7,5 yıl cezaevinde kaldıktan sonra geçen yıl (29 Ekim 2015) tahliye edildi.

 

Xabier Salutregi, İspanya’nın cezaevindeki son gazetecisiydi. Tahliye edildiğinde gazetelerle yaptığı söyleşilerde, kendisine reva görülenin aslında “basın özgürlüğünün ihlali” olduğunu, ETA ile ilişkili olmakla suçlandığını ama sadece Egin redaksiyon ekibinin üyesi olduğunu vurguladı. Yüksek Mahkeme’nin 22 Mayıs 2009 tarihli kararıyla Orain S. A’nın ETA ile bağı olmadığına ilişkin mahkeme kararını onadığına ama kendisi ve yardımcısının “silahlı örgüte üyelik” suçuyla hapis cezasını sonuna kadar çektiğine işaret etti. 

 

Egin AB üyesi İspanya’da “terör örgütüyle bağ” gerekçesiyle kapatılan tek gazete, Salutregi de mahkûm edilen tek gazeteci değil. Egin’in kapatılmasından sonra Baskça çıkan Aldi Beltza dergisi de mahkeme kararıyla kapatılmış ve Genel Yayın Müdürü Pepe Rei (bir kez daha) ile bazı gazeteci arkadaşları bir süre cezaevinde yatmıştı. 2003’te Baskça çıkan günlük gazete Euskaldunon Egunkaria yargıç Juan del Olmo tarafından yine aynı gerekçeyle kapatılmış, beş yöneticisi önce hapis cezasına mahkûm edilmiş ama 2010’da beraat etmişlerdi. 

 

Gazete ve dergilere yönelik bu mahkeme kararları ile ETA’nın siyasi kolları Herri Batasuna/ Euskal Herritarrok/ Batasuna ve seçim platformlarına yönelik Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kapatma kararının Lizarra sürecinin bozulduğu, terör örgütünün eylemlerine yeniden başladığı döneme ve ertesine (2001-2003) denk geldiği gözlemleniyor. ETA’nın toplumsal/siyasi/ mali çevresine (entremado) yönelik İspanya ve Fransa’daki polisiye operasyonların da bu dönemde sıkılaştığı göz ardı edilmemesi gereken bir başka gerçek.   

 

Sonuç olarak, Egin ve Yurtsever Sol çizgide yayın yapan medyaya ve yöneticilerine yönelik yargı kıskacının 20 Ekim 2011’de silahlara veda eden ETA’ya karşı 2000’li yılların başından itibaren yoğunlaşan topyekûn savaşın bir parçası olduğunu söylemek mümkün. Bu kıskaçta bazı mahkeme kararlarının yanlış olduğu, bazılarının da yayını durdurma bağlamında etkisiz kaldığı görülüyor. Bu bağlamda basın özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin bazı eleştiriler yapılıyor yapılmasına ama AB’den İspanya’ya karşı kapsamlı bir kampanya yürütüldüğünü söylemek mümkün değil.

 

Hatırlatmak gerekirse, o dönemde demokrasi ve temel haklar ve özgürlükler konusundaki duyarlılığıyla bilinen El País’te Egin’in kapatılmasını savunan görüşler bile yayımlanmıştı. Bunlardan biri Franco diktatörlüğüne ve 23-F (1981) başarısız darbe girişimine karşı mücadelesiyle tanınan ünlü yazar Javier Pradera’nın 22 Temmuz 1998 tarihli gazetenin “Tribuna” köşesinde yayımlanan “El cierre de Egin” (Egin’in kapatılması) başlıklı görüşüydü. Pradera Egin’in geçici olarak kapatılmasını şöyle savunmuştu: “şimdi yargı kararıyla Egin’in yayınlarının durdurulmasını eleştirmek için bilgiye erişim hakkını öne sürenler, geçmişte silahlı örgütün basın özgürlüğüne karşı suç teşkil eden saldırılarını şevkle alkışlamış ya da kayıtsız kalmışlardı.” (Quienes invocan ahora el derecho a la información para criticar la suspensión judicial de Egin aplaudieran con entusiasmo o se mostraran indiferentes en el pasado ante los criminales ataques de la banda terrorista a la libertad de prensa.) Sonra ETA’nın öldürdüğü gazetecilerin isimlerini ardı ardına sıralamıştı.    

 

Türkiye, İspanya gibi ayrılıkçı bir terör örgütünün yanı sıra FETÖ gibi mensupları yurt içinde, yönetici kadrosu ABD’de bir casus şebekesiyle de mücadele ediyor. Bu mücadelesinde “terör örgütüyle bağ” ölçütü göz önüne alınarak mahkeme kararlarıyla kapatılan gazete, dergi ve televizyonlar, tutuklu yargılanan gazete yöneticileri ve yazarları oldu, oluyor. Egin ve diğer radikal gazetelerin ve mensuplarının öyküsü, Türkiye’de bu konuda alınan hukuki önlemleri demokratik bir ülke kabul edilen AB üyesi İspanya’dakilerle karşılaştırılabilmek bakımından önemli bir referans oluşturuyor kuşkusuz.  

 

- Advertisment -