Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIEkonomide popülizm sırası muhalefette mi?

Ekonomide popülizm sırası muhalefette mi?

Muhalefet bugün ekonomide ne vaad ediyor? Galiba popülizm… Pozisyonlar bir kez daha yer değiştirmiş görünüyor. Mevcut ekonomi yönetimi, ekonomik krizi aşmak için bir yıl önce muhalefetin sunduğu reçeteyi uyguluyor ama karşısında hem iktidar çevrelerinden bunun siyasi faturasından çekinenleri hem de bu cendereden çıkmak için başka ne yapılacağını söylemeyen muhalefetin popülist eleştirilerini duyuyor. Bu iyi muhalefet mi? Pek emin değilim.

Mehmet Şimşek’in “İngilizliği, Londra tefecilerinin adamı olması, Bilderbergçiliği” 2016’dan sonra “faiz faiz” diye tutturduğu için onu koltuğundan etmeye çalışan iktidar çevrelerinin favori argümanıydı.

İşe de yaramıştı, Şimşek koltuğu Türkiye ekonomisinin başına gelmiş en büyük felaketlerden birine devretmişti.

2018’den 2023’e kadar ev yapımı Brunson kriziyle başlayan, yerel seçimleri kazanmak için MB dövizlerini arka kapıdan satma cinliğiyle katmerlenen, Covid ile büyüyen ve ardından MB Başkanı, bakan tasfiyeleri, faiz inadıyla katmerlenen ve Türkiye’yi dünyanın en berbat beş enflasyonundan biri haline getiren ekonomik krize böyle girdik.

2018’de 2023’e kadar ekonomi muhalefetin en etkili ve en ikna edici olduğu konuydu.

İrrasyonel yönetildiği apaçık olan ekonomiye rasyonel eleştiriler getiren, heterodoks ekonomik politikalarına karşı ortodoks ekonomi politikalarını savunan iyi eğitimli, işi bilen muhalif ekonomistler her tartışmanın en aranan, en popüler isimleri haline gelmişlerdi.

MB faiz artırmadıkça isyan ediyorlar, dolar yükseldikçe haklılıkları ortaya çıkıyordu.

Bütün bu haklı eleştiriler ve öneriler Altılı Masa’nın 2023 seçimlerine giderkenki ortak mutabakat belgesindeki ekonomi bölümünde sıralanmıştı.

O programdan birkaç madde okuyalım:

“Enflasyonu iki yıl içinde düşük tek haneye kalıcı bir biçimde indireceğiz.

Türk lirasına yeniden itibar ve istikrar kazandıracağız.

Beş yılın sonunda dolar cinsinden kişi başına milli gelirimizi en az iki katına çıkaracağız.

Beş yılda en az 5 milyon ilave, nitelikli ve insan onuruna yaraşır gelir sağlayan iş imkanı oluşturacak, işsizliği tek haneye indireceğiz.

Merkez Bankası rezervlerinin şeffaf olmayan bir biçimde ve dolambaçlı yollarla satışına ilişkin işlemleri idari ve hukuki denetime tabi tutacak, tespit edilen hata, usulsüzlük, yolsuzluk ve kamu zararının sonuna kadar takipçisi olacağız.

İktidara gelir gelmez yeni Kur Korumalı Mevduat hesabı açılmasını durduracak, mevcut hesapları vade sonlarında kapatacağız.

İtibar gerekçesine sığınılarak gerçekleştirilen tüm gereksiz harcamalara son vereceğiz.

Beyana tabi gelir unsurlarının kapsamını genişletecek, böylece dolaylı vergilerin ağırlığını azaltan bir vergi yapısı tesis edeceğiz

Vergi Harcamaları Raporu’nu, Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifiyle birlikte TBMM’ye sunacağız.”

Seçimin sonunda iktidar kazandı ama kendileri muhalefette olan ekonomistlerin fikirleri iktidara geldi.

Vaat ettiklerinden bir kısmını mevcut ekonomi yönetimi yaptı, bir kısmını yapıyor, bir kısmını da yapacağını vaad ediyor.

Enflasyonu iki yıl sonra tek haneli rakamlar düşürme hedefi bile aynı.

Peki, muhalefet kazansaydı, enflasyonu tek haneli rakamlara düşürmek için iki yıl boyunca ne yapacaktı?

Faizler yükseltecekti, KKM işlevsizleştirecekti. Vergi Reformu yapıp, tasarruf tedbirleri açıklayacaktı. Böylece önce dış sermaye gelmeye başlayacak ve CDS puanı düşecekti.

Ee bunların hepsini mevcut ekonomi yönetimi de yaptı ve yapıyor zaten.

Bu acı reçeteyi muhalefet de vaat etmişti. Ve bu reçeteyle acı çekecek olan da vatandaştı ve öyle de oluyor.

Vatandaş acı çekiyor ama yabancı yatırımcılar enflasyonun düşeceğine ikna olmuş görünüyor.

Yabancılar ve siyasete daha mesafeli ekonomistler atılan adımları genelde destekliyor.

Geçen hafta Bloomberg’in haberinden okuyalım:

“Van Eck Associates Corp. gelişmekte olan piyasalar portföy müdür yardımcısı David Austerweil, “Yatırımcılar, normal olan enflasyon yüküyle yüzleştikleri için ülkenin ortalama vatandaşından daha fazla ikna olmuş durumdalar. Bir ülkenin, halkının güvenini yeniden kazanması çok daha uzun zaman alıyor.

Dolar cinsinden borçlanıp Türk para birimine yatırım yapmak da yabancı yatırımcılar için tercih edilen bir hamle haline geldi. Geçen ay gelişmekte olan piyasalarda en kârlı carry trade işlemi bu oldu. Bloomberg Economics, Mart ayının sonundan bu yana, yatırımcıların faizlerin düşük olduğu yerlerden borçlanıp yüksek olduğu yerlere yatırım yaptığı carry trade işlemlerinde ülkeye yaklaşık 20 milyar dolar aktığını tahmin ediyor.

JP Morgan CEEMA Borçlanma Piyasaları Müdürü Stefan Weiler 11 Ocak’taki yatırımcı toplantısına dair “Verilen mesajlar olumlu karşılandı. Yatırımcılar dezenflasyon sürecine sanırım ikna oldu” dedi.”

Garsonlardan bahşiş vergisi alacak, göktaşına vergi geliyor diye aleyhine geniş bir kampanyanın sürdüğü yeni vergi tasarısı için ise muhalif görüşleriyle bilinen ekonomi gazetecisi Erdal Sağlam şöyle dedi:

“Genel olarak işletmeleri ve özel sektörü ilgilendiren maddeler var. Doğrudan vergi gelirlerinin artırılması sözü vardı. Gördüğümüz kadarıyla bu taslağın buna hizmet ettiğini söyleyebiliriz açıkçası. Çok ciddi nerden bulduğun varıncaya kadar ciddi denetimler olacak.”

Türkiye’nin 5 yıllık kredi risk primi (CDS), 276 baz puanla Şubat 2020’den bu yanaki en düşük seviyeye geriledi.

Tüketici güven endeksi de 80,51’e çıktı.

Peki iktidar kendi hatalarından dönüp muhalefetin dediklerini yaparken muhalefet ne yapıyor?

Erdoğan-Özel zirvelerinin bir sonucu olarak bugün CHP’nin gölge Hazine ve Maliye Bakanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe, Hazine ve Maliyet Bakanı Mehmet Şimşek ile görüşecek.

CHP, günlerdir bu görüşmelere karşı olanları, görüşmeyle AK Parti iktidarının ekonomik yüküne ortak olmayacağına ikna etmeye çalışıyor.

Mesela Özgür Özel şöyle dedi:

“22 yıllık AKP iktidarının yükünü sırtlanacak halimiz yok. Emekliye zam yok, asgari ücrete artış yok. Ama zenginlere ayrıcalık var. Adil bir vergi sistemi istiyoruz. Pazartesi günü Mehmet Şimşek’e soracağız: Önceliğin vatandaş mı, yandaş mı?”

Görüşmede masaya neler getireceğini verdiği röportajlarda anlatan Karatepe’nin listesinde “asgari ücrete zam, emekliye zam, çiftçinin ürününe zam, kredi kartı faizlerinde indirim, zenginden daha fazla vergi” var.

Bu ekonomik şartlarda yapılacak en etkili muhalefet herhalde bu gibi görünüyor.

Peki bütün bu zamlar, maaş artışları yapıldığında enflasyon düşecek mi?

Kamunun yükü artmayacak, MB para basmak zorunda kalmayacak, Türkiye yeniden aynı berbat ekonomi döngüsüne girmeyecek mi?

Herhalde muhalifler bu sorular karşısında şöyle diyorlar:

Peki bundan muhalefete ne? Yanlış politikalarla ekonomiyi bu döngüye sokan iktidar düşünsün bunu. Muhalefet neden sorumluluğu olmayan ekonomik krizden çıkışta iktidara destek versin ki?

Bunu söylemekte haksız olurlar diyemeyiz.

Ama muhalefet buralarda da durmuyor.

Geçen hafta tesadüfen muhalif kanallardan birinde bir akşam tartışma programına bakarken siyaset bilimi doktoralı konuşmacılardan biri 40 yıllık siyasetçi gibi bir ekonomi eleştirisi yaptıktan sonra konuyu Mehmet Şimşek’in vergilerine getirdi ve “Zaten o İngiliz” dedi.

Espri değildi. Dümdüz, “İngiliz zaten o” dedi.

Programın spikeri ve diğer konuklardan da kimse buna ses çıkarmadı.

Herhalde bunu faydalı bir muhalefet olarak gördüler.

Belki de Nasrettin Hoca fıkrasındaki gibi “biraz da biz ölelim” diyorlardır.

Peki, muhalefet bugün ekonomide ne vaad ediyor?

Galiba popülizm…

Pozisyonlar bir kez daha yer değiştirmiş görünüyor.

Mevcut ekonomi yönetimi, ekonomik krizi aşmak için bir yıl önce muhalefetin sunduğu reçeteyi uyguluyor ama karşısında hem iktidar çevrelerinden bunun siyasi faturasından çekinenleri hem de bu cendereden çıkmak için başka ne yapılacağını söylemeyen muhalefetin popülist eleştirilerini duyuyor.

Bu iyi muhalefet mi? Pek emin değilim.

Ya muhalefetin de vaat ettiği gibi iki yıl sonra enflasyon tek haneye düşerse?

Mehmet Şimşek’in İngilizliğine mi yorulacak bu da?

- Advertisment -