Haaretz gazetesinin, Türkiye ve İsrail yetkilileri arasında Roma'da üst düzey bir görüşme gerçekleştiği yönündeki haberini Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu doğruladı. Görüşmeye Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile İsrail Dışişleri Direktörü Dore Gold'un katıldığı belirtiliyor.
Gold, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun yakın çalışma arkadaşlarından. Haberi yapan muhabir Barak Ravid'in iddiasına göre, görüşme İsrail'in ulusal güvenlik yetkililerinden ve daha önce Türkiye ile müzakereleri yürüten heyetten habersiz gerçekleşmiş.
2013 yılının Mart ayında, Netanyahu, ABD Başkanı Obama'nın İsrail gezisi sırasında ve Obama'nın ısrarı sonucunda, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'dan Mavi Marmara'da İsrail askerlerinin öldürdüğü Türkiyeli siviller için özür dilemişti. Bu özrü bir dizi müzakere girişimi izledi. Türkiye ve İsrail'de gerçekleşen üst düzey toplantılar bir taslak anlaşma ile neticelendi. Taslak anlaşma Mavi Marmara kurbanlarının yakınlarına ödenecek tazminat miktarından, Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik yol haritasına dair detaylar içeriyordu. Ancak bu anlaşma taraflarca imzalanmadı. İsrailli yetkililer anlaşmanın imzalanmamasında, Erdoğan'ın Gazze'ye yönelik ablukanın kaldırılmasına yönelik ısrarının olduğunu iddia etseler de, Netanyahu'nun zaten anlaşmayı imzalamak için gönülsüz olduğu biliniyordu.
Peki, şimdi ne değişti ve taraflar bir araya gelme ihtiyacı hissetti?
Hürriyet gazetesi köşe yazarlarından Verda Özer, uzun zamandır bu konu ile ilgili dikkat çekici bir fikri takip yapmış ve Türkiye-Israil ilişkilerinin değişen arka planına dair bilgiler aktarmıştı.
Özer, İsrail'in Türkiye ile ilişkilerini düzeltme girişiminin arkasında, İsrail'in dünyada yalnızlaşması olduğunu belirtiyor. İsrail üzerinde gittikçe artan uluslararası baskı sonucu Avrupa'da 12 parlamentonun Filistin Devletini resmen tanıdığını hatırlatıyor. Bununla beraber ABD ile İran arasındaki nükleer anlaşmanın, İsrail'i hem ABD'den uzaklaştırdığı hem de bölgeye dair kaygılarını arttırdığını vurguluyor.
Peki ya Türkiye için ne anlam ifade ediyor İsrail ile ilişkiler?
Öncelikle şunu not düşmek lazım, Türkiye-İsrail ilişkileri, İsrail'in kuruluşundan beri hep inişli çıkışlı seyretti. İlişkilerin zirve yaptığı dönemler aslında istisna oldu. Türkiye bizzat ikili ilişkileri ilgilendirmeyen hususlarda da, özellikle Filistin meselesine dair meselelerde, sert tepki gösterdi ve ilişkileri askıya aldı.
Türkiye'nin “one minute” ile başlayan ve Mavi Marmara krizi ile devam eden tepkisi, Türkiye'ye Müslüman coğrafyada sempati kazandırmak dışında, diğer hayırlara da vesile oldu. Görüştüğüm bir üst düzey Türk yetkili, İsrail ile ilişkilerin bozulmasının Türkiye'ye maliyeti ne oldu sorusuna şöyle bir yanıt vermişti, “Olumlu sonuçlar dışında bir maliyet olmadı açıkçası. Aksine hem savunma teknolojisi hem de istihbarat anlamında, Türkiye kendi kaynaklarını kullanan ve dışarıdan müdahaleye daha az açık olan bir ülke haline geldi.”
Türkiye de İsrail de birbirlerini stratejik bir müttefik olarak görmüyor, güven esasına dayalı bir ittifakın olması kısa vadede mümkün değil.
Lakin taktiksel bir yakınlaşma mümkün mü?
Bölgede İran'ın etkisini arttırmasından kaygılı iki ülke için belli vakalarda bu mümkün gibi görünüyor.
ABD tarafından Suriye'de yalnız bırakıldığını hisseden Türkiye ile, İran yakınlaşması nedeniyle ABD'ye öfkeli İsrail'in, Irak ve Suriye'de çıkarları ters düşmüyor.
Sun Tzu'nun savaş sanatında dediği üzere, “en başarılı savaş sanatı, düşmanına savaşmadan boyun eğdirmektir.”
Düşmanını savaşmadan kendi safına çekebilmek ise en başarılı diplomasi sanatı olsa gerek…