AK Parti tarihinde ilk defa bir sandığa eli bu kadar zayıf bir halde gidiyor. Şimdiye kadar kurulan her sandıktanistediği sonucu almayı başardı. Ancak ilk defa sandık sonuçlarından yeterince emin olamadığı bir kampanya yürütüyor.
15 Temmuz darbe girişimini yaşamış, direnmiş, başarılı olmuş ve sonrasında çok geniş kesimlerin desteğini almış bir iktidar, gücünün ve popülaritesinin zirvesinde bir lider, her ne hikmetse, tarihindeki en belirsiz sandığadoğru yürüyor. Anket şirketleri “Evet” ile “Hayır” arasında açık bir farktan söz edemiyor; tercihler at başı gidiyor gibi görünüyor.
Alternatifsiz bir iktidar en güçlü olduğu dönemde bir referandumu kazanabilmek için neden masaya neredeyse elindeki her şeyi sürmek durumunda kalıyor?
Seçmene verilen “seçim rüşvetleri”nin biri daha tam duyurulmadan diğeri sahneye çıkıyor; dış ilişkiler seçime yarayacak şekilde manipüle ediliyor; devlet ve parti adeta tam saha “Evet” presi uyguluyor; her türlü demagoji ve hamasetin dibine vuruluyor; darbe girişiminin etinden sütünden yararlanılıyor; parti, devlet, medya ve sivil toplumdaki bütün güç referandum için aktive ediliyor.
Derslerde Weber’in karizmatik otorite tipine örnek gösterilecek, desteği partisinin üstünde ve çok sevilen bir lider, bir mitingden diğerine, bir açılıştan öbürüne koşturarak çalışıyor.
Üstelik referandumda, son seçimde toplam oyları yaklaşık yüzde 62’yi bulan iki parti tarafından sunulan ve canla başla desteklenen bir teklif oylanacak.
Buna rağmen neden başarıdan emin olunamıyor?
Kanaatimce bunun sebebi sadece seçmenin önüne ağır arazı olan, savunulması ve kabul edilmesi zor bir teklif getirilmesi değil. Aynı zamanda bu teklifin, darbe girişimi sonrası açıkça tercih edilen otoriter yönetim anlayışıyla birlikte sunulmasıdır.
Mevcut yönetim anlayışı ile teklif edilen hükümet biçiminin arazı birleştiğinde, karşı karşıya kalacağı olasılıklar seçmenin önemli bir kısmını ürkütüyorsanırım.
Bu ürküntünün haklı gerekçeleri de var. Bu teklif ile mevcut otoriter yönetim birleştiğinde, “eski” AK Parti’nin vaat ettiği “yeni” bir Türkiye değil, “yeni” AK Parti’nin ambalajladığı “eski” Türkiye’nin soğuk savaş sonrası döneme göre uyarlanmış bir üst versiyonu ufukta bizi bekliyor.
Eski AK Parti olsa, muhtemelen hükümet değişikliği referandumunda bu türden bir sıkıntı yaşamazdı. Ancak artık yeni bir AK Parti var ve bu baş başa durum bunun sonucu gibi görünüyor.
Yeni AK Parti’nin sembolik doğumu 2014’teki olağanüstü genel kurulda Erdoğan’ın mektubu huşu içinde ayakta dinlendiği an gerçekleşti.
Eski AK Parti Kemalist rejiminin muhalifiydi, anti-teziydi, onunla kavga ederek ve kavga ettiği için desteklendi ve güçlendi.
Yeni AK Parti “Evet” çağrısını Kemalist Tek Parti dönemine ve Mustafa Kemal’e atıfla savunuyor.
Eski AK Parti’yi tercih edenleri, dönemin muktedirleri,göbeğini kaşıyan cahiller olarak yaftalar ve seçmeni tercihleri üzerinden değersizleştirmeye çalışırdı.
Yeni AK Parti “Hayır” tercihini terör örgütleriyle özdeşleştirerek, “Hayır” verecek seçmeni bir nevi kriminalize ederek değersizleştirmeye çalışıyor.
Eski AK Parti demokratik siyasetin önünü açmak için gayret sarfetti; mesela parti kapatmaları zorlaştırdı, Kürtçe siyasi propaganda imkânı getirdi.
Yeni AK Parti “Hayır” diyen ve Meclisteki üçüncü büyük parti olan partinin liderleri ve üyelerinin büyük bir kısmının tutuklandığı bir iklimde referanduma gidiyor.MHP’li muhalifler “Hayır” kampanyalarını yürütürken türlü engellerle boğuşuyorlar.
Eski AK Parti her seçimde demokratik, rasyonel ve olgulara dayalı bir savunma yaparken, karşısındakiler ideolojik demagoji ve hamasetle karşılık verirdi.
Yeni AK Parti demagoji ve hamasetin neredeyse dibini sıyırıyor. Bu teklif geçerse bütün sorunlarımız hallolacak, Türkiye şaha kalkacak, dert tasa kalmayacak. Tüm Türkiye düşmanları dize getirilecek, Müslüman dünyanın beka kavgası kazanılacak.
Eski AK Parti ifade hürriyetini genişleten ve güvenceleri artıran değişiklikler yapar, siyasi iradesini ifade hürriyetinden yana kullanırdı.
Yeni AK Parti döneminde, öne çıkan veya popüler olan “Hayır” kampanyası sahipleri, Sera Kadıgil veya Ali Gül örneklerinde olduğu gibi önce sosyal medyada troller eliyle linç edilip hedef gösteriliyor, sonra kendilerini mahkemede veya hapiste buluyor. Yıllar önce veya darbe girişimi gecesi atılan tweetleri de bugün isnat edilen suça kanıt olarak sunuluyor.
Eski AK Parti’nin lideri okuduğu bir şiirden dolayı hapis yatmıştı. Pek çok üyesi ve destekçisi hakkında düşünceleri sebebiyle davalar açılmıştı.
Yeni AK Parti’nin cumhurbaşkanına hakaretten açılan ve binlerle ifade edilen davalarının net sayısı bile kamuoyu tarafından bilinmiyor.
Eski AK Parti anayasada ve yasalarda demokrasiyi, kuvvetler ayrılığını, insan haklarını ve hukuk devletini dikkate alan, bunları geliştirici değişiklik teklifleriyle kamuoyu veya seçmenin karşısına çıkardı.
Yeni AK Parti toplumun belli bir sosyolojik-siyasi kesimini önceleyen, bu doğrultuda bütün devlet iktidarınıyürütmede yoğunlaştırmayı içeren bir anayasa teklifi ile karşımızda. Toplumun sorunları ve talepleriyle değil, kendi gücünün pekiştirilmesi ile meşgul, seçmendendemokrasiyi geliştirecek değil otoriterleşmeyi kurumsal hale getirebilecek bir öneriye onay vermesini isteyen yeni bir parti var artık.
Eski AK Parti ceberrut devlet karşısında toplumun yanında yer alıyor, toplumun sorunlarıyla hemhal oluyorve taleplerini yukarı taşıyan bir kanal işlevi görüyordu.
Yeni AK Parti ise devletleşti; devlet gücünü referanduma giderken toplumun gerçek sorunlarının üzerini geçici ve uçucu kamuflajlarla gizlemek için kullanıyor.
Bu liste uzatılabilir, ama gereği yok. AK Parti’nin bu kadar güçlü olduğu bir dönemde referandumda elinin niye bu kadar zayıf kaldığını açıklamaya yardım edebilir umuduyla bu karşılaştırmayı yaptım.
Anayasa Değişiklik Teklifine ve mevcut yönetim performansına baktığımızda, aslında “Evet”in “Hayır” ile baş başa gitmesi değil, baş başa gidecek kadar yüksek olması şaşırtıcı bulunmalıydı.
“Evet”in her şeye rağmen yüksek olması, muhalefetin bunca yıla rağmen hâlâ bir alternatif olamayışı, muhafazakâr kesimin devri sabıktan ve merkezi kaybetmekten duyduğu kaygının iktidardan yana şikayetlerine baskın gelmesi, eski rejimin çok kötü ve eski AK Parti’nin çok iyi hatırasının hâlâ güçlü ve canlı olması sebebiyledir.
Referandum sonuçları her ne olursa olsun kıyamet kopmayacak elbette. Ancak bazı dönüştürücü ve değiştirici etkileri olacağı da çok açık.
“Evet” çıktığında, bir yandan eski AK Parti’nin cenaze namazı kılınmış, diğer yandan yeni AK Parti yetişkinliğe ermiş, rüştünü ispat etmiş olacak.