günlük gazeteye şiir indireceğiz diye
senin kanatlarını, benim de bıyıklarımı
makasla kırpmamız gerekmiyor,
bunu biliyorsun, GüzelSözlerinCini,
minarede saksafon çalmaya da
benzemiyor hiç, korkma,
günlük gazetede şiir söylemek.
manşetlerin üstünden turna sürüleri uçurmak
ve böylece gün boyu çarşı pazar,
a.v.m, a.v. m. dolaşıverip
hayat seralarında, uyku seralarında
kendine tatlı düşler arayan insanlığı,
uykulardan dışarı koşturtup da,
göklere baktırmanın
yollarından biri bu, kuzum,
günlük gazeteye şiir indirmek.
düşün, Beyoğlu’da, iki yönde
içiçe sayısız ırmak gibi,
insan, hayat, rüya… ve binlerce hikâye
akıp dururken, birden herkes donup kalıyor
ve göklere dikiliyor bakışlar,
çünkü, bakın, bakın, yukardan,
vals yaparak turna sürüleri geçiyor!
günlük gazetede şiir bu işte!
metroda dağ havası!
kokla bak, kokla bak, kokla bak,
yerin yedi kat altında, inanmazsın!
çünkü sahanlıkta üç beş kuruş
nasibini toplayan çalgıcının elinde
elektronik o zımbırtı yerine
dilsiz çoban kavalı var,
çoban kavalı!
günlük gazetede şiir bu işte!
ve bir soprano, tuz buz edercesine
siyasetin bütün vitrinlerini,
Halep’de yıkıntılar içinde
hançer gibi keskin bir ana feryadını
sokuyor opera sanatına.
günlük gazetede şiir bu işte!
ya da garip döneminden bir şair
pırpırlı tayyareyle geçiyor
korteksi sıyırarak
gönlün penceresi önünden…
günlük gazetede şiir bu, şiir bu işte!
ve nihayet, zilzurna sevdalı
bir çingene davulcu
bayram gecesinden
ramazan davuluyla geçiyor
ve camlara dökülüyor hışımla
tek parti artıkları,
eski cuntacı generaller,
emeklisi, sivili, bembeyez türkler,
karbeyaz türkler…
günlük gazetede şiir bu işte,
günlük gazetede şiir bunlar:
gün ortasında horoz sesi,
gecenin dibinde çınlayan salâ sesi,
medyada yürek sesi…
daha ne olsun, sevgili okur,
düdüklü tencerem, benim,
kâğıt hamurundan yoğrulmuş
medyatik molla kasımım, benim,
sana okutabilmek için kendini,
başka ne olsun, söyle,
başka ne desin, günlük gazetede şiir?
18 Şubat 2015