Ana SayfaYazarlarSandığa yansıyan eğilimler, seçim sonuçları ve yeni hükümet

Sandığa yansıyan eğilimler, seçim sonuçları ve yeni hükümet

İnsanlar kendi istedikleri hayatı yaşamak isterler.

Yaşadıkları mahallede, sokakta, ülkede Huzur.

En azından günlük hayatlarının akışını bozmayacak, bu akışı destekleyecek kadar Para.

Çocuklarının geleceği için Umut ve Güven.

Her gün yüz yüze baktıkları insanlarla İyi Geçinmek.

Başkaları tarafından Değer Görmek, Ciddiye Alınmak.

Eğlenmek, Gülmek…

Yaşadıkları hayata başkaları tarafından müdahale edilmesini istemezler.

Her gün nefret ve kin duygusuyla uyanmak da

Bunlar, başka şeyler de sayılabilir, insanların hayatlarını sürdürmesinde belirleyici eğilimlerdir.

Seçimin galibi bu eğilimlerdir.

Potansiyel olarak her zaman var olan bu eğilimlerin bazıları zaman içinde bir diğerinin önüne geçer, bazen bu eğilimler birlikte var olur, bazen biri diğerinin önemini azaltır ve gerçeklik bu kesişimlerde karşılıklı ilişki içinde oluşur.

Bu seçimlerde de sandığa oy pusulaları aracılığı ile yansıyan eğilimler şu an yaşanan gerçekliğin ifadesidir.

Türkiye’de yaşayan insanların değişik eğilimleri sandığa yansımış ve nasıl bir ülkede yaşanmak istendiğine işaret etmiştir;

 

  • Savaş istemiyorum. Ne başka ülkelerle, ne de kendi ülkemde yaşayan insanlarla.
  • Devletin yüksek çıkarları nedeniyle insanların feda edildiği bir dünya istemiyorum.
  • İdeolojik, Dini, Siyasi ya da uydurduğunuz herhangi bir nedenle hiç bir insanın ölmesini kabul etmiyorum.
  • Oy vermek için rüşvet almıyorum. İkramiye, yüksek asgari ücret, kömür, kurtuluş, vatan çıkarları, parlak gelecek, başörtüsü, mağduriyet vs.
  • Politikanın gereği sandığınız yalanlarınızdan etkilenmiyorum.
  • Komplolar, kurgular beni etkileyebilir ama bunlardan dolayı hiç kimsenin sadık izleyicisi olmaya niyetli değilim.
  • Otorite balyozunu hiç kimsenin eline vermeyeceğim.
  • Bu dünyaya sizin müthiş fikirlerinizin arkasından gitmeye değil, kendi istediğim hayatı yaşamaya geldim.
  • Yaşadığım topraklar üzerinde benim geleceğimi ilgilendiren tüm kararlara katılacağım bir sistem istiyorum.
  • Bazen yüksek destek verdiğim görüşlerden desteğimi çekebilirim.
  • Eğilimlerim değişiyor. Şaşırmayın. Çünkü siz değişiyorsunuz. Sözlerinizi tutmuyor, yalan söylüyor, benden almadığınız yetkiyi kullanmaya kalkıyor, bana sormadan benim adıma konuşuyorsunuz.
  • Sadece kalkınma istemiyorum, sadece ekonomik büyüme istemiyorum, sadece adalet istemiyorum, sadece özgürlük istemiyorum. Bilmem kaç yıl sonrasının parlak projelerini de istemiyorum.
  • Her şeyin arkasında bir şey var diyenler. Doğrudur, vardır, ama ben hayatımı neyin arkasında ne var diye araştırarak geçiremem. Siz bulun onları ve çekin hayatımın önünden.
  • Ben bugünü istiyorum.
  • Ayarı nasıl mı yapacaksınız? Bu işe soyunan sizsiniz. Ben kendi ayarımı yaptım.

 

YENİ HÜKÜMET

Eğer partiler muhteşem “ilkeli” duruşlarından taviz vermezlerse gelecek hükümetsiz gibi görünüyor.

Böyle bir şeyi kimse göze alamayacağına göre, maalesef ve çok üzülerek o hiç bozmadıkları “ilkeli” duruşlarından taviz verecekler.

Bugüne kadar hiç vermediler, bu yüzden bu onlar için çok üzücü olacak…Olsun. “Ben üzüldüm ama halkım için” diyerek teselli bulabilirler.

Çözüm sürecini bundan sonra kimse bozmaya cesaret edemez, eden olursa politik hayatı biter.

Ekonomik olarak şu anda bulunulan seviyeden her türlü geri geliş, o andaki iktidarı bitirir.

İnsanların yaşam biçimine her türlü müdahale çok şiddetli tepkilere yol açar.

Bu üç ana eğilimin zorladığı bir hükümet biçimi var.

Tayyip Erdoğan artık AKP Genel Başkanı gibi konuşmayı bırakmak zorundadır.

AKP içindeki gidişattan memnun olmadığı belli olan, Ali Babacan, Bülent Arınç gibi isimler, risk almalıdır.

Bu girişim Davutoğlu’nun Başbakanlığına ve Tayyip Erdoğan’ın AKP Genel Başkanı tavrına son verecektir.

Böylece AKP üzerine düşeni yapmış olacaktır.

CHP’nin neredeyse tamamen silindiği Güneydoğu’da çözüm süreci açısından güven tazelemesi en azından kısa vadede zor görünüyor. Çözüm sürecini konusunda kitlesinin güvenmediği bir partiyle HDP’nin çalışması da aynı ölçüde zor olacaktır.

MHP ise çözüm süreci konusunda keskin bir dönüş yaparak kendi kitlesini kaybetme riskini alamaz.

HDP’ye kayan oyların nedeni AKP değil. Tayyip Erdoğan ve dayattığı başkanlık sistemi, Gezi olaylarındaki tavrı, inadı vs.

AKP kendi içinde yeniden yapılandıktan sonra, HDP’ye çağrı yapabilir.

HDP çözüm süreci konusunda muğlak olmayan, net sözler aldıktan sonra, keskin cümleleri bırakıp bu çağrıya olumlu cevap vermelidir.

Bu durumda, ekonomik istikrar devam eder.

PKK silah bırakır.

Çözüm süreci artık gündem maddesi olmaktan çıkar. Kalıcı barış hakim olur.

AKP tek başına iktidar olamadığı için, insanların yaşam biçimini ilgilendiren konulara girmemesi gerektiğini öğrenir, otoriter tavırlardan vazgeçer.

HDP örgüt gücünü değil de halkın her kesiminden gelen gücü arkasına alır. Bir sonraki seçime gerçek anlamda tüm Türkiye’nin partisi olarak hazırlanır.

CHP ve MHP ne olur?

Böylesi bir uzlaşmada, ikisi de küçülerek varlıklarını sürdürürler.

Biri, laikliğin, diğeri ülkenin bölünmezliğinin emniyet subabı olarak halk tarafından korunurlar. Halk, iktidarda kendi yaşam biçimini tehlikeye atacak eğilimler gördüğü zaman, orduyu göreve çağırmak yerine, bu iki partiyi güçlendirerek ayar vermeye devam eder.

Yüksek olasılıkla, gelecekte, bu ayarlar sonrasında —

Barış, ekonomik performans, yaşam biçimine müdahale etmeme konularında en yüksek güveni sağlayan parti Türkiye’yi geleceğe taşır.

Yani sandığa yansıyan en baskın eğilimlerden oluşan bir parti.

Böyle bir parti şu anda yok.

Henüz eğilimler o kadar güçlü değil, eski alışkanlıklar devam ediyor.

O muhteşem sahtelikte ilkeli duruşlarda.

Yakın gelecekte böyle bir parti kurulur.

İnsanların mutluluğunu, ilkelerden önce tutan eğilimler baskın olduğu zaman.

- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik