Darbe girişimini duyar duymaz bir çok insanın cevap aradığı ilk soru şuydu:
“Darbe girişimi TSK emir-komuta zinciri içinde mi yapıldı?”
Hükümet yetkililerinin darbenin başarısız olacağını vurgulamak için gösterdikleri gerekçe de buydu:
“Darbe girişimi TSK emir-komuta zinciri içinde yapılmadı.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CNN Türk canlı yayınındaki facetime konuşması bile “Bu gelişme Silahlı Kuvvetlerimiz içindeki bir azınlığın, ne yazık ki, kalkınma hareketidir” diye başlıyordu:
“Yapmış oldukları işgali ortadan kaldıracağımıza inanıyorum. Kararlı bir şekilde de bu işin üzerine gideceğimizi de özellikle bildirmek istiyorum. Ve bu konuda, bu kararlılığımızı kimsenin test etmeye gücü yetmeyecektir. Bu arada, tabii, milletime de bir çağrı yapıyorum. O da şudur. Milletimizi illerimizin meydanlarına davet ediyorum. Hava limanlarına davet ediyorum. Milletçe meydanlarda havalimanlarında toplanalım. Ve bunların, o azınlık grubu gelsinler ne yapacaklarsa halka orada yapsınlar. Halkın gücünün üzerinde bir güç ben tanımadım bugüne kadar. Bundan sonra da zaten böyle bir şey tanımamız söz konusu değildir.”
Erdoğan, her zamanki konuşma üslubunda alışık olduğumuz “Ortadan kaldıracağız”, “Üzerine gideceğiz” gibi kesin ve keskin ifadeler yerine, “Ortadan kaldıracağımıza inanıyorum”, “Üzerine gideceğimizi de özellikle bildirmek istiyorum” gibi olasılıklı ifadeler kullanıyor; o ânın heyecanıyla “kalkışma” yerine “kalkınma” diyordu.
Seçilmiş cumhurbaşkanı, çok partili serbest seçim sistemine geçişimizin 70. yılında hâlâ bir askeri darbe girişiminin başarılı olma olasılığını hesaba katarak konuşuyordu.
Son olarak da, bir kez daha, yılların refleksiyle milletine sığınıyordu.
Abdülkadir Selvi, Erdoğan’a ilk sorusuna “Bugün demokrasiye sahip çıkma günü. Bu hareket emir-komuta zincirinde mi, bu yönde bildiriler yayınlanıyor; Cumhurbaşkanı olarak ne diyeceksiniz?” diyerek başlıyordu.
Selvi, demokrasiye sahip çıkmak isteyenleri cesaretlendirmek için bu hareketin emir-komuta zinciri içinde olup olmadığını Cumhurbaşkanı’nın ağzından netleştirmek istiyordu.
“Kesinlikle burada emir-komuta zinciri filan çalışmamaktadır. Şu anda emir-komuta zinciri filan tamamıyla askıya alınmıştır. Çiğnenebilmiştir. Ve emir-komuta zinciri içerisinde olanlar şu anda ne yazık ki, altın üste yönelik burada atılmış adımlar söz konusudur. Zaten bu ülkede cumhurun başı olarak, Cumhurbaşkanıyım. Başkomutanım aynı zamanda. Başkomutan olarak benim haberimin olmadığı, böyle bir adımı atanlara da, yargı zaten hemen cevabını verdi, gereği neyse bunu zaten yapacağız, yapılacaktır. Bundan kimsenin endişesi olmasın.”
Erdoğan kısa cevabında üç defa kalkışmanın emir-komuta zinciri içinde olmadığını vurguluyor; “Cumhurun Başı” olduğunu, aynı zamanda başkomutan olduğunu hatırlatmak zorunluluğunu hissediyordu.
Abdulkadir Selvi son sorusunu da şöyle yöneltti: “Lütfen biraz daha yayında kalıp halkımıza çağrınızı tekrarlar mısınız? İkincisi, darbeciler başarılı olacak mı? Halk bunu soruyor. Bu yönde kaygılar var.”
Selvi yine aynı yerden soruyordu. Yani, halk çağrınıza cevap verecek ama, yine de en geniş katılım için darbenin başarılı olup olmayacağının sizin ağzınızdan duyulması önemli… demeye getiriyordu.
“Ben kesinlikle bu darbecilerin başarılı olacağına inanmıyorum. Tarih boyunca darbeciler başarılı olamamıştır. Er veya geç onlar yok olmuşlardır. Bunu da böyle bilmeniz lazım.”
Erdoğan’ın cevabındaki “er ya da geç” ifadesi, kararlılığı ve tarihsel inancının yanında, kısa vâdede darbenin başarılı olma olasılığını hissettiğini de gösteriyordu.
Bu konuşmalar her şeyi gösteriyor.
Ne acı, değil mi?
Herkes, emir-komuta zinciri içinde yapılacak bir askeri darbenin rejimi en azından bir süreliğine değiştireceğini biliyor.
Hâlâ reşit değiliz yani.
(Bu konuda daha geniş bir tarihi perspektifle yazılmış, askeri darbeler, devlet ve halk ilişkisini tekrar eden kalıplar olarak açıklayan şu Serbestiyet yazıma bakabilirsiniz: https://serbestiyet.com/yazarlar/guven–guner/devlet-ve-halk-iliskisi-tekrar-eden-davranis-kaliplari-149626.)
Bu darbe girişimi, herhalde Türkiye’de yıllardır herkesin kafasını kurcalayan bir soruya cevap verdi.
“Türkiye’de bir daha askeri darbe olur mu?”
Bu sorunun cevabını öğrendik. Olur.
TSK içinde örgütlenen bir grup emir-komuta zincirini kırarak darbe yapmaya kalkışabiliyormuş.
Öğrendiğimiz budur.
TSK’nın emir-komuta zinciri içinde darbe yapılabilir mi?
Cevabını bildiğimiz bu soruya, Genelkurmay eski başkanı Necdet Özel’in şaşırarak sorduğu bir karşı-soruyla cevap verelim: “Akın Öztürk’ün böyle bir niyeti varsa neden hava kuvvetleri komutanıyken bunu yapmadı? O zaman bütün hava kuvvetleri elindeydi.”
Cevap çok açık.
Demek ki silahlı gücü elinde bulunduranların her zaman bir askeri darbeye kalkışma olasılığı var. Başarılı olması ise emir-komuta zinciri içinde olup olmamasına bağlı.
Bu durumda, bombalanmış bir TBMM, bir askeri darbe olasılığını hesaba katarak görev yapamaz.
TBMM, demokrasi uğrunda hayatını veren vatandaşların anısına, geleceğimizi silahların gölgesinden kurtarmak zorundadır.
Gelecek için yapılması gereken ilk şey, atılması gereken ilk adım, çıkarılması gereken ilk kanun, TSK emir-komuta zinciri içinde veya dışında herhangi bir askeri darbenin girişiminin bile BİR DAHA ASLA olmaması için gereken tüm yasaları çıkarmaktır.