Ana SayfaYazarlarFillon in, Sarkozy out

Fillon in, Sarkozy out

 

Fransa’da Cumhurbaşkanlığı makamını sosyalistlerle paylaşagelen ılımlı sağ ve merkez adayları belirlemek için tarihte ilk kez Pazar günü seçmene açık bir ön seçime gidildi. Yedi adayın katıldığı ön seçimde ilk iki sırayı eski Başbakan (1995- 97) ve bakanlardan Bordeaux Belediye Başkanı Alain Juppé ile eski Cumhurbaşkanı (2007-12) ve bakanlardan Nicolas Sarkozy’nin alması ve 27 Kasım’daki ikinci tura kalmaları bekleniyordu. Ama hiç de öyle olmadı. Başına geçtiği “Gaulliste” partinin adını Cumhuriyetçiler (Les Républicains) yaparak “Amerikanlaştıran” Sarkozy ilk turda aldığı yüzde 20,7 oyla üçüncü sırada gelerek saf dışı kaldı.

 

Bu, Fransız siyaset arenasında önemli bir gelişme. Adı geçen üç aday içerisinde en genci (1955 doğumlu) ama kuşkusuz en ihtiraslısı Nicolas Sarkozy’nin siyasi yaşamı bu şekilde sonlanmış oldu. Sarkozy’nin yıldızı, Jacques Chirac’ın aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin (FN/ Front National) kurucusu Jean Marie Le Pen karşısında yüzde 82’lik bir çoğunlukla ikinci kez Cumhurbaşkanı seçildiği 2002 yılından itibaren parlamaya başlamıştı. Dominique de Villepin hükümetinde önce İçişleri, sonra Ekonomi Bakanı olan Nicolas Sarkozy hükümetin ikinci adamı olarak önlenemez bir yükseliş göstermişti.

 

2004 yılında başına geçtiği kısaltılmış işareti UMP olan “Gaulliste” partinin açılımını (adını) “Cumhurbaşkanı Çoğunluğu için Birlik” (Union pour la Majorité Présidentielle) iken “Halk hareketi için Birlik” (Union pour un Mouvement Populaire) olarak değiştiren Sarkozy, 2007’de Cumhurbaşkanlığı’na aday olmuş ve ikinci turda sosyalistlerin adayı Ségolène Royal’i yüzde 53 ile geride bırakmıştı. Sarkozy’yi daha Cumhurbaşkanı olmadan AB üyelik sürecimize sübjektif ölçütlerle (coğrafi ve dinsel nedenlerle) karşı çıkmasından ve genelde Türkiye karşıtı politikalarından çok iyi tanıyoruz.

 

Aslında bencilliği ve özellikle dönekliği ile ülkesinde “rüzgârgülü” (girouette) olarak bilinen   Nicolas Sarkozy’nin başarısız bir Cumhurbaşkanlığı dönemi geçirdiğini kabul etmek gerekir. Bu başarısızlıkta 2008 küresel krizinin olumsuz etkisi de büyük oldu kuşkusuz ama özel yaşamındaki skandallar ve dönemindeki yolsuzluk ve usulsüzlüklerle halkın kanının bir türlü ısınmadığı bir siyasetçi olduğu söylenebilir. Nitekim 2012’de François Hollande karşısında yüzde 48’le yenilgiye uğradıktan sonra siyaseti bıraktığını açıklamak zorunda kalmıştı. Bir süre eski Cumhurbaşkanı olarak ölünceye kadar doğal üyesi olduğu Anayasa Konseyi’nin (Conseil Constitutionnel) toplantılarına katılmıştı.

 

Ne var ki Sarkozy siyasi arenadan çok da uzak kalamadı. Siyasete geri döndü ve Fransa’nın belki de en “Amerikancı” Cumhurbaşkanı olduğunu kanıtlarcasına yeniden başına geçtiği UMP’nin adını bir kere daha ve bu kez “Les Républicains” (LR) olarak değiştirdi. Yetmedi, yeniden Cumhurbaşkanı olmak için LR’in düzenlediği, ilk turu Pazar günü yapılan ön seçime de katıldı. Oysa anketlerde Fransızların çoğunluğu Sarkozy’nin yeniden Cumhurbaşkanı olmasını istemiyordu. Ön seçime girmeye karar verdiğinde BMFTV için yapılan ankete göre Fransızların yüzde 79’u adaylığına karşı çıkıyordu. Ama yine de Alain Juppé dışında diğer adaylar arasından sıyrılıp Bordeaux Belediye Başkanı ile ikinci tura kalması bekleniyordu. Bu durumda LR’in Cumhurbaşkanı adayının Alain Juppé olacağına da kesin gözüyle bakılıyordu.

 

Yeni favori François Fillon    

 

1981’den beri isimleri değişen tüm Gaulliste partilerden (RPR, UMP, LR) milletvekili ve senatör olan 1954 doğumlu hukukçu François Fillon, bir yerde profesyonel bir siyasetçi. 90’lı yıllarda ve Chirac’ın ikinci döneminde (2002-07) Raffarin hükümetlerinde çeşitli bakanlıklarda bulunan Fillon’un yıldızı Sarkoz dönemindeki başbakanlığı ile parlamıştı.

 

Daha 2013 yılında Cumhurbaşkanlığı için adaylığını açıklayan François Fillon, ön seçimle ilgili anketlerde son günlerde yükselişe geçmişti. Bu yükseliş 4 milyondan fazla kişinin oy kullandığı ön seçime de damga vuruyor. Oyların yüzde 44’ünden fazlasını alan Fillon’un ikinci turda kendisine desteğini açıklayan Sarkozy taraftarlarıyla birlikte 71 yaşındaki Alain Juppé’yi geride bırakması artık pek de sürpriz olmayacak. Bununla birlikte, Fillon’a ilk turda giden oyların bir bölümünün Sarkozy’yi yarış dışı bırakmak için ödünç verilmiş olduğunu da hesaba katmakta yarar var.  

 

Fillon’un olasılıkla LR’in Cumhurbaşkanı adayı olmasına gelen tepkiler ilginç. Bunlardan biri “Putin’in pragmatik dostu” olan Fillon’un başarısının Moskova için iyi bir haber olduğuna ilişkin. Daniel Vernet, Slate.fr’deki yazısında, “eğer Ruslar Fransa’da sağın ve merkezin adayı ön seçimine, Amerikan başkanlık seçimlerine olduğu kadar ilgi göstermişlerse, Pazar akşamı şampanyalarını tokuşturmak için yeni bir fırsatları oldu” cümlesiyle başlıyor.  (http://www.slate.fr/story/129149/francois-fillon-ami-poutine

 

Vernet ’ye göre, Fillon ile Putin arasındaki ilişkiler karmaşık. Fillon Putin’i bazen “diktatör” olarak niteliyor, bazen de Rus Devlet Başkanı’na “sevgili Vladimir” diye hitap ediyor. Putin ile kişisel bir ilişkisi olmadığını söylüyor ama Fillon’u telefonla ilk tebrik edenin de Putin olduğunu unutmamak gerekiyor. İkili 2008-2012 döneminde başbakan olarak resmi ilişkiler içinde olmuştu elbette.

 

Fillon Sarkozy gibi “Amerikancı” değil, tam bir “Gaulliste”. O zaman Sarkozy kendisine dış politikada inisiyatif bırakmamıştı ama Fillon, ABD’den “bağımsız” olabilmek için Moskova ile konuşulmasını, kısacası tam bir “Gaulliste” dış politika izlenmesini savunuyor. Bu düşünceyi o dönemde Putin’le paylaşmış mı bilmiyoruz ama Fransa’yı klasik yörüngesine oturtmaya kararlı gibi görünüyor.

 

Vernet’nin yazdıkları önemli kuşkusuz ama şansı ne kadar yüksek olursa olsun Fillon daha LR adayı seçilmiş değil. Resmen aday olduktan sonra bu defa da 22-29 Ocak tarihlerinde sosyalistlerin ön seçimini ve sonucu beklemek durumunda. Rakip olarak karşısında bir de Trump’ın ABD’deki seçim başarısıyla umutlanan ve bir ilki gerçekleştirmek isteyen FN adayı Marine Le Pen var.

 

LR ön seçimine dönecek olursak, Sarkozy’nin Fransız siyaset arenasının dışında kalmasını hem uluslararası hem de ikili ilişkiler açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirmek mümkün. Her ne kadar Fillon’un sözcüsü Valérie Boyer’nin Türkiye açısından referansı iyi değilse de bu ikili arasındaki düellodan her hâlükârda “Gaulliste” bir adayın ismi çıkacak.  Kabul etmek gerekir ki Fransa’nın uluslararası ilişkilerinde ABD ile mesafeli tutumuna geri dönmesi dünyaya çok daha olumlu bir perspektif sunuyor.   

- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik