Geçen pazartesi bu sayfada, liderliğini Fethullah Gülen’in yürüttüğü cemaat yapısının içinde olgunlaşmış, kariyerleri boyunca da Gülen’in fikrî yaklaşımlarını benimsemiş üç akademisyenin (Ahmet Kuru, Gökhan Bacık, Özgür Koca) yönettiği Kıtalararası adlı internet sitesini konu etmiştim. Gülen Cemaati’ne ve lideri Fethullah Gülen’e yönelik ilk “içerden” eleştirilerin yer aldığı site, Mart 2016 – Temmuz 2016 arasında yayında olan ve yine aynı akademisyenler tarafından yönetilen Maviyorum adlı sitenin devamı niteliğindeydi. Maviyorum, 11 Temmuz 2016’da (darbe girişiminden üç gün önce) yayımlanan son yazıyı takiben yayımına son vermiş, Kıtalararası adıyla Eylül 2017’de yeniden yayımlanmaya başlamıştı.
Biri diğerinin devamı niteliğinde olsa da, aynı temel soruya (Gülen Cemaati’nin neden bir sivil toplum inisiyatifi olarak kal(a)mayıp “damardan” siyasete yöneldiği sorusuna) cevap arıyor olsalar da iki site arasında çok önemli bir fark vardı: Maviyorum’da doğrudan doğruya Cemaat eleştirileri görülmez, buna karşılık daha genel siyaset ve felsefe sorunları ile İslam’ın yüzyüze olduğu sorunlar üzerinde odaklanılırken, Kıtalararası’nda yalnızca Cemaat’in değil, doğrudan Gülen’in eleştiri masasına yatırıldığı yeni bir yönelim görülüyordu.
Geçen Pazartesi bu sayfada yayımlanan sunuş niteliğindeki yazıda, Gülen Cemaati içinde tartışmalara yol açan Maviyorum ve Kıtalararası sitelerinin üç kurucusunun özellikle ikinci dönemde dile getirdikleri ve doğrudan Gülen’i hedef alan eleştirilerine değinememiş, onları da bugünkü yazıya bırakmıştım. Şimdi sıra onlara geldi…
Pandora’nın kutusunu açan yazı
Pandora’nın kutusunu açan yazı Ahmet Kuru imzasıyla Kıtalararası’nda 23 Ekim’de yayımlandı: Liderler, Prensipler ve Peygamber Örneği Problemi.
Yazı, başlığının ima ettiği gibi İslami toplulukları yöneten liderlerin “Güncel olayları Peygamber örnekleriyle açıklama” îtiyatının yol açtığı “problem”e dairdi. Başlıkta Gülen’in adı geçmiyordu ama yazının ilerleyen bölümlerinde, Fethullah Gülen’in de bu “problem”in öznelerinden biri olduğu açıkça belirtiliyordu: “Peygamber örnekleriyle güncel olayları açıklama konusuna en çok vurgu yapan dini liderlerden biri Fethullah Gülen’dir.”
Ahmet Kuru’nun, lafını hiç esirgemeden yazacağı daha makalesinin girişinde verdiği örnekten anlaşılıyordu:
“Malcolm X dini ve siyasi lideri olan Elijah Muhammed’in sekreterlerinden yedi tanesini hamile bıraktığını bizzat oğlundan öğrenir. Lideri ile yüzleştiğinde, Elijah Muhammed ‘nasıl Hz. Muhammed dokuz kadınla evlendi ise, nasıl peygamberler Davud ve Süleyman’ın yüzlerce eşi varsa benim de bu kadar çok eşim olabilir ve olmalı’ der. Elijah Muhammed ahlaki prensipleri çiğnemiş olmasına rağmen, İslam Milleti adlı hareketin liderliğine devam eder; hareketten dışlanan Malcolm X ise bir buçuk yıl kadar sonra bir suikasta kurban gider.”
Yazara göre:
“Malcolm X’in hikayesi bir istisna değildir; aksine tarihten günümüze ister siyasi, ister dini olsun, Müslüman liderlerin takipçileriyle aralarındaki ilişkilerdeki üç temel soruna işaret etmektedir. Birincisi lider kendini genel kurallar ile bağlı görmez, ikincisi takipçiler genel prensipler yerine lidere itaati önemserler ve üçüncüsü din, özellikle de peygamber örnekleri bu sorunlu ilişkide önemli bir meşrulaştırma aracı olarak kullanılır.”
“Peygamber örneği” meşrulaştırma kaynağı olunca…
Kuru, bu meşrulaştırma aracı nedeniyle, “Halkın liderleri sorgulayabileceği bir referans kaynağı, adalet gibi bazı genel kavramlar dışında, nerdeyse kalmamıştır” tespitini yapıyor ve “Son Dönemde Peygamber Örnekleri” ara başlığından itibaren, çizdiği genel çerçeve içinde Gülen’in konumunu şu cümlelerle eleştiriyor:
“Peygamber örnekleriyle güncel olayları açıklama konusuna en çok vurgu yapan dini liderlerden biri Fethullah Gülen’dir. Gülen eskiden beri konuşmalarında Hz. Muhammed’in hayatının güncel olayları, hatta geleceği anlamada bir çerçeve olduğunu savunmuştur. Takipçileri üzerinde bu fikrin etkisi büyüktür.”
Kuru’ya göre Hz. Muhammed’in pratiğine bu ölçüde bir vurgu, a) “cemaat içindeki karar vericilerin hatalarının sorgulanmasını engellemektedir”, b) “takipçilerinin yaşananlar hakkında eleştirel bir bakışla dersler çıkarmasına mani olmaktadır.”
Kuru, “Peygamber Örneği Problemi”nin bir başka sakıncasına dikkat çekerken, Gülen Cemaati içindeki “hicret” tartışmasına da dolaylı bir atıfta bulunuyor:
“Daha genel bir sorun da şudur: Birçok konuda birbirine zıt peygamber örnekleri bulmak mümkündür. O yüzden bu örneklerin güncel değerlendirmelerde birebir kullanılması çelişkilere yol açar. Mesela Gülen’in vurguladığı bir örneğe göre Hz. Musa birisinin ölümüne sebebiyet verdiği suçlamasına karşı teslim olmayıp şehri terk etmiştir; bu örneğe bakarak adaletin olmadığı bir ülkeden kaçmak ve oraya dönmemek meşru görülebilir. Ama aksi örnekler de –özellikle lider konumundakiler için– bulunmaktadır. Hz. Muhammed’in, takipçilerinden hepsi hicret edene kadar beklediği ve Hz. Ali dışında arkada kimseyi bırakmayan bir liderlik örneği sergilediği hatırlatılabilir.”
“İstifa” iması…
Ahmet Kuru yazısının sonunda, cemaatlerinin liderliğini değerlendirirken kullanabilecekleri ve kullanmaları gereken başka referans kaynaklarını hatırlatıyor ve “Peygamber örnekleri” üzerinden liderlik edip başarısız olmuş dini liderlerin ne yapmaları gerektiği hususundaki görüşlerini paylaşıyor:
“Müslümanlar neyin iyi neyin kötü olduğunu soyut prensipler çerçevesinde, şeffaf ve kamusal bir tartışma süreci ile, dini kaynakların yanı sıra hayattan öğrendikleri tecrübeleri de katarak karar vermelidirler. Kendilerini sadece peygamber örnekleri sınırlamamalı; hem İslam tarihini hem dünya tarihini okuyarak dersler çıkarmalıdırlar.
Müslümanlar bu tür bir eleştirel ve akli okumanın sonunda yaşadıkları tecrübelerden dersler çıkarabilir ve soyut prensipler üretebilirler. Dini ve siyasi liderlerle ilişkilerini de bu soyut prensipler ışığında, karşılıklı sözleşme esasına dayandırmalıdırlar. Prensiplere ve sözleşmenin esaslarına aykırı davranan, önderlik ettikleri kitleleri başarısızlığa sürükleyen liderler hesap vermeye ve istifa etmeye çağrılmalıdırlar.”
Sonraki yazı
Ahmet Kuru’nun yazısını daha küçük bir hacimde toparlayamadım. Dolayısıyla, a) Gökhan Bacık’ın, Kuru’nun makalesine Cemaat içinden gelen ve pek de umut vermeyen tepkileri özetleyip kendi yaklaşımını sergilediği yazısını, b) Özgür Koca’nın Yadsıyan Akıl ve Acı başlıklı önemli yazısını ve nihayet c) Maviyorum ve Kıtalararası’nda dile getirilen eleştirileri olumlu bulan bazı “Gülenci” yazarların iş Gülen eleştirisine dayanınca uğradıkları “hayal kırıklığı”nı pazartesi günkü (4 Aralık) yazımda ele alacağım.