Avrupa Parlamentosu (AP)’nun ‘olağan’ Türkiye raporu bu sene de eleştiriler içeriyor. Raporda dikkat çeken başlıklar var. AB ve Ankara arasında mülteciler konusunda varılan anlaşmanın Türkiye’nin üyelik sürecinden “ayrı tutulması” yönündeki vurgu, son derece önemli. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “kınandığı” raporda AP, Ankara’yı PKK’yla yeniden masaya oturmaya davet ediyor.
AP Türkiye raporu, Ankara’nın AB ile mültecilerle konusunda mart ayında Brüksel’de vardığı anlaşmada ne kadar aceleci davrandığını bir kez daha gösterdi. AP, Türkiye’nin üyelik sürecinin sığınmacılar konusundan ayrı tutulacağını belirterek, Ankara’ya verdiği sözlere bağlı kalmayacağının işaretini verdi. Raportör Kate Piri’nin, vize muafiyetinin haziran ayına kadar yetişmeyeceği yönündeki sözleri de buna eklenince AB’nin, kendini sağlama alana kadar her şeye “evet” dediğini; mülteci yükünü tümden Türkiye’nin sırtına yıktıktan sonra Ankara’yı oyalamaya devam edeceğini gösteriyor.
“Basın özgürlüğü” başlığı altında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “kınanması” ise AP tarihinde bir ilk olma özelliği taşıyor. AP, iç siyasete bugüne kadar hiç bu denli açık, doğrudan, kişileri hedef alarak müdahil olmamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili raporda yer alan “kınama” vurgusu AP’nin,Türkiye’deki siyasi çekişmenin tarafı haline geldiğini göstermektedir. AP, Türkiye’deki siyasi partilerden biri değildir, dolayısıyla iç siyasi süreçlerin taraflarından biri de olamaz.
Türkiye’nin AB hevesi yüzünden Türkiye'ye kimi konularda değerlendirme hakkı tanınmış olsa da AP’nin iç işlerimize bu kadar burnunu sokma hakkı bulunmuyor. AP, doğrudan Erdoğan’ı hedefe koyarak, Türkiye’deki siyasi dengeleri etkilemeye çalışıyor. Türkiye’yi kimin temsil edeceğine Türkiye milleti karar verir, vermeli; bunu beğenmeyen AP ve AB’ye düşen beğenmediği liderleri hedef almak değil, buna saygı göstermektir.
Ankara’yı Güneydoğu’da “orantılı güç” kullanmaya davet eden AP, “çözüm süreci”nin yeniden başlatılması ve PKK’yla masaya oturulmasını da öneriyor. AP, kendi şehirlerinde üç ton bomba yüklü tanker patlatan bir örgütle acaba nasıl mücadele ederdi? Tonlarca bomba yüklü araçları patlatan teröristlerle hemen masaya mı otururdu? “Orantılı güç” mü kullanırdı?
Bunlar gerçekçi beklentiler değil. Aynı tezleri içeride PKK/HDP, CHP ve Paralel örgüt elemanları her gün neredeyse kelime kelime dile getiriyorlar zaten. AP Türkiye Raporu, başta Erdoğan’ı hedef aldığı kısımları itibarıyla fazlasıyla iç siyasetin tarafı olarak hazırlanmış bir rapordur. Raportör adeta “Hürriyet”,“Cumhuriyet” ve “Sözcü” gazetelerine abone gibi. Yoksa diplomatik olması gereken bir raporda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kınanmasına yer vermez, böyle gerçeklerden kopuk abartılı değerlendirmelerden kaçınırdı. Kısacası AP, bu raporla Türkiye’nin hayrına olan ne varsa bunların tam karşısına konumlanarak, kendisi adına Türkiye topraklarına siyaset yapan taşeronlardan yana taraf olduğunu bir kez daha gösterdi.
Kaçıncısı olduğunu bilmediğim bu ilerleme raporlarından bir tane de AP ve AB için hazırlanması lazım; lakin bu kısırdöngüyü başka türlü aşmaları imkânsız.